11 Aralık 2012 Salı

Sırada Bekleyen Adamların İşgüzar Akrabaları

Bu kadar renk yeter ikimize.
Odamda ki saate alışamadım bir türlü,
Senden hızlı koşan şeyler gibi.
Sen pencereden bakarken hemde,
Soğuk girmiş olabilir mi eve ?..
İkisi de camdan heykel misali.

Kışların kuşu sessizce kaybolmuş.
Jandarmalar gelmiş almaya seni,
İçimde ellerinden bir kelepçe.
Trende vazgeçtiğim vagondan,
Uçarken sıkıldığım kanatlarımdan,
Koşarken kenara bıraktığım bacaklarımdan,
Sen sorumlusun, hayat yorgunum.
Herhangi bir meyvenin en mevsimi, bakışların.
Kırık yerlerime tüneyen sisi, ölmüş bulutun.
Hiç sayfası çevrilmemiş kitabın,
Bilmem kaçıncı sayfası olmuş günlerim.

Kirpiklerine bir barınak kurmuştum.
Aman ! Kapatma boyalı gözlerini.
Barınağın; akrabası bol, kimsesiz neferi seçildin.
Bir gece yarısı, hemde gözlerimin çelmesine takılırken.
Aç miraç bırakılan fikirlerime sus serpen, sen.

Daha uzun ve sesli çal gönlümü, bir daha ki sefer,
Nasılsa; mataramda ki su, hepimize yeter.


Sevgiler, Aykut

Gökten düşen üç elmayı düşünen temsili

3 Aralık 2012 Pazartesi

Bana Kuru Söyleyin, Tanelerini Sayacağım.

Bunca zaman kavramının içine sıkışıyorum. Sessiz kalıyorum gibi gözükmesi hakkında dualarım vardı. Geri çekmeyi unutmuşum. 

Bazen her şey olurken, bazen hiç şey olması da sakat bir durum. Neticesinde kafanı dağıtmak gerekirken, aman dağılmasın dediğinde oluyor. Burası ihtimaller dünyası ey fani ! Seçim yapmak kaçınılmaz oldukça, seçenin aslında seçilen olduğunun farkına varması da uzun sürmüyor. Bir gün topladım ne varsa, koydum önüme; dur, biraz eliyim derken, kendimi elemişim. Bu toplayıp, yargılama ve tartıya koyabilme meselesi de çok vahim, çok zor. Yani varabilmesi güç bir yer. Yirmi yılda bir yaparsın ancak.

Kendini görmek istediğin yerde durmaya çalışma çabaları, genelde hüsran bir tablo ile sonuçlanır. Nadir olaylardan birisi de kendini göre bilmendir  Sorumluluk, duygudan ibaret; yasakları çiğnemek için artık yaşın geçmiştir. Omuzlarında her gün darası alına alına artan ağırlık kütlesi de sorumluluk ise , ben böyle duyguyu neyleyeyim ? Bir gün sihirli değnek bulurum diye ödüm götümde geziyorum.


"Komşulara karşı, çok ayıp oldu !"

"Eller günahkar da, biz cennetlik miyiz ?"

Neyse.


Sevgiler, Aykut

Temsili omuzda ki her gün darası alınan ağırlık.




23 Kasım 2012 Cuma

Tüm Halaların Görümce Sevgisi Sonrası

Doğru tercih, yolun yarısı edermiş. Sonra da bir daha dönüşü olmadığını sandığımız kara parçaları, kopan.

Şefkat ile başını okşarım kedinin; sana gelme diyen ve rıhtımda...

Geçmişin vadeleri dolarken, gökyüzünden bulutların faizi işliyor ama sessizler işte.

Ağır ödemelerin tarihi geçti !

Bağdaş kurup oturdum görebildiğin yerlerde usulca. Kimler ardımda ise, karşımda kelimelerimde.. Hasat zamanın geldiğinde ağlama n'olur ? Biraz da dergi sayfalarını karıştırırsın hemen önümde. Bilemediğim bulmacaların, isimsiz ünlülerisin. Uyuşan bacaklarımda merhem, merhemde ellerinin izi var. Hani birlikte fotoğraf çekindiğimiz gün; kadrajda ellerinin olmayışı ve gözlerin kayıpken.. Bayram geldiğinde bir mesajım olacak soğuk martılara; tanımaz mısın ? Sizli, bizli konuşan insanlardan kopup gelen, arşivlik bakışlar kainatında yaşayan ısırılmış bir elmada da dişlerinin izi. O gece de, bu gece olduğu gibi; işte o gecenin de günahı yoktu. İşte, o gecede yoktum, bu gece de.. Hangimiz tercih etmezdik, hangimiz istemezdik atlara binip gelen o insanlardan zaman kavramının iksirini ? Saatim çok soğuk. Saatim çok ucuz artık. En umulmaz pazarlama şekilleri biçimlendirdi geleceğimizi. Geçmişini sikeyim. Sonra, yastık dedi ki; senin başın ağrıyor. Kaldırımın kenarında ayağı burkulan bir yerli idim.

Pirinç pilavı tarifi, aslında birçok şeyin de tarifidir.

Kitapların sonu gelmeden, yaktılar onları. Karakterler diri diri, eridi.

Ben yıkılan evimi inşa ettim. O gün, o kepçenin önünde aptal ve çaresiz duruşlarım anlamsızdı. Böyle olacağını bilseydim zaten; kepçe olur yıkardım. İçimde ki belediye yıkım ekibi çalışanlarına selam olsun.

Kendi içinde kepçe olabilenlerin şerefine !

He ben içimde hazine buldum, o başka..


Sevgiliye sevgiler, Aykut

temsili güzel günler








5 Kasım 2012 Pazartesi

Gece Bekçisini Bekleyen Şakalı Günler

Misketini kaybedersin hani çocuk iken ya da meyve suyun dökülmüştür. Oysa hep mutluluk, hep neşe... Bir gün hiç ummadığın bir insana tereddütsüz teşekkür edersin.Mısırlıların masalları kadar üçgen olamazsın zaten. Kızdığın ne varsa hayata dair, görmezden gelip umursamama telaşları. Nasıl da istekler yumağında boğulursun bir gün.. Hiç sevişmemiş sayarsın kendini günahlarla.Bir sabahın temiz saatlerinde kaybolur, akşam üstü ertesi güne kaçkın daha da yok olursun. Bir kelime olur sadece diğer yarın. Diğer yanınsa bir elinin avucunda, öbür avucun mahçup iken olaylara. Sen martısı bu şehrin.Binlerce notadır kulağında ki; birini seçme çabaların. En yakışanı, hayıflanmadan hemde. O tarihi hamamın oralarda zamana dönüşür bağımlılık dediğin. Kediler kadar en azından, masum da değilsin. Dokunabildiğin kadardır dünya, okşayabildiğin kadar kediler. Hiç günü gelmemiş bir görüşmede adın geçer.Vapurlar çoktan demir atmışken sahile, teşekkür edilir. Susmadan da anlatamazsın. İlla bir kere bile olsa.

Dünyanın bütün meyveleri, henüz çiçek açarken sende toplanıp, birikir. Biriktirebildiğin kadarsın !

Ceviz ağaçları takılır gözüne, tam çıkarken bahçesinden sevginin. Henüz yaş iken eğilen ağaçlardır bunlar. Seni tanıyan ve bilen. Bankları vardır kelimelerin. Hepsinde ayrı bir hikaye, hepsinde aynı terane. Cümle diye dedikleri de sensin. Sensizken cümle değil kurulanlar. Vapurlar kalkmış mıdır?acaba. Sonbaharın ilk günüydü hatırlarsan; sana "sen" dediğim. Bizlerle tanışmıştık. İlk tokalaştığımız hala saçında. Sonra ben; bak kızım, dedim. "Bak kızım ben son vapuru kaçırmışım, seni mi kaçıramayacağım..? Şu gözlere bir baksana sen !" Başını öne eğip gülümsedi. Aynı dereden su içmiştik.

Hiç olmaz dediğin şeyler, olacaklarının fragmanıdır zaten. Sen, kalemlerin yazamadığısın !

İyi ki doğmuş olmalısın. Teşekkürlerimin hedef tahtası...


Sevgilerini kayıran, Aykut



23 Ekim 2012 Salı

Sokakların Dillere Pelesenk Olması

Omuzlarımdan düşerken, bilemedim öleceğini.
Bir şarkı kadar değerliydi oysa,
Bir ses kadar sesine denk ve yakın.
Ahh eden martılara varan yanların.
Bütün suçları üstüne alıp,
Bir dilek dilemiştim sana, senden.
Razı olamayabilirdim oysa..
Kabul olmayan duaların bende saklı.

