29 Nisan 2011 Cuma

Yere Düşen Küllük ve Öglena'nın Ötenazi Hakkı

Sanki bu defalarca geçtiğin kapıdan.yine gelip geçecekmiş gibisin.. en azından gülümsüyor hayalin ve ben şükrediyorum..
kimi zaman pis kimi zaman güzel, kıvırcık dalgalı kısa belki az uzun saçların..
boyunu hatırladım. kapının ölçülerinden. kenarına yaslandıp. çağırdığında beni ve ev kalabalık...
en olumsuz sevişmelerde bile sağda solda asla unutmadığın cocuklarımız sesleniyor sanki.. ve sanki hiç olmamışın.
günleri haftalara haftaları aylara ayları yıllara bağlayan bu ses, yalnız ikimizinkiydi. unutmadım seni.
bende ki acı istikrarı. ellerimizi düğümlemeden geçmemişti. gülerek hatırlıyorum şimdi sessiz nefesini
bayağıda, mutfağın köşesinden dönüp bu kapıdan gececekmiş gibisin..
bağladığın ayakkabın ki kimi zaman içinde bulundurmayı mutasıp gördüğün bağcıkların, henüz rahatsız etmemişken seni..
anı hatırlıyorum sadece.. giderken sen, ben moleküllerimle meşkul..
nerde olduğumu tahmin ettiğinin farkındayım. ayrıca farkındayım da şu an olduğum yerde bir daha olmayacağının..
en sertinden bir rüzgar üşütmeye yeltendiğinde şimdi et ve kemik yığını bedenini. ben göremedeğin yerdeyim. unutmadım seni..
o çok güldüğün videoyu çektiğim kadrajdayım. fütursuz bir kavga sonucu, ayrı yataklarda. apayrı zemheri..
çıkıp gelecekmiş, gelip geçecekmiş gibisin hatırladığım kadar.. en fazla..
karanlık bir odada, ışığın kaçırdığı rahat ve aynı büyük bardaktan içtiğimiz su..
peçeteler cumhuriyetinin yegane sevdiği bir kısa umut.
gönülden gönüle aldanışlar...
burda ki ilk günü hatırlıyor musun?  halıflexten başka aşk ayracını sokamamışken aramıza ve sen konuşma taraftarı isyankar..
ben hatırlamıyorum deyip yalan söylesem yada.. hiç görmemişim gibi benlerini.. unutmak ! unutmadım seni...
tarumar edemem bunca günden aydan harften ulaştığın makamdan sonra.. güzelce silip ovalarım bilinç altımı. hayıflanırım.
ortada ki sehpa. aylarca kapanmamış bir yatak üstünde saçlarınla.. sigarama karışman ve en güzel 'zevk patlaması' makaramız..
muhabirin yapışık ve sessiz telaşı gözlerini doldururken. gül gül öldük.. güle güle sönüp. uğurladık seni.. söndürdük.
bana da sormuyolar mı şimdi seni ve hala birde inadına.. sanki çıkıyormuşsun gibi aklımdan daha da derinde buluyorum..
karşımda ki kapıdan geçecekmiş gibisin.. lakin sakın ola gelme. gelipte geçme..
ben kendime yeni yeni hüzünler tavlarım..
buralar hep aynı..
özlemek ne kelime.....

o bu derken de cahit zarifoğlu'nun şu dizeleri zihnimde canlandı;

hayret ve varolma tıkandı
hayret ve haya tıkandı
hayret ve hayret ve hayret
ilk kez geriye dönmek gerekiyor..

saçmalama be olmm... !!!
bir de telefondan yazınca büyük-küçük harf yalan oldu. neyse..

sevgiler, aykut

aynısından kustum..

23 Nisan 2011 Cumartesi

Virgül Mitolojisi

Bir saate baktım, bir kendime, bir monitörümde ki artık her neyse ona, bir kafamı kaşıdım, bir düşündüm, bir dokundum, bin ahh işittim...

