26 Aralık 2010 Pazar

Kumanda Pili

Tansiyonumu ölçtürdüm. Yok gibi görünüpte, hala kulağıma fısıldamanın şehvetinde can çekişiyor bünyem. Arada kalmaman için dualarım şimdi.. Kalkıp gitmene dair ne varsa, bir baş ağrısı niteliğinde.. Biri aşk mı dedi?  Deneme uçusu, çılgınlığın en zevkli türevi, tolerans belki, hataları görememek, aruz vezni, tanrının yeryüzünde ki tek görüntüsü, müzik-içki-sex, her seferinde bir daha asla dedirten meydan muharebesi, çocukların ulaşamayacağı yerde saklanması gereken, pornografinin karikatirüze edilmiş hali, harakiri tadında bir eylem.. vs..vs..vs... Boynumda ki madalyonun paslandığına inanasım gelmiyor. Çirkinlikten ölmek üzere diye de sana demiştim. Hatırlıyorum; herhangi bir tren garında, beni götüren, haftalık dergimin yine sende kaldığı kadar, birkaç insandan daha kaçıp dudak payı bırakmak, bir daha ki buluşmaya.. Hafta sonlarının ve imkanların insan doğrulttuğu bu makamda,  yerle bir olan birkaç baloncuk..İpek tuşeli tenine, arılar dil uzattı ve gel gör ki çerçöp.. Düşürülmeye ramak kala, çöküş döneminin bile en güzel anları..  Yürüyorum. Aynı yerlerde farklı bir ekşilik, severdik. Anahtar icat edilmesede olurdu. O kapıyı yine kırabilirdim, unutman ne ki ..? Ve saadet zincirine haciz memurları dadandı. Burnumda bir böğürtlen kokusu..Elimde ki kalemin, param parça olduğunun farkında olsa da insan.....Geçtiğine emin miyim ?

Falcıyım dedi. Nasıl dememe kalmadan.. - Çok vakittir yalnızsın.. üç vakte kadar da, yalnızlıkla çarpışacaksın.


-gerizeklısın  -evet.

24 Aralık 2010 Cuma

Bir El Silah Sesi..

Beni bununla korkutamazsın ! Daha da açık söylemem gerekseydi, yalan söylerdim..geçerdi. Bir merhem gibi değil ki, sürülünce biryere yanlışlıkla, adı karışsın. Bütün yalnızlıklar, yanlışlıklar enstütüsünden mezundur. Eminim.İçimde ki yolcu, in şu faytondan.. Eline bulaşan virüsü, yüzüne sürmek farzı değil, hayatta kalan yerlerimin. Önümde durmayı başaranlar, başaramayanlara anlatırsa.. halim yaman. Ticariyi geçtim, hiçbir amaç gütmeden, dağlar çivilendiği yerde kendinden geçmeden, kulaklarım tek harfini dahi işitmeden.. şimdi.. gül,eğlen. Ne de olsa bir baytar buluruz, bu içimizde ki hayvan aldırışlarına. Bana her 'hoşgeldin' dediğinde, kulağımda ki hasatı biçemezdin de zaten.. De zaten, yoktun hiç, kalmadın..ki olamadın. "Ben burdan gittiğimde, içimde götüremiyorum seni. Ya senin varman lazım yamacıma ya da benim gelmem lazım" dediğinde de cebimde ki doktor bile elektroşokun fişini çekti. Dönemezdim zaten kıblene, kıblem ki senin taa şerrinde... İkimizin arasında, içimizden biri hoşçakal dedi ama bu sesin kimden geldiği hala çıkmadı ayyuka. El-ve-da'ha niceleri...

Tırnakların canımı yaktığında, güzelce yumuşatmadan kesemediğinide itiraf etmiştin.