Bitsin derken taarruzu mevsimin,
Biten yanların bahçesindeyim şimdi.
Ulusa seslenen kalbim var senden öte,
Uzun İzmir'in, kısa saçlarının umurunda sanki,
Ne olur isteme şimdi, gitmemiş gibi.

Ölenin çaresi bulunduğunda ararım seni, üzülme.
Sabahın denize bakan kör noktası olurdum seninle.
Gücenmesin anıların ve dilenmesin gözlerimle birlikte.
Ne olur isteme şimdi, gitmemiş gibi.

Ne ben söyleyeyim, ne de sen unutma !


Sevgiler, Aykut


kapın her çalındıkça...

18 Ekim 2012 Perşembe

Kalbi Balıktan Dönen İnsan Öbeği

Sen tanıdığım en kadın..
Dekoltene sözüm yoktu geçen gün.
Varisi olmasam da güzelliğinin,
Gece bekçisiyim gözlerinde,
Gözlerinin..

Hoş karşılanır bakışlar asabına.
Sözüm ona her gün, bir gün kalmış gibi.
Al beni bir duraktan, dudaklarına.
Alışırım sanmıştım oysa,
Başrol masallarına...

Cümlelerinde değil ama,
Kirpiklerinde bir veda rimeli.
Şimdi hasat zamanlarımda dahi,
Fikirlerim seni sevdiğimi söylemeli.

Yeter ki,
Boş konuştuğuma bakma sen...


Kalbimin...

8 Ekim 2012 Pazartesi

Dolmuşun Arka Dörtlüsünden Dinlediğimiz Eser

Ayağım takılıp düşmeye başladığımda,
Duramadığımı anladığım anda hemde,
Taşa bile bakmadan ve yere ve sana,
Düştüğüm bile karışmış olabilir yalana.
Düşemediklerimi tartışırım.

Dört virgül atlanılmış sanki,
Yazılırken yazım.
Dolduramadığım..

Kütüphanemden öyle bir kitap kayıp ki,
Nöbetinde iken nöbetçim.
Uyuklayamadığım..


Eksik yanımı doldurmak için cebelleşen diğer yarıma,
Sevgilerimle, Aykut

saksının "düşmek" triadı

3 Ekim 2012 Çarşamba

Noktalama İşaretlerinin Bedenimde Ki Direnişi

Bir şey olsun istiyorum.
Bir şey olsun, kalbim çıksın ağzımdan,
Deli kanım boyasın her yanı.

Fikri özgür beyinler anlamaya çalışsın,
Kararsız gemilerin kaptanı olayım ben.
Adım hatırlansın bir sabah günaydınla.
Bir şey olsun ve her şey ayrı yazılsın.
Bahanelerim savrulsun,
Rüzgar nereye esmek isterse oraya..
Bir şey olsun acıyı hissetmediğim,
Gülhane parkı beni hatırlayıp,
Daha kapısında selam versin.
Rayların üzerinde ölümsüz olarak,
Denize küfredelim ve hayıfsız geleceğe..

Bir şey olsun titresin her yanım.
Cebimde son bulacak her ne ise,
Onunla simitler alayım.
Hemde martıların en sevdiğinden.
Durakta ki yolcular çekiştirsin,
Ben silahsız savaşların gazisi olayım.
En azından yaşamak ile hükümlü,
En azılısından katil görünümlü..
Bir şey olsun yaşamak için dahayı..

Unutmadan,
Bir şey daha olsun, severek ayrılmayalım.


Sevgiler,Aykut


Temsili bir şey olmuş

29 Eylül 2012 Cumartesi

Kabilenin Yerli Yersiz İnançları

O gece de çıplaktım.
Bana seni anlatan bir şehre ihtiyacım vardı.
Bulamadım.
Hep yanımdakileri, hiç kaybedenim ben,
Daha kalıcı olmadan,
Memnun olur musun ? lütfen.

İtfaiyeler geldi bana ikramlarla,
Dikkatim sen kadar dağınık.
Ve o sabah nasıl toplamışsak yatağı,
O da dikkatim kadar dağınık.
Biliyorum ki,
Küllükte yer kalmamasından rahatsızlığın.
Dünya dahi bize kalacaksa, eksik olsun !
Küllük benim olsun, en az senin kadar.
Parmaklarım kamaşırken tükürmüştüm camdam.
Saklamadım ama görmedin de..
Bir bira daha açalım diyordum sadece,
Kırmadın beni, ölürken.
Bu da mı yok sayıldı demeden hemde..
Komşularda rahatsızdı.
Komşumun komşusuyum, sorularım var.
Komşumun komşususun, evde eksik mi var ?

Hepimiz misafiriz ve buna mutabık.
Ölen kedileri çıkarma içimden,
Kafam çok güzelken.

Bana seni anlatan bir şehre ihtiyacım vardı.
Sen öyle bir şehir oldun ki iç cebimde, anlatamam.

İşte ben o gece de çıplaktım...


Sevgiler sunacağım, Aykut


Uslan artık gözlerim uyku vaktidir.




17 Eylül 2012 Pazartesi

Kuşların Başıboş Şarkılarını Yazan Adam...

Biraz daha yıldız.
Odamda aradığım kayıp kumandayım.
En arka sıradan sana bakarak hemde.
Bankada sıra beklerden sana da numara aldım.
Yap sende bir numara eşitlensin, hesaplaşalım.
Islak görüşlere davetiyem de vardı, kalamadım.

Şu an burada ki ben değilsem demek,
Son çıkan yangında, en kurtulanım.
Bileti olan tünele girdik bir de geçen,
İçinden geçmeyenlere küserek baktığım.
Sabahın simide en yakışan dakikasında durdum.
Gündüz sanılan geceye uyandım ansızın.
Sonra baktım daha kalabalık yanlarım.
Üzgünüm biraz kilo almışım.
Yapışmışsa belki ceketime toprak.

Binlerce sayı buldum ben,
Taş kesilirken heykelinin ardından.
Denize daha yakın ve martılara dargınım.
Sen yokken pirince uzandığım,
Mercimek ayıkladığım anneyim, kocasızım.
Üflemen gereken mumlara sarılıp, uyuyup kalmışım.

O gün gökyüzünden çok su yağıyordu.
Benzim soluyor, benzin zamlanıyordu.
Simitçi de gördüm kendimi ya da buldum.
Uzaktan daha perişan ve en küçük asal sayıyım.
Sonra bak dedim oğlum,
Vapur seferleri mi iptal edilmiş neymiş..
Bir şeye binerek olduğun yere varamazsın !
Elimde çiçek vardı ve çok ıslandı.
Benim kadar olmasa da martılarda ıslandı.
Bak çok kırgınım, dedim.
Martı da sana selam söyledi ve abi dedi;
Abi, dedim.
Abi, dedi. Öleli çok zaman oldu mu ?
Islanmaya devam ederken, durdum.
Gökyüzüne kızarcasına yere baktım.

Binlerce sayı buldum ben,
Taş kesilirken heykelinin ardından.
Yaptıramadığım ne kadar emir varsa hemde,
Ben demir oldum kesildi yanlarım.
Ama iyi oldu çünkü üzgündüm.
Biraz kilo almıştım sensiz.
Haberin olur diye korktum, bir bilsen.
İşte ya da belki bu yüzden kızmıştım  martılara.
Heykelinin kulağına fısıldamışlar belli ki.
Belli ki adım yine adına karışmış.
Bir ikiz doğmuş o an her hastanede.
Haberim aldığımda kalakalmışım.

Şans körü bahtım nicelerce.
Ne zaman otursam bir yere,
En güzel kıza uzak düştüğüm.

Bir saniye,

Şu an burada ki ben değilsem demek,
Son çıkan yangında en kurtulanım.
Al, bunlarda kurtulamayan yanlarım.


Sevgilerimle, Aykut('un)



Temsili







25 Ağustos 2012 Cumartesi

Ağzımıza Gelene Bağlanılan Vergi

Ara vermiştim aslında, kıyamete varken henüz..
Hani tutarsız kararlar diğer adındı ya senin,
Bu yüzden saklarım kayıp çağrılarını.
Sesim yükseliyor, bir tek şarkılarca..

Rahatız olmayacaksan eğer, dedim.
Garanti etmek gerekli demek sevişmeleri,
Kelimeler başkaydı dokunan yerli yersiz..
"Ve" ile başlayan cümleler yoktu.
İçi boş bardaklar hala yerinde iken,
Nasılda kızdın bana,
"Saçların" derken içimden ben.
Hadi kahkahalar yüzüme...
"Aykut bu ne demek oluyor ?"
İkimiz de unuturken seni,
Canımız canı unuttu sanki.
Bu yüzden durumu kurtarmam,
Bu yüzden durumdan kurtulmam.
Aman  !
Kaçıyorsun gibi algılanmasın,
Neticede evlenen asuman !

