26 Şubat 2013 Salı

Dünden Bugüne Kalan Mirası Paylaşamayanlar Kulübü

Mutlu insanlar ölmüş geçen mevsimde.
Olmaz deme, yalan saklarım ağaçlarda.
Kalender bahçesindeyiz heyecanların,
Telaşlarımda adın geçer ansızın

Sorun değil hatırlamaman beni.
Zaten sana olan ihtiyacım,
Mide ağrılarımdan farksız değil.
Tuhaf karşılıyorum sevdiklerimi.

Ha öldü, ha ölecek mevsimsiz mutlu insanlar..
Hoşça kalsın karşı kaldırımın serserileri.
Seni özlemek, hiç kolay değil.

Dolmaya müsait, Aykut

24 Şubat 2013 Pazar

İzmaritlerin Danışıklı Dövüşü

Bir adım daha yaklaştım.
Gökyüzünün tükendiği noktanın yabancısıyım.
Olsun dediklerim olmadığı için de kırgın olamadım.
Neresinden tuttuysam kalbimi, kırılmadı.

İnce eledim saadeti.
Daha sık zorlanıyorum düşünürken şimdi.
Bir adım daha yaklaştım.
Ne kadar düş varsa, yaşanmadı.

Durup durup balkonda sessizce,
O en uzun çizgiyi çizdim göz yordamı ile.

Alfabeme dokunulmasın.
Sardunyalar, hoşçakalın.


Sevgiler,Aykut

9 Şubat 2013 Cumartesi

Ekilmemiş Ağaçtan Çiçek Beklemenin Bünyede Yarattığı Boş Çapa

Seni kaybettim ceplerimde. Tırnaklarım kırıldı ama çıkmadı sesim. Öyle hızlı vurdu ki yere meteorun; akşam haberlerine geçemediler korkudan. Bazen en büyük kumar adım oldu. Sen, en çirkini güzellerin; çıkmak zorunda iken menzilimden, çıkma !

Alnı biraz daha geniş oysa, ekmeğini yerken fikrine kırıntı dökülmüş istemeden. Uluyorum içimden bazı anlar. Duyduramadığım için, minnettarım Yaradan'a. Sokakta bir köpek, anadolu yakasının en soğuk akşamı.. Nasılda ağacın arkasında saklandın ve görmezden geliyorken vapurları, kaptanın son seferinde. Sürpriz değildi oysa en çocuk hallerin kanıma işlemişken, taraf seçmem. Sen gökyüzünün evladı; vatanın, menşein ne kadar da başarılı ! Defter yaprakların hala sağlam, ikliminin kapıları örtük mü ? Ört onları. Elimde ki feneri bıraktığım an çuvallayacağım. Gözlerim çalınalı yıllar olmuş zaten. Böbrek bekliyorum bir hastane köşesinde. İşemekten nasıl korkacağım var gel, sen düşün.  Ki bakkalım ben, en üst komşunun uzattığı sepete erişemeyen... Ört onları; ismin gibi, açık alnın gibi, yapamadığım gibi. Tırnaklarım kırık ama elbet çıkar yenisi. Daha önce de kırdım ben bu tırnakları. Etim ile tırnağımın arasından tren geçti. Elimde ki bardağı da düşürmedim aslında. Çaktırmadan bıraktım boşluğa. Ne kadar yüksekte yaşıyorsak demek, hala çarpamadı yere ! Tırnaklarım aklıma geldikçe acıyor. Tercihler çiziyor portlerimizi. Senin ki vesikalık, sekiz adet..Bize göre karşı kıtanın soğuk iklimi öldürmez. Ben belediyenin iftar çadırın da sahipsizim hemde bu kıtada. Dudaklarım nasıl kurumuş, ellerim nasıl çatlamış, fikirlerim nasıl yozlaşmış.. E düşünmeden edemiyor işte insan, bir berenin varisini ve ona değen ellerin çatlak olmadığını.Yıldızım kayalı oldu bayağı. Sen üfleme surrumu aman ! Kopmasın kıyametlerim...

Genç kız çeyizleri idi oysa, tutarsızlığın ilk eseri. Hani, sen benim okul arkadaşım, ebeveyninin dişisinde tiyatro oyunlarımız olmuştu. Masanın hemen çaprazında kareli gömlekli o adam. Taksinin kapısını sert kapatmamdı tek sitemim. Ayağım kaydı, yıldıza takıldım. İçimden göçebe insanları barındırdığım ve nicesinde fısıldayarak konuştuğum bir anda yalnız kalamadım. Benim tarafım senden taraf, güzellerin en çirkini. Anlayarak değil, ağlayarak yaşıyordum oysa. Fırsatını bulduğum an; kırdım şişeyi, kestim bileği. Akıyordun oluk oluk o gece masallarımda. Hatıralar bulutlarda benim kadar, benden öte kayboluşlarımız. Bıyıklı arkadaşların da vardı. Tuhaflığın pençesinde durdum, sen yokken sana sarıldım. Anlatamam derdimi kimselere, kendim dahil. Lakin anlayan taraflarım da tarafını seçmiş. Adalet değil, eşitlik istiyoruz hocam ! Doğru olanı yapmam, kendi eserim.

Öyle sanıyorum ki, özgeçmişim de adın yazacak. Çapraz sorgularda, dikenlere takıldım, çıkmadı sesim. Tıpkı tırnaklarım kırılırken çıkmadığı gibi. Tıpkı senin gibiydi, sesin gibiydi sesi. En açık otopark yanlarımın, kazı çalışmasında su kuyusu bulması kadar doğaldı serzenişin. Ve kısa, ve sorgusuz, ve terk etmeden ve karışmadan.. Aptal ! Keşke, derken; keşke kalmadı lugatımda. Pofuduk kadardı bakışlarım, eser kalmadı suratımda. Tercihim cam kenarı oldu benim. Doğru olanı yaptım ama neyin doğrusu ? Kimin ? İstem dışı kenetlendim kendime o an. O an sesim, sesin gibi; dileklerim de adına benzer olgular.. Ahh, dövsene bir beni klarnetçi, klarnetin kamışı ile. Tutunamadım maceraperestliğine.. Sonra bir ben kaldım. Sonra ben tekrar kaldım iznin ve müsaden ile...  Kordon'da yürürken kimsesizdim. Binlerin içinden koşarak geçtiğim. Defalarca ve ellerim terlemişken hemde; sana "sen" diyemediğim. Öldür işte kapansın şu defter, nasılsa vurulmuşum bin yerimden ve sakatım da aklımın bulunduğunu sandığım beden kesitlerimden. Sancıyor, sancısı geçmek bilmeyen. Bir baltam olsaydı eğer ve eğer gümüşse sunduğum çiçekler. Saplarım baltamı gübreni ektiğim yerlerimden. Dahası, buruk bir yaşama sevinci oldum. Kahretsin bir baharda bayramsız ve tutarsız. Çok sevinemiyoruz sank seninle yakın iken.. Ve ellerimde yedi karanfil. O çölden koşarak geldim ben. Ütüsüz bir güne başlıyorum. Beri gelsen azıcık bu yanı. N'olur ?

İlk perdesi yaz iken, ikinci perdeye kış gecikmedi.

Armudun sapından ev kurdum, üzümün çöpünde meşakkatli tebessüm yetiştirdim.

En doğru tercihi bildim. Sigaramı ters yakıp, kül rengi ateş ettim.


Sevgiler, Aykut


yolumun üstüydü, sekteye uğradım.