Her açıdan

18 Aralık 2010 Cumartesi

Ağma Çaputlar

Tam duymak istediğim anda,
Kendiliğinden başlamıştı melodi.
Birkaç el, ayak sesi kayboldu sonra
İştirak ettik bir daha gelmemeye,
Belki gelip söndürmemeye..
İntikam yemini tadında
Alınan karar.
Beklenen, bir tarih oldu.
Bekletenin gıyabında.
Uçarak daha fazla yaşabilirim, dedim.
Kal, dedi.
Çünkü ben gidiyorum.
Bir anda mı soğurdu yalpalanan ?
Evet.
Bu daha bir başlangıç,
Yeni neslimizin..
Tırnaklarının arasında kalan biraz hece,
Hak ver savunupta dindirdiğine.
Hiç gitmeyen bir sevişme gelsin sonra..
Selamsız hoşçakallar düğününe.
Adın, kadın olsa gerek senin..
Ve kimliğinle oynandı.
Sakar bir matemetik dehası..

15 Aralık 2010 Çarşamba

Sigarada Ki Kıymık

Daha fazla yıpratmalı. Bu da birşey mi sanki.. Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul.. Eşsiz bir yorum ve eşsiz bir adam. Kıpırdatmayalım yerinden ki dökülmesin salkım hanımın taneleri.. Fotoğraflar daha iyi anlatır. Hiç ummadığın, hiç beklemediğin bir an çıkagelir yada bir an gözünün tam önünde biter. Kanter içinde kaçma numaraması yaptığını bilmiyorlar. Koş Aykut koş.. Yakalanman an meselesi.. En çokta iki elinin doğurduğu ihtimalleri kemirerek yaşama tutunmak faydasız. Gerisi pembeye kaçık. Hüznü sardunyalara sarma telaşı niyedir, o vakit ? Görmedim, gezmedim sayalım bütün güzele yatkın zamanları. Otobüsler sana gelirken, uyku dolu geçmişin beni karşılamaya muhtaç değil. GELMEDİM ! Kırgın bir bilet artık sana gelişim. Olmadıkça doyuran, kümesinde ki beni. En geniş hacmimiz ile maziden tartıştığımızda da sen haklı ve kazançlıydın. Olduramadıklarım dert yanar. Birden hatırladım. Senden kalan en güzel şey, hala dişlerimi 3 dk fırçalamam olsa ya keşke..

Kabullemenin pahasına, bütün bu maziyi.. Ateşle barut yanyana durmaz. Durmadı da...

Tarumar

13 Aralık 2010 Pazartesi

Başa Çıkarken, Kıçı Açıkta Kalmanın Reçetesi

Hakikaten de pislik yuvası.. İlkokuldan beri dibe gide gelir insanın.. Ağaç büyüsü bir tutam, bir tutam arap saçı.. Evsiz, barksız. Kafasında koyu renkte çiçekler açarken, alçaktan yada alçaklıktan daha öte iştirakler buyurmasında.. Hoşgeldiniz. Bildiğimiz gibi değilde, ne o zaman ? Lavabonun yolunu gösteren tabelalarda senin kafa kağıdı belirtecini arayası.. İlmek ilmek, yanak yanağa.. Elalemin pis çarşafları arasında kalan, koparak dökülmelere karşı bir ibadet.. Bencil bir tevazu gösterir takvim, ben hala kaset çalar niteliğinde.. Eskimiş. Adımı atarak, adımı savunan pergel bahanesi.. Acısında kıvrım biriktirip, yakalayan bir sabah çorbası.. Yetkili birisine, tepeden ayak seslenişi için neden bulduran. Elinde ki kozlar ile ikramını geri çevirmemek yokluğun.. Al, bu da benden olsun. Çıkabilemen ki işin içinden.. Yine geldiler ve hep gelecekler... Daha da bulaşmanın manası çok ama tagayyüre gerek yok.. var.. yok.. var.. yok..

Limanda, beklenen geminin battığından kimsenin haberi yoktu..


Nöbetçi Eczane

8 Aralık 2010 Çarşamba

Ölülerde Sanıyor Ki, Diriler Hergün Helva Yiyorlar..