Kaçıyor gibi algılanmamak yakışanın,
İnce filelerin ardında gözlerin.
Ne salıncak, ne de kaydırak sana denk !
Gözlerimiz değil ama,
Göz yaşlarımız aynı renk.

Bak ben gerekeni yapamadım.
Rahatsızsın biraz, geçmiş olsun.
Ne hatır, ne gönül !

Çok uzun zaman sonrasıydı.
Temmuz ertesi, ağustos ortası.
Karda, kurda kuşa..

Bazı kadınlar gidince, dünya bile durup bir sigara yakıyor.

Hayatında daha saçma şeyler olmaz heralde..
Sağol Aykut...


Ben değilim.


meraktan bumeranga..

4 Ağustos 2012 Cumartesi

Fırıncının Pişirdiği Son Ekmeğin Fırına Atarlı Bakışı

İstanbul, sana yakışanla dolu.
Sen, pileli eteğini giymeyi unutma yeter..

Contası gevşek yapıtların vidasıyım.
Son düzlükte isyanın hası..
Altı patlar cesedime son dokunan.
Kadınımdır cesedime son sokulan.

Yanında duran adam daha yanaşıyor.
Bir geceye doğru salkım saçak,
Sana koşuyorum kilometrelere karşı.
Yanında duran adam daha yakışıyor.
Sen yönüne döndükçe bir kasım,
Oniki aydan koşarak uzaklaşıyor.
Ya dindir, ya temizle, ya söv..
Kabuk bağlamadan cesedim,
Tam adının yanına yine yakışıyor.
Yaklaşıyor işte lanet trenin,
Seni bir kez daha uzaklara taşıyor.

Fırıncı küreği yanaklarımda bir şelale,
Nasılda cesedim de hoş karşılanıyor.

Ben yalnızca,
İlklerin temennisiyim bu garda,
İliklerinin eski efendisi..

Biteli de oldu hayli..


Sevgiler,Aykut


Mualla beni her gördüğünde...



31 Temmuz 2012 Salı

Yatacak Yer Karmaşası

Konuşmana gerek yok,
Hadi öldür karamsarlığını.
Sonra gel, tuzla da bir evimiz olsun.
Tek odasında, hiç yaşamayalım.

Milyon tane mazeretini say bana,
Tiryaki bedenim tek hücre, tek saç teli..
Otur yanıma da, aç ölmeyelim.
Zaten, kırıntıya basmış gibi yaşıyorum.
Tüm eşyalarımızı...
Bu kadar ölmeseydin keşke,
İçinden çıkamıyorum kendimin.
Binbir numara sana gelmeler,
Sende kalmalar ve çığlıklar.
Tuzla da bir evimiz olsun.
İlanlara bakalım, gelince hatırlat.
Bende ısrarla,
Hiç gelmeyeceğini kendime hatırlatayım.
Oldu mu ?

Tüm adreslerde olmasan da,
Şehir rehberinde yakın isimler var.
Sana tuttuğum balıkları saldım.
Öyle daha doyurucuydu hani..?
Önemli değil.
Tuzla da bir evimiz olsun,
İçinde tekrar ölelim.


Ölmeler,Aykut

her kadından önce besmele..

Fotoğraflar Cazibe Barındırmamalı !

Öyle şarkıları işte gecenin..
Kırık şeyler, yerinde değil bebeğim.
Gangsterler var koynumda.
Durduk yere bir çırpı, bir telaş.

Koca şehir senin desem, hadi gel ! Sakınıyorum cezvelerden, acı kahveler var. Hep diyerek, bir vazgeçip ağlamak bize yakışan olmuş. Elimle kaybettiğim şeyi, götümle kazanamam. Uyanıyorum bazı sabahlar, çoğunda geceden kalan cümleler oluyor. "Sen" diyemediğim kimsem yok. Yalnızlık ne banal bir tabir olmuş. Kendime yakıştıramaz iken, bana benzeyene çok yakışıyor. Milyon kez; oturup"hadi !" desem... Utandığım da oluyor.

Kıskanmayı öyle içimde yaşıyorum ki; yalanlasam, inanacağım kendime. Bir cümle değil, kelime bile yetiyor hiç ölmemeye.. Hiç güneşlenmeden, çok yanıyorum. Sonra tekrar uyanıyorum ve yanım yine boş. Alışılmış yalnızlık bu, yapışmadan yakışmıyor. Oysa ne çabaladım, ne cebelleştim gökyüzünden biri olabileyim diye. Kendim ile arkadaş kalamıyorum. Tutarsız kahveler yapıyorum, içemeden sızmışım dün gece.. Ne biçim olduğum, yüz karası.  "Sen" diyemediğim kimsem yok. Olsun isterdim, şöyle gelişine yüzüme tükürebilecek bir kurbağa. Öpünce prens değil de, "kadınım" olacak kurbağa sipariş ettim. Hiç gelmeyecek. Hep bir umut aslında, güneşin bana doğru doğması. Ben neredeysem, ben kimi duyduysam son kez ve ben ölmemişsem henüz. Elimde tek kalan yani en azında sahip olabildiğim bu umut güzelde, nereye koyduğumu unutmasaymışım keşke.

"Sen" diyemediğim kimsem yok. Kendime de "ben" diyebiliyorum anca.

Pek iyi değilim sanırım.


Beni unutmayın,Aykut


Armudun sapı, üzümün götü.

20 Temmuz 2012 Cuma

Balkondan Sarkan Sarmaşık Solarken..

İçimde ki boşlukları devralalı,
Ufuk gözler kimi sancılar.
Alakasız, alakalı ne varsa bohçamda,
Sıradan yaşıyoruz işte ömrü..
Kutsal olan bardakları kadeh yapıp,
Günahlar içiyoruz. Amin.
Ve sana amin, gökyüzü..
Siktir olup ta gidenlerin şerefine,
Daha bir kez daha ve bir kez daha...
Aaa hadi ama,
Geride bir insan balatası,
Tutuşmaktan yoksun ve mavi.
Hamsın sen çoğu zaman.
Pişemeyen hayaller bulundurur iklimin.
Ne fütursuz kelimeler var şimdi,
Ne küfürsüz bedenler..
Güzel sesli kadınlar sarmış seni.
Ötenazi hakkım yakın olamaz mı ?


Mübarek günler, Aykut

Parası geçmez katillerin..

13 Temmuz 2012 Cuma

Kentlerin Boğazı Şişerken Marazlanma Adamım !

Çokta geçirmemek iyi oldu geceyi,
Unutmamak ile mükellef olabilirdim.
O anı hak eden gözlerim kör şimdi.
Yaşadığımız sokaklardan çok uzak,
Bir kaldırım sanatçısı,
Hikayesi meçhul,
Bakışları yakışıklı..
Çok umursamazdım aslında,
Sırf geçip gitseydin yanımdan.
Görevini kötü niyet ile kullanmana,
Soğuk suratından düşen ifadesiz bakışlarınla,
Kırdım raketini, zaten senin olmayan..
İkimizin bir şeyi olsa ne hoş olurdu.
Ortak bir kahkaha mesela,
Belki bir dudak kardeşliği.
Gerçi güldük biraz,
Banklar üstünde simit yer gibi.
Dahasına bağışıklık kazandığımdan mıdır bilemem,
Sanki yoktun o gece arabada.
En düdüklü tencerem olsaydın birde,
Düdüklüm de ayşem, kadınım.
Ellerin takipliğinde de vardın,
Dönüşte bir çırpı inişin hani..
Varmadan mesken yeşiline kaçışın.
Neticesinde, sen haklıydın !
Ellerin ellerini itmen hoş karşılandı,
Sana açtığım davada... sen kazandın.
Hava bugün de sıcak kadınım.
Kifayesiz sırıtman kadar, kafiyesizim.

Işıkların yanıp söndüğü tünellerin sonunda,
El üstünde el, taş üstünde taş..
Yorgun ve apansız bir yalakaydı sana bakışlarım.
Şişelerin kırılmadığı ormandan geldim sana.
Dönebildiğim kadar kıble,
Gidebildiğim kadar yol,
Bırakabildiğim kadar ben bıraktım yanına..
Marazlandın bir gece yarısı,
Uykun kaçalı olmuş hayli,
Hiç diyemediğim kelimelerimin,
Kesilmişti bileti çoktan geldiğim noktaya..

Alkol sana yasakken, kadınlar geldi.
Tam da soğuk basalı fikirleri,
Kaçıp kaçıp yanımdan yanına,
Dönüşte sende bıraktım gemileri.

Yakamadığım...


Hiç uslanmayanlara, Aykut



1 Temmuz 2012 Pazar

İstenmeyen Tüyle ile Alakalı Nükte

Son duyduğum sesin değildi belki,
Bunca nadasa rağmen heves bahçesindeyim.
Yıldız kaysa şimdi koynuna,
Ve ben ölsem daha bir,
Bakışların yanımda yan yana.

Bahçesine dadanmışız sevgilim dümenin.
Üflemese surru, aman !
Daha nefessiz kalamam.

Eşyalar var bir de izmaritler kalmış.
Hiç gidilmemiş bir ev gibi,
Tarumar olamaz mı ?
Merdivenlerinden koşarak çıkıyoruz.
Rüyama geldin geçen.

Hadi hafız, malumatfuruşluğa tokuz.
Çok kalabalığız aslında da,
Yok yazılmakmış kaderimiz.
Bak telaş yaparım sana, seversin.
Beni de seversin hani,
Dudağımda ki ıslığı öperek çalmıştın.
Islak zamanı ise hiç demiyorum sevgilim.
Seni istemediğimi, en az sevdiğim kadar..
Ve hala..

Senin için en mübarek yere,
Sipariş verdim Rabbime.
İlk yağmur damlası dedim.
Sonra, ölmeni sevdim sevgilim.
Seni öldürürken kabullendim suçu,
Tıpkı altyazımda "kahretsin" der gibi..

İzmirli bir aile kızıyım, koşulsuz.
Edirneli bir tekel bayii.
Doğuda çiftçi, batıda mimarım.
Hangi elimde gömdüğümü anımsarım,
Bittabi..

Çok soğuk değildi fikrim.
Kendime nazaran yaşlanıyorum.
Sürahi devriliyor masadan,
Ve aynı kare yansırken gözlerine,
Ben barda bir tabure oluyorum.

Anlıyor musun ? sevgilim.
O kadın çabalarının içinde gizliyim.
Ecdadına söven zümrüdü ankayım.
Konsolosluğa varmadan ara beni, n'olur ?
Gideceğin yolun yarısındayım.

Kapıda ki adımı unutma ne'olur ?
Son duyduğum sesin değildi belki...


Sevgi ile eksilmeler, Aykut




Ertan, duvarda tüfeği al, benim elleri ıslak.

24 Haziran 2012 Pazar

Geleceği Sabunlayan Tellak Taktidi - 592

Belki de, uyumadın dün gece..
Belki de, uyumadım.
Daha çok mezesi alışkanlığın,
Sen serzenişte bulunurken hemde,
Çokça geçti adın.
Nasılsa, arkadaşlar iyidir.
Bardak kırdım sen yokken,
Sen yokken ütüye daha bir özen.
Sanki, sen yoksan daha iyi.
Umduğundan fazlası üzüntüm.
Hep bir haklı kalp atışları,
Durduk yere değil tabi,
Yoksan, şarkılar da noksan.

Kızma desem, yedi düvel şahit !
Değilsin doktoru, anladım.
Grip de değilim ben..
Birde virgül,
Nasılda yakışıyor.
Hemen adından sonra.

İnsanın hiç yemek yememesi lazım,
Sana bumerangını bağlaması için.
Yapamam !
Ötenazi hakkım olsa, bir nebze..

Telaş yapıyorum aslında,
Tutmak istediğim eski fotoğraflar,
Oltam adına yakışıyor.
Bak aslında yok oluyorum bazen.
Gitmek, kurcalarken kafamı.
Kalmak işime gelmiyor gibi.
İstikamet cennetin belki,
Biletime adın da ayrı yakışıyor.

Terler içinde ve bir kez daha..
Türkçe'mi sorguladıkça,
Kahve falımda çıkıyorsun !
İmla kurallarım çıkıyor..

İngilizce ağladım sana geçen.
Hiçte bakmadı yüzüme resmin.
Kapını önünde ıslık çalarken,
Aklımda ki, sence terkedilişin.

Hiç gelmeden sana, hep yandım..
Kalan "Ay"'lar bizimdir !


Sevdiler, Aykut



Tükürmeyi sokakta öğrenip, kolejde mastır.

20 Haziran 2012 Çarşamba

İlkel Münasebetler Karakolu Tutukluları

Toplu taşımanın gerektirdikleri vardır. Bugün ölsem, yeniden doğamam biliyorum. Adreslerin değişebilir ama yol çalışmasında asfalta adını yazılı unutan belediyeler kadarım.

Anlık gibi ama sürekli dürtü çeşidi tadı veriyor olmayışlar. Üst komşunun her gece horlaması suçunu, müteahhitin duvarları ince yapmasına bağlayıp, hastalığın üstünü örtmek gibi olmuşsun. Daralmıyorum ama darılmadan edemiyorum sana. Cenaze namazına en önden rezervasyon yaptırdığım yerine yetişemedim. Bu da benim cevabım evrene. Metronun kapısı açılır ansızın ve notaları karıştırırım gözlerinden göğüslerine süzülürken. Çoğumuz yaşadığımızı zannederken ben günlük güneşlik bir yaşam kaynağını yitirdim hemde kendi ellerimle. Olsun, diyemediğim yerindeyim yaşamımın. Ben bir uzay gemisi olsaydım, binerdin ama müziği açmamak koşulu ile. Çünkü; müzikle anılır, müziksiz anılar.

Yeni yıl telaşı sarmıştı benim dışımda kişileri. Şahısa, umarsız ve tutarsız kelimeler yakışıyordu o gece. Güzel kaputlara sahip, arkadaş modunda kahramanlar da dahil olmuştu geceye. Taaa ki gece inene dek. En uzak olmasa da biraz uzak apartmanda ki kızlar camda...

Bana adımlarımı saymayı öğretti bu küçük kuş. Ölmemiş olması kaçınılmaz kadar yavruydu. Öldüğünde cehennemi garantileyen insan topluluğu ısırmış gibi sanki, seni andım. Bağırarak şarkı söylenmesi gerektiğinde susup, iç çektim. Kırılan bir şeyler var, dedim. Garson gelmedi, hiç ama hiç. Sonra hesabı da ben belirledim. Şeytan bunun neresinde ?

Paralı asker tutsam bile, bu final konuşmasının hakkını verecek güce gelemezdim. Fakat alkolün damarlarımda ki değeri arttıkça klavye parmaklarıma yapışıyor. Güzel şarkılar çalıyor biraz çaprazımda ki kulaklık ta ve evde bir uyku modu.

Pencereyi açık unutsam ben,
Hırsızım olsan geceleyin, bir vakit.
Dudaklarında tanışsak tekrar,
Sabah olmadan kaçsan.
Ölüm tanımadan bizleri, henüz.

Bana "sen" demeyeli,
Tevekkeli, karşında ki olamamışsam.
Haklısın daha bir kez
Bizde ki hep aynı terane kadınım.
Kapısına vardığında da adımı ver;
Reşit olmak zorunda değilsin.

Suyun dolacağı bardağı kırmak fikrini bana veren yüce Rabbime ve nicesinden beni mahrum bırakan sosyalist baskılara minnet ve şükür borçluyum. Sana ne dedikleri umurumda olmazdı belki ama adımı adına yakıştırana zaman diyorlar işte...


Sevgiler, Aykut 

temsili...


kavun çekirdeği gibi daha sofraya gelmeden kaybetmişiz.

6 Haziran 2012 Çarşamba

Gönlümüzün Operatörü

Bir gidişe isim veremezsin, birde martıların isimleri yoktur. Simitlerce bir uyanışa müdavim, adamlar topluluğuyuz. Martı isek açız, martta isek tokuz. Ancak, zamanını boş yere geçiren kediler kadar martıyız. Martta başlangıçlar, martsız yokoluşlar. Karanlığa biletim var. Davet edemem seni...

Bir kaç şey içip, sahile düşeriz seninle.
Sen yanımda uzun, gönlümde kısa.
Aslı olan ve sevişlere denk bedenin,
En akıllısı "seviyorum" diyenin
Bir de mendilin kalmış.
Olacağına varan elbiseleri yırtıp,
Bana yeni bir isim ver.
Akrabam ol, acınla damıt.
Kısa çöpüm ol, çektiğim.
Zaten, kısasa kısas yollarım.


Selametle, Aykut


Üzüntümü götüme sokarcasına yaşıyorum.

5 Haziran 2012 Salı

Neticesi Hallice

Çokça zaman sonrasıydı,
Sırf kendine açmasıydı çiçeklerin.
Kanıt yerine, adın.
Nefesler tükeniyor, ansızın.

Nasılsa kimimiz yaşlanacak,
Kimimiz yaşlı...

Notalar bana emanet,
Tüm telli nesneler aşkına.
Sen sağ, ben selamet.
Yeniler gelmiyor aklıma.

