31 Ağustos 2011 Çarşamba

Teneşir Paklar

Bir kalemi dahi yoktu.
Bin yalanı taşır güdüleri.
Bir inandığı fal kaldı.
Bin defasında öldü desek yeri..

Gün neyin günü ?
Sana desem inanmazsın !
Kulaklarım duymaz oldu adını..
Ve mevsim çok geç.
En az vakit kadar kısa,
Zamanın getirdiği sen.
Rüya desen değil,
Haya bu gözlerinde ki.
Utanmıyorum.
Temiz kalamadık !

Kahrın ne güzeldi.
Dertlerin..
Acılar yaşattı seni yıllar yılı,
Çirkindin, güzel kadın.

Her şeye müsait dünya...

Sevgiler, Aykut






30 Ağustos 2011 Salı

8.Rahat Battı Kargaşası

Efendim ?
Bana mı dediniz ?

Beynim karıncalanıyor. Sigaramı yanıyorken sızmışım demek, hala elimde külü.. Uyandığımda yatarken buldum kendimi. Hastane desen değil, bir ev belki.. yo yo.. ondayım ! Üstüme birşey dökülmüş gibi, ıslak yattığım yer ve üstüm. Eski bir yatak. Gıcırdıyor zorlarsan. Zorlamak mı ? Durun bakiyim.. Evet, kalkmayı deniyorum, olmuyor ! Herşeyim ile yok gibi hissediyorum. Üzerime örtüleni yavaşça ve korku dolu bir fikir ile sıyırıyorum. Bacaklarım yok ! Bu kadar şoku aynı anda yaşamak beni çok etkiledi şuan ama o kadar da ilgilenmiyorum sanki. Sanki hak etmiş gibi üzülmeme psikolojisi bu daha bir.. Bir saniye, bir saniye.. Nerdeyim ben ? Neden bu küçük oda ve başka kimse yok ? Durum öyle ise henüz kimse yok iken, hala düşünebileceğim zaman var. Bir beyin fırtınası son durumumu bir şekle sokabilir belki de.. En son nerdeydim ? Hımm... Beynim, başım ağrıyor. Ellerim dahi halsiz. Oha ! Odanın kapısı vuruluyor. "-Kim o ?" ses yok... Gitti galiba.. Yağmur yağıyor dışarıda. Unutuğum bir ses sanki bu, kapı dışında konuşan biri var. "-Pardon. Bakar mısınız? Yardım edin. Lütfen..!" Yağmur hızlandı. İşte şuan kalkıp en azından perdeyi aralamak isterdim. Yani nerede olduğumu kestirebilmek babında.. Diyorum ya , en azından. Oda küçük, hatta küçücük. Duvarları ise boş ve sarı. Loş bir ışık, kolumda saatim olsa göremeyeceğim belki de. O derece. Yerde bir fincan var. Tam yanında bir saat. Bu benim saatim olmalı. Hala parlak. Burası çok sıcak ve ayağa kalkma arzum tavan yapmış durumda. Ne oldu ? Neden burada ve yarımım ?

Devamı için merak dürtüleriniz sardı değil mi ? Yazmıyorum ! Her yarım kalan hikaye gibi.. Her yarım kalan bir ilişki gibi. Her şey yarım kalır. Her şey zamansız sonuçlanır. Her..

Sevgiler, Aykut

işte o gece ölmemeliydin, dedi.

20 Ağustos 2011 Cumartesi

Sesim Tozlanırken...

Kadınlar bilmiyor adlarını.
Kandırmadan daha mızıkcı,
Adınla, adım bakışmasa..

Sana benzeyen oyuncaklarda var.
Güzel bakanın kaçırdığı gözleri,
Ellerim üşüyor yaz günü.
Tokan bende kaldı.

ve,
Kırılıyor daha bir vazo..

Sevgiler,Aykut


zamanın sancıları..

Arif'le Susam Sokağı

Arabesk dinlediğim de oluyor. Alkış, yerde peçeteler.. en ucuzundan yapılan. Ve diyor ki Arif abi, "Dün gece yakarken resmini, nasıl masum bir bakışın vardı" Arif Susam'ın giyim tarzına bitiyorum yaaa.. Erkek kuaförlerinin yani asıl adı ile berberlerin olmadığı dönemlerde yaşamış yani. Hatta istersen durdur bu nikahı nikah memuru..

Hat-hut derken sigaralar peşpeşe.. Dikkat ettim de arabesk&fantezi müzik yapan insanların sayısı diğer müzik türlerini icra edenlere göre daha fazla.. "Yavaşça eğildim kulağına ve söyle dedim; ' peçete ister misin ?' Cevap vermeyi bırakın, yüzüme dahi bakmadı." Şaka lan ! Karton, kağıt, pet şişe, demir falan toplayan insanlara dikkat ettim. Onlar iyi insanlar.Artık kadehleri kırmayacağım ayrıca... Güzel klavyeleri olan insanlara da şantör demişler. Ne alaka şimdi ? Birde fix menüler dönüyor tepemde. Ve ben kaybettiğim kumandayı monitörün arkasında buluyorum. (Hay bilmemnene ...)

Bir de şarkısında" Düşeş attım, yek geldi" değil, " Dübeş attım, yek geldi" demektedir.


Son olarakta " Nikahsız diyorlar desinler. Günah bizim, sevap bizim çatlasın eller" şeklinde akla, kalbe ve dine zarar sözlere, benden bir önce ki jenerasyon minnet borçludur. Eminim.


Sakalıda kes atık !


Boncuk gözlüm..


Teşekküler, Arif Susam.. Alkışlarla...

Sevgiler, Aykut

berber yok-temsili

16 Ağustos 2011 Salı

Since 2041

Geçmişimin bedeli yok.
Cebimde sadece,
Henüz yanıyorken sigaram,
Sokmuşum elinin olduğu cebe.
Sana ne desem şimdi ?
Sen,
En yalanlı hikayelerde varsın ancak.
Elini yakmasaydım belki,
Güzel ingilizce kelimelerin senin.
Sanki bizlerin huzur.
Ama yapay dürtüler..
Duysana !
Türlerinden doğanlar var.
Kadınım yarı çıplak,
Tutuşmuş bir yerde ateşi,
Aylak aylak gezerken bahçesinde.
Kışın en sıcak yanı, ayaklarım.
Kafayımı bozdum sanırsın ?
Hep aynı battaniye ve
Elini yakmasaydım belki,
Camdan daha neşeli şeyler duyulurdu.
En konuşmazken çığlıkların,
Ayrıca ben bakışlar süzüp,
Hemde en güzelinden,
Objektiflerim bile utanırdı.
Adını basite indirgeyenler utansın !
Yokken bile varsın !
Sen ki pahalı bir vakit,
Sen ki yükte hafif,
Antresinde koynumun...
Çizgi film karakterim,
Ve hiç benzemediğin kendin.
Yine mi prova ?
Sıcak tekerrür ediyor.
Eyy gece gözlüm,
Yasaklar savaşında kimden yanasın ?
Kirli sakallarım, kirli sepetinde.
Kirli rüyalar arifesinde,
Uyanmak istemediğim rüyalara boğulmasam...
Utanmasam...
"Biraz daha alkol tatlım ?
Verimsiz cümleler beni boğuyor."
Çünkü, ellerimiz nedensiz dolandı.
Ten uyuşmamız,
Elimize yüzümüze bulaşırken.
Seni anlatabilmek, abesle iştigal.
Umrumuzda değil betimlemeler.
O elinide yakmasaydım belki,
Sarı saçlarından bile ben suçlu olabilirdim.
Ne kadar ayıpsa şimdi sevişebilmek,
Ancak o kadar acıklı bu hikaye.
Ve ancak yazılanlar yaşanmış görünecek.
İleride..
Tabi sen lensini bende unutmadıysan eğer...
Ola ki unuttun, 
En azından isteme...

Hadi ben deliyim,
Üstüme gelme.


Sevgiler ve Meraklar, Aykut


Yarım geçmişten, biraz gelecekten ve yağsız yerinden temsili..


14 Ağustos 2011 Pazar

Yorgan Olayını Özleyenler Kulübü vol.342343789 (vol'de neymiş ?)

Kimin siniz ? Kimin olduğunuzu bilemeden, hemde. Bir çok olayı, durumu ve vaziyeti birbirine bağlayarak, yeni yaşamlar çıkarabilirsiniz lugatınızdan. Ya da silebilirsiniz, aynı lugattan. Aynı anıları, aynı ayinleri, aynı fikirleri vb. bütün değerleri bende en az sizin kadar düşünebiliyorum. Fakat bir eksik var işte, kimin siniz ? Televizyonlari gazeteler ve internet dünyasında olanlar, hiçte gerçeği yansıtmadığı kadar, insanın bilinç altını tetikliyor.  Peki şuan nereresiniz ? Cevabınızı duydum. İnternet dünyasında..

İnsanın kafasını yorduğu bir çok düğümden, sınav sonucunda geriye kalan hatırlayabildikleri.. İşin sonuç kısmının içinden çıkamıyorsanız, bir bilene sormakta fayda var. Var ama kafa patlatmadan. Bazen insanın sigara söndürüş şekli bile açıklarını gösterir. Ki şüphesiz insan denen her varlığın bir açığı vardır. Muhakak. Bir adam düşünüyoruz. (Hiç yardımcı olmuyorsunuz !) Evet, bir adam düşünüyoruz. Hadi diyelim 40'lı yaşlarda. İş, hayat arkadaşı ve evlat sahibi. İşi geride bırak, evlat candır fakat, önceden yoktu. Onu da sil. Hayat arkadaşı ! Bu konuya hiç girmeden kapatıyorum. Uzun yazıyorsun bazen, okumaya üşeniyorum diyenleriniz var. Lakin bu konunun içinden kim çıkmış ki ben çıkayım.

Su içerken boğulma tehlikesi geçiren adamın durumundan daha üzücü olan, kendi tükürüğü ile boğulma tehlikesi geçiren adamın durumudur.

Bu yazıyı yarım bıraktığımı düşünüyorum. Bakınız efendim sahur vakti,...

Güzel günler, hepimizin hakkı..

Daha olumlu düşünebilmemize ramak kala, isyan bayraklarını ateşe vermeli !

Saygılarımla, Aykut

Yangın olur. Biz yangına gideriz.

12 Ağustos 2011 Cuma

(Bknz: She İs Mine)

İçimde ki kelebekler, ölmüyor.
Bakışlar gönderiyorum, deli.
Başka başka dillerde dahi,
Ölemiyorum bende kelebekler gibi,
Bilmiyor.

O benim,
Fal bakıyor kedileri,
Herhangi bir ağacın altında.
Biri de piyano çalıyor sanki,
Sanırsın birileri yanında.
Ondan yani.
Bağıra bağıra şarkılar.
O benim ama..
Ben onun değilim.
Ben ondan yana değilim.
O benim..


Sevgiler, Aykut



11 Ağustos 2011 Perşembe

Gözlük İle Tanınamayacak Kadar...

Sesini duymak.
Hece hece tekrarlamak ve bilerek.
Sarı saçlarının yelkenleri fora,
Oysa, siyahların kalmış hafızalarda.
Alkol alkol tanıyor gülüşlerim,
Tam virajı alırken yollarca..
Harıl harıl yamamak açıkları.
Aşk sürmek yara bandının altından.
Susmayı becerebilmek aslında.
Aslına, asıl kişiliği layık göreni.
Oysa, siyahların kalmış hafızalarda.
Yaşlandın kadın,
Çok değiştin.
Ben neyin derdinde ve hala genç.
Çok görmeyin ne olur ?
Tokası saklı kalmış bir ve klişe..
Dertlerin yumağında benimle,
Dermanlar durağında bensiz.
Bir bana imiş hüzünle,
Bir benimmiş, bensiz.
Biraz daha hesap bilememek,
Tadı unutulmuş son vaadlerin.
Amin.
Tek duan dahil,
Bir bütünü salaklığımın.
Amin.

Şimdi, alakası yok diyorum ama,
Siyahların kalmış hafızlarda.
Sarışın..

Sevgiler,Aykut

bana mutlu diyenler, yanlış biliyor..(tablo;skyler chen)


10 Ağustos 2011 Çarşamba

Bulutların Güldüğünü De Görmek İstiyorum ! (Afrası Delikanlının)

Çok güzel melodiler çalınıyor kulaklarımda. Nerdesin ulan ?

Başımı önünde eğebildiğim
Ve tutup savurduğum yerden yere,
Aşkları insanın,
Büküyor belini,
Bir amansız gece..


Gelişine sevmenin bedeli ödeniyor bedenimde. Fii tarihinin en yaralı mirası. "Keşke" diyor, "bide keşke bu kadar aşık olmasaydım !" Haklı kadın, dağılın ve değilim işte, sakin ! (Kırık bardaklar dolu çuval) En atarlı yerinden yüreğin, çekip vurmalı birkaç kurşun. Adamın hası demezler sonra, en kuytuda ve tenhalarda gezinirken delikanlıya. Şöyle bir ıslık öttürüp geçmek, evinin altından, camına baka baka.. Son nefesine dek, dibine vurmak sigarayı. Ayrıca demlenmiş bulunmak yerli yersiz saatlerde. Off ! Dünyanın çivisi, öğretemedin bize raconların raconunu. Birde kızmayın abiler ! Yakışıyor işte adama, en güzelinden bir aşk, bir sevda. Tutup yedi düvel kolundan, sarıp belinden en narininden, haykırmak gelişine insanlara.. Yakışıyor işte haytalığı, her türlü sevdanın. Uslanmaz derinliği gecenin ve düşünür yağız, gözler.. En masum isyanlara sarıp bir kaç çiçek deneni, yastağında kokuyu bırakmak aslen çıkmaz sokaklarca. Adının geçtiği her adımda naralara boğmak her kulağı. Delikanlıya sormak...

N'oluyo lan ? İki roman klarnet taksimi dinleyip tribe bağladık. Yok ulan işte böyle şeyler hayatımızda. Yok ! Ne delikanlı, ne afilli bir sevda, ne de haytalığı adamın..

Aklıma gelmiyor ama rüyalarımdan uzaklaştıramadım henüz yani sanırım. Kendi bokumuzla oynuyoruz. Bildiniz mi şimdi ? Gördüğüm rüya sanki önceden çekilmiş gibi. Ha diyeceksiniz, arkadaş rüya bilinç altı zamazingosu falan.. Ne bileyim ulan ! Anlamaz olurum böyle işlerde bilinçaltı. Sanki benim gönlüm, denizaltı.

Üzüldüğü bir şeyler var sanki.
Kulağıma hoş gelmiyor vaziyeti.

Biliyorsunuz ki saklayamıyorum özlediğimi. Bu başka bir şey. Onu görme bilinci değil. Sadece bir istek doğrultusu. Hali, hatrı sormayı bu kadar arzulayacağımı, tahmin bile edemezdim. Allah mesut etsin birde..Yani, aslında, emin olun şuan paketimde kalan son üç sigara daha çok sıkıyor canımı. Fakat, durum ötenazi belirtisi sanırım. Yoksa düşeş gelirdi zarımız. Anadın mı ?

Özlemler, Aykut



8 Ağustos 2011 Pazartesi

Yıkansa da Çıkmayan, Kulağımda Ki Ses.