Bulamayacağım şeyleri arıyorum. Sana ulaşana kadar bütün hevesim kaçıyor da zaten. Turşusunu kurduğum kamile insan, apar topar bende kaldı, haberi yok. Daha da ileri statüde gelişti şimdi çıtanın en tepesi. Huzur dağıdıp, huzurdan ırak gelip geçenlere doğru.. Bu son hakkın dedi, kabasakal. Geçmişine hakim olduğun için bu derece zihnin yumuşamış,beynin sulanmış. Mazi ile yaşanmaz kardeşim.. Eski dostlar da alıp başını bende kaldı. İçten içe büyülendi öfkesi yaratılanın. Ahh bir üflese.. Kaç güneş batacak kimbilir, bu gece ayazında.

Özel günler, özel olduğu kadar kışkırtıcıdırda. Sonra elimi ayağımı sürdüğüm her olgu, bütünleşir benimle..

Büyük şeylerin hakemi bir suikaste uğramış, dediler. Kimsenin ipi değmedi görülen bu kördüğüme. Lakin, ben öldürdüm. Yalnızca denize girince islanmaz ki insan. Umulmadık anlarda tapınılan ölçü biriminin tutarsız değerleri, dengeleri alt üst etti. Böyle gelişine bir şut niteliğinde.. Arabın bol bulduğu yağ ile hiç bir bağlantısı yok. Sadece biraz kaygan olmak istedim. Hepsi hepsi bu..

Düşünülen mesele ayyuka bir çıkarsa, hepimizi topa koyarlar. Allah canımı alsın ki !

2 Aralık 2010 Perşembe

Pis,Alçak-Tansiyon

Şarkılar söyleyelim. Sonra bir harf seçip, etrafında dönüp duralım. Ondan öte, ondan beri, ileri-geri konuşalım harfleri ile tanıdığımız kişilerin.Herkes duysun, güzel saçlı kız sağlığına kavuşuyor. Tarihleri saklına, anıları nutku tutulan boğazına dizelim. Sağ baştan sayıpta 1'den başka rakamı işitememek, hüzün vermesin. Biletini kestiğin kesitlerin, tam şakağına mermiyi vurup koşarak kaçmak lazım, gerekir. Üstü başı kir pas içinde kalır tabi ki hatır hatır hatrında tokatları barındırırken. Desen ki; inanamazsın, saçlarımı uzatıp üstüne ömrümde ilk kez boyatıp, örüyorum. Bunu duyabilen kaç keskin nişancı şuan sağki.. Hadi neyse.. Ömrümüzün son demi sanıp, yanılmışız. Daha fazla taze kan gerek literatürümüze.

Oysa, güzel saçlı kızın çaresizce verdiği poz, hiçte fena değildi.

22 Kasım 2010 Pazartesi

Yap- Boz

Bir elimi kulağıma götürüp, orasını burasını çekiştirip, daha iyi duymasını sağlamaya çalışıyorum gibi görünmekten korkuyorum. Tadını duymuyorum. Dokunuşların ipeksi olduğu o mağaradan koşar adım kaçarcasına buruk bir mutluluk.. Sahip olduğum bütün saatleri durmadan geri alsam da osmanlı gibi bu çöküş ve yokoluşa mani olamam. Çeksin artık elini, mikrop kıran bütün bilmemne kovarlar bedenimden. Hala beyaz kalmayı başarabiliyor olmam, zencilere ışık yaktığım anlamına gelmiyor. Elbet bir gün... Brett Anderson'dan the hundet dinleyip, derin bir maziye bakmak marifet değil ki. Sokağın başında, ormanın derinliklerinde kaybolmuşcasına apartmanını süzmek çok hoştu gerçekten. Gurbet kelimesinden ırak bir kayıp. Mutluluğu duyamamam beni yanıltmasın. Hayır..

Kapı olmayan yerden menteşe çıkmaz. Ahaha.. Fakat kapıyı ben açık bırakmadım ki ! Olsun.Gidişin düğünüm olsa gerek. Kaybettiklerimi bulmak üzereyim. O kendimi kandıracağım, uzun yola gitti masalını yemeye çalışmadığımı da sanma. Her seçiş, bir vazgeçiştir.

Koştu, koşacak...

20 Kasım 2010 Cumartesi

Tutarsız Gidişlerle Gelen, Ömrümüzün Yarı Çapı

Daha da geriden gelip, daha sert vurmak gerekli. Tabii ki! Böyle zort diye de ortadan girelim. Ohh ne ala.. Belleğimizden silerken bütün batılları, kadeh kadeh içiyoruz. Yorgunluğa paha biçelim. Kaftan misali. Sonra sürelim üstümüze ekmeğe sürer gibi bakış açılarını. Çoşalım içten içe... Ohh, mis.

İlgiye, ilgi duyan insanlardan uzak durmak gerekli. Çeşme gibi yapmışlar bunu. Sebil. Tası tarağı toplamışsın zaten kızım. Gittiğin yöne daha ne kadar hapşurmamı bekliyorsun ki, bana 'çok yaşa' diyeceksin. Oluşumumuzu tamamlayıp yeniden düşünmek lazım. 1. Her sabah gerçekten uyandığından ne kadar eminsin? 2. Yazı yada tura demeden, elinde ki parayı hangi yöne doğru fırlatacaksın? 3. Merek ediyorum hala, bıraktığın kadar hunhar mısın? Gerçi madalyonun diğer yüzünü görmeden, bunu yapan adamla tanışmayı sabırsızlıkla bekleyen de sendin. Ben taraf yanlısı, billur kafalı.

Geri döndüğümden köylü ahalisinin hala haberi yok. Bırakın. Atkımıda kendim örerim artık. Eyy sütünü defalarca sağdığım.. Sen hiç kendinden dayak yedin mi?

Bütün açıkları kullanıp, oyuna hile katalım. Elleşmeden duramazdık zaten. Kefilim..



15 Kasım 2010 Pazartesi

Herhangi bir modüle, belirsiz yüklemler kala..

Herkes mi uyur ? Herkes mi biter ? Herkes mi siner, güler, benzer, susar, bakar..? Bazen kalmak için, gitmek gerekir. İlk defa doruk noktasında bir tebrik bu. Haklı, pis duygulu otistik yarım kalp.. Geride kalan, bana dua et, bugün ne oldu biliyor musun(?). Naylon poşet. Hışır hışır örtüsü ve gemisinde kaptan olmaya utanan birbirinden kör göz doktoru.. Sen ki, bu oyunda aldatıldın. Kalemin kimlerin elinde belirsiz. Işığa giden sözlerin, daracık antreler ile dolu masal kahramanı.. Ay, hilal, şafak. Telefona kaydedilen bir gece görüşmesi ve farklı dillerde uyutucu masallar. Kim siler döktüğün kanı? , hastaya acil yetişmesi gerekirken. Bugün yokluğun bir kadın saçı. Kaldırımda bildin tekrar gelecek bölümü. Zaman kolladın. Kolların. Kocaman hakkı vardı geniş çehresinde özgürlüğünün. Baka kalmakla, ortada kaldı. Herşey olur. Herşey geçer. Fakat fermuarlı cebime de sığabilirdin belki...

9 Kasım 2010 Salı

Testisi Elinde

Giderek istikrarı sağlayabiliriz aslında. Bugün olduğu gibi yarında yalnız hissedelim kendimizi.. yiihuu.. Oooo sonuçlarınada katlanırız heralde. Hem ben mi dedim sanki bu virüs topumuza bulaşacak diye. Bulaştı nankör! Fotoğraf, fotoğraf, fotoğraf.. g.tümüze kadar fotoğrafla dolalım aq. Bu ne takke ahh bu ne inziva... Gün gelecek havaya zıplayınca, orada kalabilicem. O zamanda ben size kabamla gülerim. Helalleşiriz. Duygusal krizler eşliğinde kemer sıkma ayini yapıcam. Herkez bukalemuna dönecek. Sponsor bulun lan! Hep söylerim, yiğidi öldür, telefonunu kırma. Böyle toplansak bütün mahalle, hep bir ağızdan anırsakda beni tatmin edebilir belki.. İçimde ki bu potansiyel enerjiyede lanet gelsin. Ohh be, kırık kürdan buldum yerde.