20 Eylül 2013 Cuma

Akvaryum Balığının Okyanusa Açılma Hevesi

Her yerin zamansız düzene girmesine neden oldum. Tam gidiyorken cennetten, günahlarım silindi. Rüzgarın esmeye doyamadığı yerlerde doğdum ben.. Nice senelere tüm dünya belirsizlikleri !

Ve yine ben aynı kalender saydam dünya çilesinde, kayganlığını kimseciklerin tanımlayamadığı nevresimlere sarılıp ağlıyor iken, kimliklerim kimlerin elinde..? Sen hangi şehrin boğazı isen, ben o şehrin öksüzüyüm. Senin cesetlerin gülümsüyorken yüzüme yüzüme, hemde hiç utanmadan; benim kahkahalarım.. Bir ben, bir de şehrin ile birlikte yıllarca süründük, birlikte yıllarca çirkinleşip, dövüştük. Sana verebileceğim milyonlarca cümlenin temelini inşa ederken, istinat duvarına da aynı adını yazıyordum. Binlerce adından birini yalnızca...

Neyse, "bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm"

Sevgiler,Aykut

"nicesini dönmez yola gönderdim"

6 Eylül 2013 Cuma

İlkel Saçmalıklar vol.262

Elimle sıkıyordum boğazını, martılarına bir ayağımla basarken ve mimlendi birden bulutları.. Ezilerek öldürülmesin gönlümün haşereleri; ben bu şehrin sıkıyorken boğazını !

Öyle sakin duruyordum gölgesinde; kış gelince, nerede bu gölgesi demeyeceğimiz ağaçların. İlkbaharlı, yazlı günlerdi sevdiklerim seni. Ve seni sevdiğim vakit, gözlerimde karargah masaları.. Sana anlatmaya unuttuğum ne varsa zihnimde, başkalarına da anlatmadım. Başkalaşmaya çalışmıyordum ama gölgesini güneşe borçlu olan ağaçlar bana dakikalar seviştikçe daha da kızıyordu. Ağaçlar diyorum, senli günleri sensiz kılan yeşillikte hemde.

Bize birkaç kelime öğrettiklerinde, varlığını söylememişlerdi.
Mısraları da hiç unutmadım; "Bana seni gerek, seni"

Aşrın bahçe camında buğuyum.
Sabahın perinde sandalcı,
Gözlerinin erinde bir bade soyuyum.
Düpedüz Allah ın kulu,
Yağmurlu günlerinde kupkuruyum.

Ben bu gece yokum.

Sevgiler,Aykut.


başka türlüsünü öğretmediler

3 Eylül 2013 Salı

Senin Anlayacağın Piyano Tuşu Çok Öksürdü O Gecede..

Unutuldu şimdi, bazı güvercinler. Hiç bu kadar büyük bir kağıt görmemiştim dedi adam ürkekçe. Sesini açar mısınız gazetelerin..? Her gün, gün dönümü bir cesetle daha tanışıyorum. Sesin nereden geldiğini bulamıyorum ama ben, kendim de değilim konuştuğumda. Hiç bu kadar büyük bir el öpmemiştim. Hatırlıyorsanız bir zamanlar ne de diri ne de taze kanatlarım vardı. Koparılan hiç bir yaprak tekrar yapışmıyor dilime. Her yaprak bir kelime ve her kelime şeytanın kilidi. Bu melodram, vücutta kaygan yerlerin mitolojisi. Ruh sağlığının var elbet psikolojisi. Olmak istediğimiz gibi olduramasak ta bazı şeyleri, her akşam olmuş gibi şükrederek uyuyoruz. Belki bir gece uykusunda, bize rüya gelen olayları reel yaşıyorsak. Sen bana muhtelif bakıyorsun prensesim. Ben ise bir deve..  Hörgüçüm, dudakların. Sen olabilirim aslında, kimselere sormaksızın kendimi. Her insan ayrı tanır gidiverirken o garda sırf sen değil, bizli gibileri. Kalender tavırlarıma aldandığında çocuktun. Beni tanımaya çalıştığında, bir erkek kadar. Beni tanıdığında yoktum. Bitmemeli gibi duruyor melodram. Olmak istediğim şey şu an daha yumuşak bir yer olabilir. Mesela senin memelerin kadar hoyrat bir yatak. Ben bunu her gece yaşatıyorum kelebeklerine bu şehrin. Biri de anlatmıyor ki, "her" nedir ..? Senin her'leştiğin cümlelere de lanet olsun. Senin bana pompaladığın ünite ünite kanlara da. Aferim, afiyet oluyor damarlarıma.

Uslu çocukların aileleri kadar mutlu tablolar çiziyorlar ve her sabah başlıyor şu melodram. Başımı yastıktan kaldırdığım an. Peki ya aynı başı yastığa koyduğum an..?

Eskiden her evin bir bacağı kırık sehpası olurdu. Onlara kızmayın n'olur ..!


Usulsuz hakikatler, Aykut


bütün gece uyuduğumu düşünürdüm. kollarım karıncalanmış meğer.