Kaybetmeyi sevdiğimi bilmiyordum. Islaktı üstümüz ve zaman zaman yerde biraz kırıntı.. Yazamıyorum sanki. Duyduğum sesin, çağırdığı başka birileride vardı, benden başka.. Ben sigara yakmaya gider, düşünemezdim. Güzel şarkıları gecenin ve sahipsiz yıldızlar olurdu gökyüzünde, benim umurumda olmazdı. Bütünü ile sevişememek bir nesnenin ve tuhaf sancıları kabus denenin. Ellerimizi delen kimdi ? İçinden geçen kokulara sahip çıkamadım. İyi, kötü çirkinleşmek yukarıdan aşağıya ve farklı açılarda. Yazmıyorum sanki. Bağışla !

Belli bir zaman geçecek denizin üstünden. Kavram karmaşası değildi aslen canı sıkan, kanımca. Ya biri git diyecekti, ya diğerleri kal. Kaldıkça batıyordu sanki ve her yanım çakal. Kulağına fısıl dayamadığım tek sözcük ise de, hoşçakal.

Gemi batmadan kaçanlar olmuş.

Eli sevda tutan herkesi öldürün, emri verilmeden..

Eski esvatlar var eski hatıraların yanında. Duruyorlar gece gece, Allah Allah.. İnsanın bir yanı insaf derken, diğer yanı ifşa diyor. İfşa etme durumunu, vaziyetini. Gösterme jartiyerini. Hayat, yaşayamadıklarını en çekici kılandır. Yaslanamamanın teleşı alır götürür. Ne bokumaysa o da..Anlamıyorsunuz ama bende anlatabiliyor değilim zaten. Yüzlerin, binlerin, milyonların korktuğu bir döngü bu. Bulaşmayın arkadaşım. Hayat, deli racon kesiyor.

Paralarla dolu bir havuzda boğulmaman mümkün değil..
Adını duyması gerekenler, çoktan duyup unuttu ise, bok yolundasın.
Sigaranın külünü dökerken bile tutturamadığın, yalnızca bir kül tablası. Unutma !
Öyle ise niye var karanlık, aydınlık bile yakabiliyorken bizleri.. ?

Eyy cemaat, saçmaladığımı düşünüyorsunuz. Evet.Canınız cehenneme..

Bulaşmayın !

Sonuçta sevgiler, Aykut

modern fotoğrafçılığın temelini attın. fakat ağzımıza sıçtın.. sevgili  louis

4 Ağustos 2011 Perşembe

Sizde Sahipsiz Olabilirdiniz.

Hepsi hepsi biraz nota ve şarkıları gecenin.
Hikayeme dair, çalabildiğimiz kendisinden.
Elim gitmiyor değil bekleme durağına, bir yeltenme.
Sırf küllerinden bittiğinde söndürmeye alevi.
Hayıflanmak örtsün üstümüzü bu gecede,
Ayıp sanmak, nicesi kudretinde seni..

Ki seni bana elleri ile getirenin,
Sevgi ile uçurmak kellesini.
Ağzımda kalan tortusu, tadının.
Bin tövbe bozmak kadar heyecanlı
Ve günah, taaruz gibi oyunlar.

Hala üstümde bir devin ağırlığı.
Kaldıramıyorum.
Bağışla..


Sevgiler, Aykut

3 Ağustos 2011 Çarşamba

Gönlümüzün Yarı Çapı

Hep gülerek olmuyor sanki.

Biraz daha ekmek çalmak mı ? Asla !

Ve kalorifer peteklerine dönüp iç geçirmek, sessizce..

Son defa sarılmak geçer içinden insanın, eski fotoğraflar..

Ötesinde yalan biriktirir gariban.

Musallat her düğün günü, düğümlere bürünüp.

İçimde mevsim değişir.

Öldük mü dersiniz ?


Bu işler zamansız..
Sen anlamazsın.


Sevgiler ,Aykut

Gecede keman hıçkırıkları, başımda gam..  ve geminin final sahnesi..