19 Aralık 2011 Pazartesi

Vardığında Ara

Bir renk vardı hani...?

Omzumuzdan gemilerin geçtiği, içinde biz ve bizim gibilerin hiç ağlak olmadığı gemiler. Gereğinden basit bir metronun içinde elimin üstünde bir el. Yine gemide o renk ! Bir tadı, bir büyüsü, bir zerafeti yani ne bileyim işte kendine has bir çapası geminin.. Her dalgada sahibine vuran..

Bir renk vardı hani..?

Kaldırımların, Kısakürek'ten sonra ilk kez dile geldiği, hava da zaten sıcak ki soyunuyorum yavaştan ! Bir gaz sıkılmış içinde, bizi ve bizleri döndüren denizden, denize giden güzergahtan. Tam kenarından oturmuşuz, kadehleri tokuşurken akşamın. Güzel sesler, kalabalıklara karışıyor. Duyuyor musun ? Kulağının, tıpta ismini bilemediğim noktasında bir çıkıntı, dilime takılıyor. Ellerimiz ile bok ederken dünyayı, gözlerimizle vazgeçerken o vapura binmekten, söyleyemedim sana; zaten buna duyarlıyız. Her şey; bilip, anladığın kadar güzel. Bir sen değil !

Memelerin olmasa da kocaman bir yüreğin vardı senin.. Bir de renk vardı hani..?
Özür dilerim.

Ben varya, amerika gibiydim !

İsa Alper Alp, güzel insan, üstad, şöyle özetliyor;

Kan gibi oturur gözlerine sabahın, 
Geceden kalan.
Yokluğun yoksulluğum.
Yürür cebimde iki mevsim,
İkisi de sohbahar..


Saçmalıklar, Aykut


16 Aralık 2011 Cuma

925 Ayar Altın Lokma

En kötüsü de ne biliyor musunuz ? Seviştikten hemen sonra eğer giyinme faslı varsa, o fasılda konuşulan birkaç kelime. Çok adsürb oluyor. Mümkünse susulmasını tavsiye eder, iyi uçuşlar dilerim.

Telefonun mesajlarında, taslaklar da bir taslak ile karşılaştım. Eskilerden birine şu yazılmış; Hakkımızda hayırlısı. Demek göndermediğimiz için hayırlısı olmamış. Bizde yalan yok !

Gün içerisinde yağmurdan sığındığım bir lokanta işletmesinin tentesi altında çok klişe ama bana enteresan gelen diyaloglar içinde buldum kendimi.

Her yılın aralık ayında, piyango bileti satan insanların sayısı beni korkutur oldu ! Nimet abla kötü yola düşmüş geyikleri de her sene vardır.

Kendime zorla yedirdiğim yemek;
Alt geçitten güzergahım boyu devam ederken, birden istikamet kırıp, yeni açılıp ta eski süsü verilen bir lokanta ya girdim. İçerisi kalabalık, herkes yani tüm çalışanlar 2012'nin mayaları gibi büyük bir telaş içindeydi. Dışarda yer olmasına ve sigara tiryakisi olmama rağmen içeri oturmayı tercih ettim. O çok tuhaf menüyü gördüm ama henüz almadan elime mayalar geldi; ne verelim abi ? -ne var ? bıbdıbdıbıdbıdbı bı.. içlerinden kulağıma en hoş geleni ve finaline fix pilav üstü kuruyu yapıştırdım. Tavuklu mantar sote. Yemeğim geldi ve yemeye başladım ama ilginç bir şekilde transa geçmiştim. O haşlanmış tavuktan sonra ağzıma attığım her mantar tanesi için kendimi, "olm ete en yakın, en benzer sebze mantar" deyip, deyip avutuyordum. Tabağın yarısına vardığımda uyanır gibi oldum." oha , nabıyorum lan ben ?" Sonra tekrar transa varıp, kaldığım yerden içten içe sayıklamaya devam ettim. Sanki ben sevmiyor muşum da o yemeği kendi kendime zorla yediriyor muşum gibi. Tövbe bismillah ! Neyse ben bu öğünlere bir şekilde kaydım filan.. Ulan daha da açıklardım ama sonra yine gidip orada yemek var.

Eminönü meydanında video klip çeken arapları görünce içime huzur doldu.

Yağmur filan yağdığında o büssürü güvercin ne boka gidiyor, keşfedebilmiş değilim !

Biri de artık yatırsa beni,
Ulan saate bak !
Usulca örtse bedenimi,
Aman sabaha kalk !

Sesli güldüm.

Neticesinde, akta akçe de ikimiz içindir. Boşuna mevzuyu bulandırmayın !

Sevgiler, Aykut

Lezzetiderya sponsorluğunda ,temsili zihinsel yakarış

13 Aralık 2011 Salı

Kanıksamak ta neymiş..?

Aralıkta bitiyor.  Biri almış kanununu, şöyle kenar köşe oturmuş ta çalıyor. Laylaylay... Karanlığın çözümü sandığımız birçok hikayenin daha bir boka yaramadığını anladığımız bir seneyi daha geride bırakıyoruz. Hala aksi giden tümevarım yöntemlerinin, kendi götümüzün hatası olduğunu idrak edemedik ya, ben ona yanıyorum. (Biraz çevirin de dibim tutmaya..) Alkışların arasından geçerken sene başında, sonuna ereceğimiz de muallaktı zaten. Hadi sor bana tasarruf poliçemi..? Elde kalanlar ile şükretme tabiatı, bittabi. Ben ki yarısı depozito ile iade edilebilen karakteri öykünün, teselliniz olamam.

Sadece yaşlanıyorum.

Şimdi söylesin biri; aklımızın, kaç beden hafızası var ?
(Hadise, sende bi siktir git yaa !!)


Kılcal damarlar, Aykut

6 Aralık 2011 Salı

Erler Film Sunamadı !

En çıplak adımdı, iyi yakaladın !
Bakışlarından seke seke geçiyorum.
Dökülen saçlarını topla Gruşa,
Yatağın sol yanında, gözlerini seçemiyorum !

Bilemiyorum, ne denli kafi..?
Bir tarumar ben..
Ve uslu görünüyor,
Bu son kadehi deviremiyorum !

Sevgiler, Aykut

3 Aralık 2011 Cumartesi

Sekiz Arada, Beş Derede

Hani yalvarmanın eşiğinde,
Sekiz arada beş derede..
Tüm gücü ile kibrit çöplerini,
Benim organlarımdan sayan.

Yine kirpikleri yağmura meşkale.
Aldatan filmin, karakteri bozgun.
Sizin hiç elleriniz öldü mü ?
Bir kaç karalama yapıt.
Omuzlarıma varan,
Ağaçlara kadar uzanan,
Aklımdakini,
Aklımda ki kini,
Rüzgarın götürdüğü düpedüz.
Yavaş, yavaş..

Ne kadar tarumar olan bakış,
O kadar ıslık tadında veda..
Sanki bir tren düdüğü şimdi.
Senin gidebildiğin en,
Uzaklığında boy.
Duymazdan geldi.
Çocuk ağlıyordu.

Ya bi siktir git !

Damlayarak bitmezdi zaten.


Hiç-bir-şey, Aykut