Heykellerim dahi yorgun !
Bakamadığım aynalar..


Selametle, Aykut

30 Mayıs 2012 Çarşamba

Bitlenti Bileti

Beni kıran, yanlış yanlışlar..
Ispatlanması namümkün ne varsa,
Gitmeden geri gelinmiyorsa,
Sayfalardan zıplayarak geçemezsin.
Aşamadığın katlar, kaçakların.
Kemiklerim elinde erirken,
Mutlak kırık olmalı kemiğimin biri.
Artarak yaşıyorum, öldürme beni !

Sevgiler,Aykut

26 Mayıs 2012 Cumartesi

Alfabenin Son Skalası

Biz şerefsiz kullarını bağışla Rab !

Susmadı ve söyleyemedim. Zaten bilmediklerimi söyleyemezdim de.. Rüyalarda buluşuruz, elbet.

Her an ağlamaklı tavırları içime içime işlerken, ben aynı şekilde zalimin zulmü ve sevenin allahı raconunun darasını alıyordum. Edebi bir eser, aşamaz edebini. Üzülmekten sıyrılamıyor insan. Gülmeyi arıyorum. Hesap sorar gibi yapan haklı tavırları ve bakışları ile sevişen insan yumağım benim. Seni sevmiyorum, demedim. 

Bir türlü uyandıramadığın ben, hala uyuyorum. Gözümün göremediği renkler işte..  

Uçurtmayı da vuranlar olur.
Tezgahta satmayan eşyayım,
Satamıyorum kendimi yoka.
Ateşler çembere döner, 
Sen, sana sormadan kararlara..
Şarkılara eklenir kelimeler,
Yeni olmasına gerek olmadan.
Hesapların binleri, üzmemeli seni.
Hiç batmayan gemi yapalım sonra..
Sen taşlara vur beni, 
Vidayım nasılsa ben kalbinde,
Attıkça gevşeyebilen.
Geri ver şu entarimi, yakışmaz sana.
Yanlış dediğin sahiplik eki.
Nadas, adımıza uymuşken,
Virgüller mi ayırdı bizi ? 
Geliversen şöyle beri,
Ben ağlamadım henüz.

Tutkal kadar güçlü tutamadım.

Bilemediklerime bilenirken ben...


Soru işaretleri, Aykut



 



20 Mayıs 2012 Pazar

Bremen Mızıkçılarına Dönüş

Kırk yalandı serzenişim.
Olmasını istediklerim, olduğu kadar.
Bir yerden sonra üretemiyorsun,
Bin dereye sıvadığın paçan gibi.
Duaların kabul olur da,
Benden kabul bile olmaz.

Bedenimde ki izi korlar kavlar;
Kızım, sana kaldırımda araba çarpar.
Her neyse..

Sevgiler,Aykut

şahsi erövüzyon temsilcim

17 Mayıs 2012 Perşembe

Yosun Tutan Cam Dibi Gözlüklerim

Seni nereye koysam, taşıyorsun.
Denize sıfır evlerin devrilmemesi gibiyim.
Ha düşsem, yine tutacağını bildiğim.
"Git" diyemediğim, sen kadar.

Soru işaretleri,Aykut

11 Mayıs 2012 Cuma

Sırma Saçlarım Yoktu Benim.

Sana kalsam, kalırım.
Güzellik geçici nasılsa..
Kurabiye gibi dağılmasan ağzımda,
Ağzından öper, başıma kordum.
Yakın dediğin, uzak kadar.
Gözden yoksun bir bahardı bu da,
Nefes almışım, çok mu ?


Sevgiler, Aykut


Beyin beden ölçüleri

5 Mayıs 2012 Cumartesi

Yorumlar Üzerine Yeminle

Tutmam gereken şeyler,
Belki bir matem..
İşleminin sağlaması kadarım.
Bir uğra geçerken.
Ki geçersin, alışkanlığın..
Kocaman kaç yine,
Melekleri ard arda katlederken.
Sorular kalırken zihnimizde,
Kale de alma beni,
Her zaman ki gibi..

Bir ömürlük çıkınım var.
Ölsem de gam yemem artık.

Selametle, Aykut

düşer yine fethettiğin kaleler

30 Nisan 2012 Pazartesi

Marmara da Bir Japon Balığı

Keşfetmek gerekir huzuru,
Kimi zaman farklı yerlerde.
Ağacın dalları, yolların uzunluğu,
Ve parmakların hissetme derecesi.
Üzgünüm hocam,
Bugün de yok yazın beni..


Sevgiler,Aykut

25 Nisan 2012 Çarşamba

Bitmiş Filmin Çekilmeyen Son Sahnesi

Kaldı mı ki tortusu ?  Kül tablaları hala kırık ve çarşaflar saç dolu. Hala kayıp olması tartışılıyor karamsarlığın. Bulmaya ne hacet..?

Bitti, sanırım. Benden bu kadar...

Kimi seçersen, onu yaşarsın !


Aykut GÜLERYÜZ

kimi beklersen...

13 Nisan 2012 Cuma

Soğuk Yazlar Yeşerirken (Ömrün Düdüğü)

Küfürsüz kayıtlar bulunur ikliminde.
Bir tınısın şimdi ki, duymak nedir ?
Azalarak biten mevsim,
Bitmeyen doğum sancısı,
Bilmem kaç desibel ?
Ağlayana da, gülene de..
Üzülme, derdi annem.
Üzülme, dertli annem.

Şakası yok garibanın.
Sakladıklarının vergi borcu birikmiş,
Nefesleri başkasına ait,
Nüktesi kime ?
Kağıtların küstüğü gözler sahipsiz.
Üzülme, derdi annem.
Üzülme, dertli annem.


Sevgiler, Aykut


9 Nisan 2012 Pazartesi

Tüplü Televizyon, Bir Ben Ederken..

Hani dolar burada pahalı da, başka bir ülkede bizim ülkemize nazaran ucuz ya, bu öyle bir şey işte.

Nasıl yapacağız ? Soruların cevaplarını ararken, sorunlara bulanmadan edemeyiz. Tiyatro her insanın kutsal görevleri arasına girmişken, bize de bu pastadan bir dilim düşüyor, elbet. Yapamıyorum. Henüz gözümüz kaymış, ha deyip gönlümüz kayar mazaallah ! Korku tadında, izdivaç programı formatında, kabak tadı vermek üzere iken de hep yalnızdık zaten. Bu doldurulmaz boşlukla bizlere sınıyor, Rab. Ölsek yeri, sanırım. Ben eski bir paltoya pek önem vermem belki ama, verenler kuyruğa girer ansızın. Bu da can sıkıcı elbet. Öyle ise..? Ölsek mi ? ne dersin ? hafız. Ya yarın dolar daha da değerlenirse..

Tütüyorken ocağımız,
Mücadelesinde tersliğin.
Ve bulunur elbet sahibi,
Çerin, çöpün, pisliğin.

Şaşırmalar, Aykut


sevdiklerin aşkına.

sevenlerin aşkına.

6 Nisan 2012 Cuma

Afilli Kayıplar..

Hep bir çığlık var, aldırış etmediğim.
Uzakta olan şeylerin mesafesi,
Tuhaflıkta ki tuhaflığın belirtisi,
Adını  bilmediğim isimsizlerimin,
Ya da boşver..
Nasılsa gitmek istersen, gidersin.

Hep kulağımda durur ses,
Hani hep içinde tuttuğun anlar vardır.
Nefesini tutabildiğin kadar anca,
Anları tutabilirsin.
Yaşadıkların değil,
Hatırladıkların kadarsın zaten.
Veresiye bir öpücük,
Ne seni zengin eder,
Nede onu öksüz.
Kırabildiğin, kalpten çok değil.
Yaşattıkların farkında mı ?

Vazgeçtim bugün.

Sevgiler, Aykut

Dışımdakiler, içimdeyken..

5 Nisan 2012 Perşembe

Eny Taym !

Orospu her yerde orospu, kadın her zaman uysaldır.

18 Mart 2012 Pazar

Balıkları Yemek Zorundasın !

O vakit ki ıslanır.
O vakit yağar yeryüzünden,
Ters giden her şeyin hatırına.

Nicesi selamsız, sabahsız.
Sabahçı kahvesinde bir adam.
Baba yadigarı saati,
Kaybetmenin telaşında.

Denize söz geçirebilen,
Soğuğun itaat ettiği,
Vapurlara yön gösteren,
Şaşı martılar..

Bir sigara, bir çay.
Hoşçakalın martılar !


doğu

batı

9 Mart 2012 Cuma

Pili Bitmiş Kumandanın Ev Ahalisine Tavrı

Ve bozuk paralar dağılır masada. "Ve" ile başlayan cümleler kutsanır aramızda.. Belki unuturuz ocakta yemeği, sırf ikimize pişirilen. Ocak, şubat, mart.. Bir taş atsak, en uzağa. Hangimizin ki daha uzağa varacaktır ?

Ne çok yanlış karar alır insan. Ne çok son yazılır deftere.. Bir yanın uçurum iken, tükenen oksijen tüplerimiz. Gözleri kısarak baktığımız gazetenin en küçük yazı karakteri ile yazılan yazısından çok, soyut kavramlar olur. Bir durak şimdi, beklemeye nasıl da üşengeç insan. Elindeki ile yetinmeye durur. Yaz hiç gelmeyecek te değildir. Aynı defterin arasında kalmış kukla bulunur. Geceleri canlanan. Ayrıca pinokyonun bile kıskanacağı, gepetonun bile kıyamayacağı.. Kukla yarım, kukla kırık ve ayrık kolu bacağı. Zaten ezilmiş yıllar yılı, defter yapraklarının arasında.

Sırf uykum varken, kendime zulmüm.
Sonra, uyku vardır, derbeder.
Tam dersin, alkol gibisin.
Git gide zamandan çalıyorum.
Hani kör olursun bir gün,
Ya da biri ölmüşken, seni düşündüren.
Anlar vardır oysa, yaşayamadığın.
Dünyanın en sevdiğin parçası,
Senin en şaşkın anında,
Dillere pelesenk olur.
Her biten acımasızlık,
İyi niyet doğurmaz ki..

Belki dediğin her şeye,
Her şey ayrı yazılıyorken,
Hala yaşadığından eminsen tabi,
Birer birer vazgeçecek iken oysa,
Bir an pistte dans ederken,
Ağlayan birini görürsün.

Bir de kelebek ömrümüzde,
Çokça alternatif..
Gitmeden ya her şeyin tükenir,
Ya bazıları hacizliktir,
Ya da hepsi varken ölürsün.

Sarmaşıkların en zehirlisi,
Kadere mahkum olduğu zihni ile,
Gider bulur en salağını.
Binlerin içinden,
Koşa koşa geçerek,
Yalnız çıkarsın.

Kadehler kırılalı da, oldu bayağı..


Sevgiler, Aykut


3 Mart 2012 Cumartesi

Kuru Meyve Sıkacağının Bizlere Ettiği

(Oldu ki okumaya yeltendiniz, aynı anda videoda ki şarkıyı da dinlemenizi de tavsiye buyururum.)


Elini çekersin sen, su içerken ben..
Ekmeği bölüşmenin tat kattığı diyarlar,
Olsunlara veya olmasınlara,
İhtiyaç duyarken adamın teki.
Nefesler hicaz makamı,
Cennet biraz daha uzak.
Gözü olup ta görmeyenlerin,
Aklını çalıp eline veren acılar..
Bulunmaz mı sanırsın damarlarımda;
Saçını kestirmesi güzelin,
Dünyanın tüm neşeli dürtüleri,
Hepsi sen kestin diye de değil.
Yanınla yarınının arasında ki fark,
Hala iki nokta arasında ki doğru kadar.
Yahu bir de kim öğretmiş ise bize bunu,
Ağlamak ne zor..

Zamanın beşinde,
Senin aradığının, başkasının çöpü olduğunu..
Ve isimlerin birbirine andırması.
Demliğe damlayan gözyaşlarının,
Bedelini ödeyememenin vicdan muhasebesinde insan.
Melodiler dudak uçuklatıyorken hala..

Keşkesi insanların ve tuhaf karmaşası..
Yeniden tadına varabilmekten çok,
Şarabın dibine vurabilmek !
Öksürmeden içebilmek sigarayı..
Zehirden daha zehir,
Yalandan daha yalan,
Ne kaldıysa şimdi..?

Günahın en samimi tarafı,
Olmamalı gözlerin !
Dilerim ki, hoşçakalın.


Sevgiler, Aykut



2 Mart 2012 Cuma

Zombinin Üzerinde ki HP Göstergesi

Bazen paralel evrende öldüğümü düşünüyorum. Bunu düşündüğüm an, hiç bir şeyi düşünemediğim an oluyor.

Bazı insanlar hayranlıklarını gizleyemiyor. Peki zor durumda kalan, hayranlık sahibi mi ? yoksa hayran olunan kişi mi ?

Çenemizin altında sakal bırakmayı öğrendiğimizden beri, aklımızın ne zaman feri kaçsa, komşuya sığınır olduk !

Bir göbeğim olduğunu fark ettiğimde 18 yaşındaydım. Acaba bir bebeğim olduğunu fark ettiğimde kaç yaşında olacağım..?

Genelde yazmak, çırpındıkça batmaya benzer. Ve ne zaman klavyeden kıvılcım çıksa, yazdığım tüm kelimeleri silerim. Maksadım tüketim çılgınlığının had safhasında yaşadığımız yeryüzünün, bir bireyinden çok, bireylerinden biri olabilmek.

Bizi dünyaya sınavla alsalardı, sanırım ben veremezdim sınavı.

Ayrıca yıldızlar yeryüzüne indikçe değerlenir. Gökyüzünde bunlarca fazlaca var nasılsa..

Akıllıların en büyük sermayesi de, aptallardır.


Nice uçuşlar, Aykut


döndüm kıbleye doğru, açtım ellerimi...

21 Şubat 2012 Salı

Paspasın Altından Çalınan Anahtarın İntikamı - 1

Bazen su bile mide bulandırır. Maksat eğlence olsun diye, maksat biraz daha güneş görsün diye yüzümüz; bütün oyunu bok ederiz.

Birazda yazmayı denemeliyim sanırım. hep yaşayarak olmuyor.

Sana sıranın gelmesi için, benim savmam gerekmemeli ! Buna karşı çıkmaya çalışıyoruz işte. Biraz sessiz ama, raconu bu sanırım. Hiç kazanamayacağın oyunu, ölene dek oynamak isteyeceksin. Çünkü; yenilen pehlivan güreşe doymaz.

Bazen yazmak istediğin olur, bazen karalamak. Tek fark; birinde kağıt kullanılır, birinde insan.

Ölmeden önce bir kuş olsaymışım, bu hayatımda daha eğlenceli hissederdim, bence. Çünkü kuşlar, bir tek uçmazlar ! (Tabii ki reankarnasyon yok.)

Kodumunun dünyasında, şükretmek ile mükellefiz.

Deveye demişler ki; neden boynun var. Deve de demiş ki; saat kaç amk..?  Evinize gitsenize.

Bütün aşklar, patlamış mısır kıvamında. Her kafayı çeken, filozof zaten !

Son olarak ta ; beni seviyorsanız, dünyadan uzak durun !


Sevgiler, Aykut

uzaylıların lensi kaybolmaz !

ablacım, bi çıkılır mısın ?

17 Şubat 2012 Cuma

Tabancanın Vurdumduymazlığı

Düşünmeye vakit bulamadığımız şeyleri yaşarız. İnanın bana ! Eğer vaktimiz kısıtlı olmasaydı, yaşayacağımız şeyleri kendimiz kurar ve hayatı daha sıkıcı hale getirirdik.

"Sende en az İstanbul kadar uzaktan güzelsin!"

Heves nede kırılgan, nede hassas.
Umursamaz tatlar peşinde,
Kırılgan tüm eserleri insanın.
Hemen yanı cehennem iken,
Cennetim ipotekli.
Herkes yavaş, herkes darda.
Cesedime tuz serpiyor,
Eminönü'nde liman önü.
Ardına bakmıyor yüzüm,
Güldüğünü benden saklıyorsun.
Garip büyütülmüş çocuklar,
Entrikalar, kahkahalarca kaybolurken.
Biraz cümle versen,
Yüklemin öleli, oldu bayağı.
Suça bir meyil, bir meyil..
Bitiş başlangıçları,
İlk iliklerin boşalmasından deli.
Klişesi çarkın !
Tabutlara sarılmış hoşçakallar...

Masal kahramanlarının, hayal kahramanlar olduğunu öğrendiğimden beri bir buruk içim. İçimde bir kopya kağıdı var. Gelip almıyorlar. Şeytanla masaya yatırdığımız her işten o karlı çıkıyor işte,o ! Dedim ya, içim buruk. Tüm gücümle bağırmanın zamanı gelmişken, ölümüne halsizim. Teslim olmam, an meselesi..

Her şarkının bir nedeni vardır. Bakınız gayeden ziyade. Biz severiz şarkıları. Çünkü, bizden de bir parça duyurur. Bu uzun tanımdı. Bu da kısa; hepimizin .mına koyacaklar olm !

Dürtüler,Aykut

yakışan nedir ?