Melüüüll, meşkul ve potansiyali esirliğe tutsak.. Her muhabereden elini kolunu sallayıp çıkmak farz, her tatlının şekeri ile aşık atılmaz.Öğrendim. (bknz:esirliğe tutsak)

Hadi git. İş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit. Günahıma girmeden, katilim olmadan git.. demiş şair.. Bizzat uygulayannını gördük, yaşadık, acıdık, üzüldük, tattık. Tatillerinde buluştuk. Hüzünlerimizi paylaştık. İnandık, yanıldık, uyandık.. Hadi git/me.. Ulan itiraf ediyorum; çok özledim.(Böyle de mallık görülmemiştir) Fakat irtibat, bir telefon kadar yakın, iranda bikinili kızların cadde ortasında bikiniyide çıkarıp şeriatin sessiz kalması kadar uzak.. Hadi git/dur lan. İçimden geçenlerin, içinden geçenlere vereceğin bir cevaba dair mütasip soruları olabilir. Elimiz yakışırken tenlerimize, vazgeçmişiz bünyemize hasta takliti yapmaktan. Ne kadar devrik cümle varsa, babası benim, memnun oldum. Hakkımızda açılan veraset davası sonuçlanızsa eğer bir gün, ola ki, sanırım keyif sigaram başıma iş açıp, yaşam tomurcuklarımı ateşe verecek. "Yapım bu rapunzel, gelme üstüme.."  Hadi git/kal. "Dur" demek ne kadar faydasızsa, "git ulan" demek te bir o kadar ters tepki yaratır demişlerdi. Ben iki şıkkıda işaretleyip, bakış açımı yitirdim. Şuan olduğum kadar yaşıyorsam, at gözlüklerimi sahipsiz bıraktığım içindir. "Gel gelelim canım abim, yakışıyor adama yakışıklı bir sevda.." İki ucundan tutmazsak, nasıl kaldırabiliriz bilmiyorum. Her şeye rağmen "tut" diyenlerin arasından seçemeyeceğim sanırım yine, pasımı silecek, düşük voltajlı periyi. Yine de sen at gitsin ne varsa hukuğuma dair.. Hadi git/git...

Bir tanede balığım var. Allah bağışlasın. En güzel, yüzme biliyor mesela...

Küçük bir çocuk...
Eli cebinde büyüyen ve umarsız
Henüz yarım kalmış öğütler,
Ve her çarşambası,
Çarşamba pazarı tadında.
Adının önemi olmadığı kadar,
Büyümekten habersiz.
Onun bunun düşüp kalktığı,
Tadının ekşi olmadığı kadar da,
İtilmekten bitap, çaresiz.
Yıllarını vermiş elinde ki düdüğe,
Bu düdük her çaldığında ise,
Koşarak kaçmış, nefessiz.
Küçük, eli cebinde, yarım..
Ve herşeyi ile darda,
Bir çarşamba sanatçısı...
Hoşçakal çarşamba !

Sevgiler, Aykut

oha aynısını buldum lan... çok ciddi temsili.

17 Nisan 2011 Pazar

Yağlı Yerinden Depozitosuz Yarımlar

...
Ve ben gökyüzümde martılar gördüm.
Yer yer parçalı bulutlu, sağnak hüzünlü..
Sen, dedikçe atmamış kalbim,
Gıyabında tutuklanmış ömrüm.
Anladım ki, her yanım ölümlü.

Oha ! Şiirle girdik hadiseye.. Ahmet Özhan ve Saymadım Kaç Yıl Oldu? isimli esere saygılarımı sunuyorum.

Körele, körele ne halere düştük.. Hep bir parça daha ötenazi isteği birikiyor istemlerimde. Sitemlerim ise hükümsüzdür.

Şu evrende yarım kalan milyarlarca şey gibi benimd yarım bıraktığım başlangıçlar var. Yazı olarak canım.. Öyle düşündüm. Şuan içimi kusarsam, farklı yollara, çarpık inançlara sapar-saptırabilirim elimde ki bileti. İyisi mi, yarımları paylaşalım..

12/04/2011
Eyy blog.. Seni uzun süredir ektiğim için beni kızılaya bağışla emi, yada thy'ye derimden uçak yapsınlar. Tabi soruyorsun şimdi, ne oldu?, ne bitti? Oha ! Günlük mü lan bu ? Yazayım her boku..
Adam, adama demiş ki, elinde ki film şeridini tab edeyim mi? karanlık odam ve film banyom var.
Hastalığımın yeni yeni geçmesinden mütevellit...

05/04/2011
Para atıp, kepçe ile oyuncak almaya çalışıyorduk.Ayıcıklar.. Benim giden onlarca türk lirama karşın, senin ilk seferde kazandığın küçük ayıcık, durumu özetliyordu zaten.. