22 Kasım 2010 Pazartesi

Yap- Boz

Bir elimi kulağıma götürüp, orasını burasını çekiştirip, daha iyi duymasını sağlamaya çalışıyorum gibi görünmekten korkuyorum. Tadını duymuyorum. Dokunuşların ipeksi olduğu o mağaradan koşar adım kaçarcasına buruk bir mutluluk.. Sahip olduğum bütün saatleri durmadan geri alsam da osmanlı gibi bu çöküş ve yokoluşa mani olamam. Çeksin artık elini, mikrop kıran bütün bilmemne kovarlar bedenimden. Hala beyaz kalmayı başarabiliyor olmam, zencilere ışık yaktığım anlamına gelmiyor. Elbet bir gün... Brett Anderson'dan the hundet dinleyip, derin bir maziye bakmak marifet değil ki. Sokağın başında, ormanın derinliklerinde kaybolmuşcasına apartmanını süzmek çok hoştu gerçekten. Gurbet kelimesinden ırak bir kayıp. Mutluluğu duyamamam beni yanıltmasın. Hayır..

Kapı olmayan yerden menteşe çıkmaz. Ahaha.. Fakat kapıyı ben açık bırakmadım ki ! Olsun.Gidişin düğünüm olsa gerek. Kaybettiklerimi bulmak üzereyim. O kendimi kandıracağım, uzun yola gitti masalını yemeye çalışmadığımı da sanma. Her seçiş, bir vazgeçiştir.

Koştu, koşacak...

20 Kasım 2010 Cumartesi

Tutarsız Gidişlerle Gelen, Ömrümüzün Yarı Çapı

Daha da geriden gelip, daha sert vurmak gerekli. Tabii ki! Böyle zort diye de ortadan girelim. Ohh ne ala.. Belleğimizden silerken bütün batılları, kadeh kadeh içiyoruz. Yorgunluğa paha biçelim. Kaftan misali. Sonra sürelim üstümüze ekmeğe sürer gibi bakış açılarını. Çoşalım içten içe... Ohh, mis.

İlgiye, ilgi duyan insanlardan uzak durmak gerekli. Çeşme gibi yapmışlar bunu. Sebil. Tası tarağı toplamışsın zaten kızım. Gittiğin yöne daha ne kadar hapşurmamı bekliyorsun ki, bana 'çok yaşa' diyeceksin. Oluşumumuzu tamamlayıp yeniden düşünmek lazım. 1. Her sabah gerçekten uyandığından ne kadar eminsin? 2. Yazı yada tura demeden, elinde ki parayı hangi yöne doğru fırlatacaksın? 3. Merek ediyorum hala, bıraktığın kadar hunhar mısın? Gerçi madalyonun diğer yüzünü görmeden, bunu yapan adamla tanışmayı sabırsızlıkla bekleyen de sendin. Ben taraf yanlısı, billur kafalı.

Geri döndüğümden köylü ahalisinin hala haberi yok. Bırakın. Atkımıda kendim örerim artık. Eyy sütünü defalarca sağdığım.. Sen hiç kendinden dayak yedin mi?

Bütün açıkları kullanıp, oyuna hile katalım. Elleşmeden duramazdık zaten. Kefilim..



15 Kasım 2010 Pazartesi

Herhangi bir modüle, belirsiz yüklemler kala..

Herkes mi uyur ? Herkes mi biter ? Herkes mi siner, güler, benzer, susar, bakar..? Bazen kalmak için, gitmek gerekir. İlk defa doruk noktasında bir tebrik bu. Haklı, pis duygulu otistik yarım kalp.. Geride kalan, bana dua et, bugün ne oldu biliyor musun(?). Naylon poşet. Hışır hışır örtüsü ve gemisinde kaptan olmaya utanan birbirinden kör göz doktoru.. Sen ki, bu oyunda aldatıldın. Kalemin kimlerin elinde belirsiz. Işığa giden sözlerin, daracık antreler ile dolu masal kahramanı.. Ay, hilal, şafak. Telefona kaydedilen bir gece görüşmesi ve farklı dillerde uyutucu masallar. Kim siler döktüğün kanı? , hastaya acil yetişmesi gerekirken. Bugün yokluğun bir kadın saçı. Kaldırımda bildin tekrar gelecek bölümü. Zaman kolladın. Kolların. Kocaman hakkı vardı geniş çehresinde özgürlüğünün. Baka kalmakla, ortada kaldı. Herşey olur. Herşey geçer. Fakat fermuarlı cebime de sığabilirdin belki...

9 Kasım 2010 Salı

Testisi Elinde

Giderek istikrarı sağlayabiliriz aslında. Bugün olduğu gibi yarında yalnız hissedelim kendimizi.. yiihuu.. Oooo sonuçlarınada katlanırız heralde. Hem ben mi dedim sanki bu virüs topumuza bulaşacak diye. Bulaştı nankör! Fotoğraf, fotoğraf, fotoğraf.. g.tümüze kadar fotoğrafla dolalım aq. Bu ne takke ahh bu ne inziva... Gün gelecek havaya zıplayınca, orada kalabilicem. O zamanda ben size kabamla gülerim. Helalleşiriz. Duygusal krizler eşliğinde kemer sıkma ayini yapıcam. Herkez bukalemuna dönecek. Sponsor bulun lan! Hep söylerim, yiğidi öldür, telefonunu kırma. Böyle toplansak bütün mahalle, hep bir ağızdan anırsakda beni tatmin edebilir belki.. İçimde ki bu potansiyel enerjiyede lanet gelsin. Ohh be, kırık kürdan buldum yerde.