14 Şubat 2012 Salı

Şöförü Korkutan Yolda Uçan Kuşlar

En mutlu anında bir kapı çalar ve tüm hayatın değişir. İlişkiler, ikili oldukça daha sert ve daha kalıcı etki yaratır.

Sonradan öğrenirsin, etrafında dolaştığını, tüm yarasaların. Bir sabah daha hüzünlü uyanırsın, ulan ertesi gün neşe içinde. Ee madem çıkamıyoruz biz bu işin içinden, siktir edelim be abi ! Nasılsa değişim, hızla ve kaldığı yerden devam ediyor. Şarkılara anlam katma çabası insanoğlunun, eminim alkışlanacak boyuta gelmiştir. Ayrıca birbirinden kopuk yazdığıma aldanmayın. Sonuçta, her koyun kendi bacağından asılır.

Bütün kuşların sessiz uçuşları,
Gerisinde bir sis.
Yollar ki, ayağına mecbur.
Taş olsan çatlarsın.
Kalbinde kis,
Kuşlar mahsun.
Hepimiz kulu iken,
Kimi kayırmış Rab..?
Acelesi de yok,
Çümbüşü hızla çalanın.
Fakat bir bildiği var kedilerin,
Bana söylemediği.
Ve bana söylemediğin,
Bütün sözler..
Saçına boya değdi, değeli.

Büyük sanatçı abilerimizin de kulakları çınlasın..

"Gözyaşlarım, kafiye olsun diye değil."
-MFÖ-


DÖN VİDEOKLİP KAMERA ARKASI from Aydın Ketenağ on Vimeo.

Her şeyin bir arkası vardır ya..
Aydın Hocama selam olsun.


Sevgiler,Aykut

12 Şubat 2012 Pazar

Street Fighter Kapıma Dayanmışken ! (Çekmeceyi Çok Çekenin Garezi)

Lunapark ile kandıramazsın.
Oyun hamuruna benzer,
Yapışmadan olmaz.
Işıklar açık.
Yanıp yanıp, söner.
Misketlerin en küçüğü,
Senin cebinden çıkmış.
Kefenimi biri saklamış,
Nöbetinde bekliyor evin.
Fırsat buldukça camlarını siler.
Bu reçeli annem mi yapmış ?
Hurdalar üstüne yemin olsun,
Kısa çöpün sahibi burada.
Tam selam duracaktı,
Ayağını fil ezdi, karnı ağrıdı.
Gözlüklerimi de göremezsin.
Zaten gözlerim yok.
Şarkı bitti sanırım.

Ben güvercinleri severken,
Nevzat dara düşüyor.

Sevgiler, Aykut

Samanyolu

Böyle iken, böyle...

9 Şubat 2012 Perşembe

2.Yağlı Yerinden Depozitosuz Yarımlar

Yani genelde başladığım şeyleri bitiririm ama bazen yarım kalıyor. Tarihlerde var kelimelerde...

09/02/2012
Ahşap kumandası vardı televizyonlarının, evlerine konuk olduğum insanların. Biri ışıkta cam silen, diğeri ayaklarını dizlerinden bağlayıp dilenen, iki garip adamdı. Bana sordu; "kahve alır mısın ?" Nazikçe reddettim.

Ve inanır mısınız?, yıllardır kardan adam yapmıyordum. Çünkü kardan değil, çoğu zaman benden bile adam olmuyordu.

21/12/2011
Notaların yutkunduğu bu ülkede,
Nazım'ın tutuklandığı,
Ciğerin mundarı,

Bizler olmadık mı ?
...

26/11/2011
Kadın, bilir kişisi sayılır, bu hükmün. Eskiden daha tatlıydı dediğimiz şeylerin, en değerli parçasıdır. Kim bilir ? Ben ise, çakmağı çarpıp ta kaçtığın gün, bozuk paralarımı yokuş aşağı yuvarladım.

14/11/2011
Kırıklarımı alçılamak istiyor muyum, bilemedim...?
Bana kendinden başka, tek bir şey verme !

22/10/2011
Dikenler,
Sayısı meçhul..
Tüm gücünü toplayarak yanında hissetmek,
Bütün içtenliği ile küçük bir öpücüğü sevenin,
Ellerine özen göstermesi bir bal damlasının,
Bir içlenmek üçten beşe ve diken.

Sorumlusu olurum, güdülecek bedenin.
Her bir selamına baş eğerek güzelin.
Tiryakiliğin, tırnak içine alınmış halinin,
Dört gözümle okur, demler demler içerim.

Anti depresan ilaçlarından arda kalan...

Kulakları pas tutan dev bir kukla...

10/09/2011
Anlat desen, anlatamam !

04/08/2011
Sen ki çapkını yedi düvelin.
Otur diyorum yanıma.
Gitme..

Nerede görsem sahipsiz bir çocuk,
Diyorum, kal.
Buraları terketme...

14/07/2011
Kurup bağdaşımı oturmak yanına.. Hiç bir makama sığmayan bu nota, unutulur olmuş. Ne mutlu ! Şöyle en güzelinden bir de gazel işitti mi bu kulağım. Deymesin şimdi çünkü yağlı boya , abiler.

Kağıtlar harcadım. Sahipsiz başyapıtlar... Bir ben kaldım da gitmedim, uykuya hasret. Bir de cebimde fotoğrafı çiçeklerin, sen yoksan. Gitmedim işte. En kral ticaretçinin bile elinde kalabilir, satılamayabilir bir mal, ürün ya da her ne boksa. Yeni doğmuş bir çocuk, neden camii avlusunda ? Gidip görmeli sanki, ayın çektiği kafayı yerli yersiz. Onunda otururuz yanına, güleriz en çok, olsa olsa zaten. Gider gibi yapıp, gidemeyiz.

24/06/2011
... sonra çekip gideriz,
Daha bir çarşamba akşamı.
Tren iter seninle, nefret yeriz.

Ağustosmuş,
Sol gözümle ağlıyormuşum.

Sen zamanı bir sokağın sonunda,
Omzunda kedinin siyah tüyleri ile,
Bir bakışınla belki denize dönüştürürsün.
...

22/06/2011
Ben sana şiirler yazayım,
Günahlar sarayım bedenime.
Sen gram gram enjekte et,
Daha bir çarşamba akşamı..
Ki gönlümün en güzel çirkini,
Gitmediğinin farkında mısın ?

Ne ölmek uğrunda senin,
Ne de yaşamak, sersefil.
Şimdi tanıyamadığım senin,
Yalnız fotoğraflarda sesin.
Çekmişim sandım, elimi eteğimi,
Anlayamadım. Kimsin ?

***************************


Herkes rengini belli etsin arkadaşım !

7 Şubat 2012 Salı

Mitolojide Ki Karıncaların Yerdomuzuna Rüşvet Teklifi

"Yere dökülen kibrit çöplerini toplamanı beklemiyorum ama en azından kendi götünü kendin yıka !"

Nasılsa yollarımız ayrılmayacak mı ? dedi adam.. Kadın kafasını salladı, doğru yöne.
-E o zaman..?
-Nasıl yani..?
-Kibrit çöplerinin de, götümün de canı cehenneme !
-Haklısın sanırım.

////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////

"Yerde ki kibrit çöplerini topladığın için teşekkür ederim. "

Nasılsa biri toplayacaktı. Bu, ben olayım dedim.Canım biraz gezelim mi ? dedi adam. Kadın kafasını salladı, doğru yöne. Ve çıkıp gezdiler.

Arada ki farkı görenler, lütfen parmak kaldırın. Lakin, ben görememeye başladım.

Adettendir, dediğimiz tüm olgular birbirine karışırken, ben ekmeğin ham maddesi ile cebelleşiyorum. İnsanlar da çehrelerinden dışarı bir adım atamazken, kimileri insanlıktan bile çıkabiliyor. Şükür ki, etrafımızda bir terazi yok. Daramız alınmadan, çarpılırız. Maazallah ! Gruplar oluşturarak bütünleşebilen bizler, değer yargılarımızı mı yoksa yargılarımı değerlendirmeliyiz?, kimse bir şey bilmiyor. Neticesinde varılan çaresizlikte, çarkın kaldığı yerden dönmesine müsaade ediyor. Küllük-sigara-kibrit kombininin tıpkısı...

Hani kimisi vardı ya; sana dünyaları verirken, aldığın nefesi sayar.

Tüm bu anlattıklarıma da "Süpermen Fobisi" denir.

Ayrıca, benden haraç alamazsın.Bilirsin ki, zenciler klarneti sevmez !


Gelişine tokatlar, Aykut

İyi insanların ölümü şaşırtmaz !


Eski ben değilim !

5 Şubat 2012 Pazar

Koordinatsız Küresel Domalma

Fotoğrafa tıklarsanız şeker veririm..
Ben artık parkta yaşıyorum...

