31 Temmuz 2012 Salı

Yatacak Yer Karmaşası

Konuşmana gerek yok,
Hadi öldür karamsarlığını.
Sonra gel, tuzla da bir evimiz olsun.
Tek odasında, hiç yaşamayalım.

Milyon tane mazeretini say bana,
Tiryaki bedenim tek hücre, tek saç teli..
Otur yanıma da, aç ölmeyelim.
Zaten, kırıntıya basmış gibi yaşıyorum.
Tüm eşyalarımızı...
Bu kadar ölmeseydin keşke,
İçinden çıkamıyorum kendimin.
Binbir numara sana gelmeler,
Sende kalmalar ve çığlıklar.
Tuzla da bir evimiz olsun.
İlanlara bakalım, gelince hatırlat.
Bende ısrarla,
Hiç gelmeyeceğini kendime hatırlatayım.
Oldu mu ?

Tüm adreslerde olmasan da,
Şehir rehberinde yakın isimler var.
Sana tuttuğum balıkları saldım.
Öyle daha doyurucuydu hani..?
Önemli değil.
Tuzla da bir evimiz olsun,
İçinde tekrar ölelim.


Ölmeler,Aykut

her kadından önce besmele..

Fotoğraflar Cazibe Barındırmamalı !

Öyle şarkıları işte gecenin..
Kırık şeyler, yerinde değil bebeğim.
Gangsterler var koynumda.
Durduk yere bir çırpı, bir telaş.

Koca şehir senin desem, hadi gel ! Sakınıyorum cezvelerden, acı kahveler var. Hep diyerek, bir vazgeçip ağlamak bize yakışan olmuş. Elimle kaybettiğim şeyi, götümle kazanamam. Uyanıyorum bazı sabahlar, çoğunda geceden kalan cümleler oluyor. "Sen" diyemediğim kimsem yok. Yalnızlık ne banal bir tabir olmuş. Kendime yakıştıramaz iken, bana benzeyene çok yakışıyor. Milyon kez; oturup"hadi !" desem... Utandığım da oluyor.

Kıskanmayı öyle içimde yaşıyorum ki; yalanlasam, inanacağım kendime. Bir cümle değil, kelime bile yetiyor hiç ölmemeye.. Hiç güneşlenmeden, çok yanıyorum. Sonra tekrar uyanıyorum ve yanım yine boş. Alışılmış yalnızlık bu, yapışmadan yakışmıyor. Oysa ne çabaladım, ne cebelleştim gökyüzünden biri olabileyim diye. Kendim ile arkadaş kalamıyorum. Tutarsız kahveler yapıyorum, içemeden sızmışım dün gece.. Ne biçim olduğum, yüz karası.  "Sen" diyemediğim kimsem yok. Olsun isterdim, şöyle gelişine yüzüme tükürebilecek bir kurbağa. Öpünce prens değil de, "kadınım" olacak kurbağa sipariş ettim. Hiç gelmeyecek. Hep bir umut aslında, güneşin bana doğru doğması. Ben neredeysem, ben kimi duyduysam son kez ve ben ölmemişsem henüz. Elimde tek kalan yani en azında sahip olabildiğim bu umut güzelde, nereye koyduğumu unutmasaymışım keşke.

"Sen" diyemediğim kimsem yok. Kendime de "ben" diyebiliyorum anca.

Pek iyi değilim sanırım.


Beni unutmayın,Aykut


Armudun sapı, üzümün götü.

20 Temmuz 2012 Cuma

Balkondan Sarkan Sarmaşık Solarken..

İçimde ki boşlukları devralalı,
Ufuk gözler kimi sancılar.
Alakasız, alakalı ne varsa bohçamda,
Sıradan yaşıyoruz işte ömrü..
Kutsal olan bardakları kadeh yapıp,
Günahlar içiyoruz. Amin.
Ve sana amin, gökyüzü..
Siktir olup ta gidenlerin şerefine,
Daha bir kez daha ve bir kez daha...
Aaa hadi ama,
Geride bir insan balatası,
Tutuşmaktan yoksun ve mavi.
Hamsın sen çoğu zaman.
Pişemeyen hayaller bulundurur iklimin.
Ne fütursuz kelimeler var şimdi,
Ne küfürsüz bedenler..
Güzel sesli kadınlar sarmış seni.
Ötenazi hakkım yakın olamaz mı ?


Mübarek günler, Aykut

Parası geçmez katillerin..

13 Temmuz 2012 Cuma

Kentlerin Boğazı Şişerken Marazlanma Adamım !

Çokta geçirmemek iyi oldu geceyi,
Unutmamak ile mükellef olabilirdim.
O anı hak eden gözlerim kör şimdi.
Yaşadığımız sokaklardan çok uzak,
Bir kaldırım sanatçısı,
Hikayesi meçhul,
Bakışları yakışıklı..
Çok umursamazdım aslında,
Sırf geçip gitseydin yanımdan.
Görevini kötü niyet ile kullanmana,
Soğuk suratından düşen ifadesiz bakışlarınla,
Kırdım raketini, zaten senin olmayan..
İkimizin bir şeyi olsa ne hoş olurdu.
Ortak bir kahkaha mesela,
Belki bir dudak kardeşliği.
Gerçi güldük biraz,
Banklar üstünde simit yer gibi.
Dahasına bağışıklık kazandığımdan mıdır bilemem,
Sanki yoktun o gece arabada.
En düdüklü tencerem olsaydın birde,
Düdüklüm de ayşem, kadınım.
Ellerin takipliğinde de vardın,
Dönüşte bir çırpı inişin hani..
Varmadan mesken yeşiline kaçışın.
Neticesinde, sen haklıydın !
Ellerin ellerini itmen hoş karşılandı,
Sana açtığım davada... sen kazandın.
Hava bugün de sıcak kadınım.
Kifayesiz sırıtman kadar, kafiyesizim.

Işıkların yanıp söndüğü tünellerin sonunda,
El üstünde el, taş üstünde taş..
Yorgun ve apansız bir yalakaydı sana bakışlarım.
Şişelerin kırılmadığı ormandan geldim sana.
Dönebildiğim kadar kıble,
Gidebildiğim kadar yol,
Bırakabildiğim kadar ben bıraktım yanına..
Marazlandın bir gece yarısı,
Uykun kaçalı olmuş hayli,
Hiç diyemediğim kelimelerimin,
Kesilmişti bileti çoktan geldiğim noktaya..

Alkol sana yasakken, kadınlar geldi.
Tam da soğuk basalı fikirleri,
Kaçıp kaçıp yanımdan yanına,
Dönüşte sende bıraktım gemileri.

Yakamadığım...


Hiç uslanmayanlara, Aykut



1 Temmuz 2012 Pazar

İstenmeyen Tüyle ile Alakalı Nükte

Son duyduğum sesin değildi belki,
Bunca nadasa rağmen heves bahçesindeyim.
Yıldız kaysa şimdi koynuna,
Ve ben ölsem daha bir,
Bakışların yanımda yan yana.

Bahçesine dadanmışız sevgilim dümenin.
Üflemese surru, aman !
Daha nefessiz kalamam.

Eşyalar var bir de izmaritler kalmış.
Hiç gidilmemiş bir ev gibi,
Tarumar olamaz mı ?
Merdivenlerinden koşarak çıkıyoruz.
Rüyama geldin geçen.

Hadi hafız, malumatfuruşluğa tokuz.
Çok kalabalığız aslında da,
Yok yazılmakmış kaderimiz.
Bak telaş yaparım sana, seversin.
Beni de seversin hani,
Dudağımda ki ıslığı öperek çalmıştın.
Islak zamanı ise hiç demiyorum sevgilim.
Seni istemediğimi, en az sevdiğim kadar..
Ve hala..

Senin için en mübarek yere,
Sipariş verdim Rabbime.
İlk yağmur damlası dedim.
Sonra, ölmeni sevdim sevgilim.
Seni öldürürken kabullendim suçu,
Tıpkı altyazımda "kahretsin" der gibi..

İzmirli bir aile kızıyım, koşulsuz.
Edirneli bir tekel bayii.
Doğuda çiftçi, batıda mimarım.
Hangi elimde gömdüğümü anımsarım,
Bittabi..

Çok soğuk değildi fikrim.
Kendime nazaran yaşlanıyorum.
Sürahi devriliyor masadan,
Ve aynı kare yansırken gözlerine,
Ben barda bir tabure oluyorum.

Anlıyor musun ? sevgilim.
O kadın çabalarının içinde gizliyim.
Ecdadına söven zümrüdü ankayım.
Konsolosluğa varmadan ara beni, n'olur ?
Gideceğin yolun yarısındayım.

Kapıda ki adımı unutma ne'olur ?
Son duyduğum sesin değildi belki...


Sevgi ile eksilmeler, Aykut




Ertan, duvarda tüfeği al, benim elleri ıslak.