4 Şubat 2012 Cumartesi

Pudralı Rolonun İnsanlara Kastı

Yıllardır aynı yerde duran bir vazodan bahsedeceğim.

İşimize gelmeyen bir iş gezesi, bizi finalinde sevindirebilir bile.. Biz insanlar, en sevdiğimiz terliğin bile üzerine basabiliyorken bu kavga niye ? Tam olarak bahsetmek istediğim şeyden yazamıyorum. Çünkü çokça kelime fakiri zihnim. Diyaframdan aldığım nefesi paşalar gibi kullanırken, bazen anamdan emdiğim süt burnumdan geliyor. Ben bir elbise aldım. Askılı, siyah, kadınların sevdiğinden; sonra koydum dolaba hiç giymedim. Buraya kadar bir sıkıntı yok. Fakat güveler olmamalı kabusum ! Zaman zamanda namusun en büyük kalkanı bir çıtçıtlı badidir. Şaka yapmıyorum.

Bitti.

Vazoyu niye anlatmadım, biliyor musunuz ? Çünkü hiç bir şey başladığı gibi gitmiyor yada bitmiyor.

Neyse, nice kuluçkalar vesselam.

Sevgiler, Aykut


Reelde..

Hayalde..

30 Ocak 2012 Pazartesi

Yavru Ornitorenkler Can Verirken..

Yasakların uzay çağında yaşarken biz, geri kalanımız ne bok yiyor?, bilmek istiyorum. Her gün, ayrı yazılır ama bitişikmiş gibi okunur. Bunu öğrendiğimde başka şeyleri bilmiyordum. Şuan neyin cahilliğini yaşadığımı da önümüzde ki günler gösterecek. Bu kumpası bize hayatın, hayat kumpanyası insanın çocukları vesselam. Zor cümleler ile baş edebilecek biri varsa, o ben değilim !

Donuyor kalıyor bazen bir plak.. Kimsenin ortasında, hani hepimizin mutlak kesiştiği yerde. Oradayken farkına varamayıp, yol kat ettikçe selami şahin dinlemek gibi. Çok puslu, yol sisli, el gizli... Bu arada Ebru Gündeş'in annesi haklıymış. Kolumda bir ısırık izi, gözümde fer; saate rağmen, alnımda yazı, dilimde tüy mi kaldı ..? Bazı yerleri çalışıyor, bazı yerleri çizilmiş cd gibi.. Filmin süresinden eminsin ama içeriği hakkında tereddüt barındırıyorsun. Hepimiz kazık yedik be olm ! Kasmanın çözümü, kas gevşetici olamaz.  He işte plaklar varmış eskiden. Eskiden olduğu gibi taş, yeniden doğamayacak her şeyin şerefine... Bremen mızıkacılarını ben hep bremen mızıkçıları bildim. Sanırım tümevarım yöntemlerin kaynağı da bu !

Salıncağın kopma noktasına kadar sallanma iç güdüsü şüphesiz tümümüzü sarmıştır. O ferahlık, o mini adrenalin, o kendi kendi sallayabilme yetisi, insana yeter.

Beni konuşturmayın, her şeyi unutabiliyorum.

Yargılayın siz daha beni ! Hadi bakalım...


Saçma bir adam, Aykut

Dayımlara selamlar..
(Kara kalem: Remzi Gümüş)

18 Ocak 2012 Çarşamba

510. Kapanış Konuşması

Dünya kahrından, bir demet bırakır insana... Zamanın değeri de her şeyde olduğu gibi, o şey artık neyse, kayba uğradığında anlaşılır. Elbet ya işte, birimiz dünü kurtarır, birimiz yarını. Kendini yerde sanan insanlarla dolu bu dünya. Yoksa adam asmaca da niye hep ben asılayım ? Neden hep benim şemsiyem ters dönsün, Allah'ın her Yağmur'unda ..?

İstikrar yoksunu bünyede her zaman bulunur gibi yapma gereksinimleri.. Ve yüzlerce insan kutlamış seni, ben şahidim. Hatta bir keresinde hani bende vardım. Hemen ertesi bir kopuş gerekçesi, nedensiz.. Aynı günün evveli bulgar menşeili bir viskinin bizzat bana ettikleri. Taşıyamıyor, kopuyor ve kimseyi almıyordum içeri. Sabah uyanışımda sen yokluğu.. Oysa bir mart günüydü, "sarhoşuz" dediğin. Birlikte bir otobüs yolculuğu ve henüz yarısını etmeden yolun, beni yalnız koduğun.. Hiç bitmeyen bir yol ve yanıbaşımda yeni yüzler.. Kırk yıllık ciğerci nasıl olabilirdi marangoz ustası. Sen ustaların ustası, beni mundar ettin !

Acıtan yanıyla, güzelliğin kesiştiği o tebessüm...

"Beni özlemediğine kefilim" olurdu repliğim, bakış açıma sığabilseydin son kez daha. Farkı anlatamam, beceremem ayrıntıyı çözümleyebilmeyi. Edişler ile yarım kalır bünyem. Sana sunulan alkışlarla yalpalanır gökyüzüm. Durumu kirler içindeyken bile, beyaz bir sayfa moduna taşıyabilme çabalarım hep başarılı. Yine saklarım ben, filizlendiği yerden kapanış konuşmalarını.

Beni özlemediğine kefilim !

Doğum günün kutlu olmuş.

Özür dilerim.

...diyordu çocuk. Tabi yerseniz.


Nice beşyüzonlara, Aykut

15 Ocak 2012 Pazar

Soğukta Ki Martının Baka Kaldığı..

Dünü düğüm eden, bugünü hiçe saymıştır. Bu nedenledir ki, son sigarama dokunma Neriman !

Birgün çıkıp geldiğinde; senide vurur beni de !

Altın günü tertip edenlerden seçelim,
Temiz çamaşırlarına sponsor misali.
Geçip kendinden bizlere kattıkları,
Yaşayamadı işte, gönlünden kopup gideni.
Varmayın üstüne,
Kullanamaz bu son treni !

Evin en temiz köşesinde bir kirli sepeti,
Bardağından dinmiyor su, gördün mü ?
Alıp yanına beni de götür diyeni,
Geride kalanlara sabır diliyor, bildin mi ?

Odanın karamsarlığı dururken yanıbaşında,
Susadığını söyleme sen yine de.
Işıktan kimse rahatsız değil.
Üçer beşer doldur kadehimi,
Su değil bu içtiğim.

Rahatın rahatsızlık kaybı sonucu doğduğunu, aslında ellerimiz olmasaydı muhakkak başka bir duyu organının bizlere nasip edileceğini, herkesin yerini doldurabilecek birilerinin olduğunu, çayın çatalla karıştırılmayacağını...

Kırklı yaşlarda bir kadın düşünün.
Sonra unutun.
Nasıl olsa, o da hiç birşey hatırlamıyor !
Hastalık yaşa bela !

Nice kart yaşlara, Aykut

sandalyelerin kalabalık yalnızlığı...

6 Ocak 2012 Cuma

Sabret Gruşa, İşler Yolunda..

Geceleri daha çok sigara içtiğim, tartışmasız !

Biri, birine, hatırlatmış olmalı ki birini; diğeri mahçup duruma düşerken, biri dellenmiş !

Beynim her gün biraz daha buhar olup uçma telaşına giriyor. Bir kara delik keşfediyorum bünyemde, yanaşmaya korktuğum. Sonra biri diyor ki; herşey yolunda iken, niye şerit değiştiriyorsun? Bir diğeri mızıka çalıyor. Gizemli bir gölge geçti geçen akşam, en sağlam bildiğim yerlerimden. Kendimi aldattığıma, ben bile inanamıyorum. Ve git gide kısalıyor, ufalıyor, sonlanıyorum.

Yeniden doğmanın en temel besin kaynağı, tabi ki ömürdür.

Nokta.

Sevgiler, Aykut

"Sarhoşuz.."dedi.

1 Ocak 2012 Pazar

Üst Geçitte Ki Dilencinin Son Dileği

Uzaktan uzağa karışıyor. Hiç bir bağın olmasada, yuh çekiyorsun. Karanlıkta dönenlerden bir habersin. Aydınlığa lüzum yok. Tam duyamıyorsun sesini, ellerin dolu ve en az yüreğin kadar. Büyük tesadüflerin çocuğu, bu süregelen. Tam zamanı alkış tutmanın !

Unutmayın ki; sizin adınız, daha binlercesine verildi. Yaşamsal dürtülerin uç noktasındayken de, el şakası yapılmaz !

Bu tabanca, bu çakmak..


Sevgiler, Aykut

Ben böyle durayım. Sen, baştan çiz beni ama kimsenin gücüne gitmesin..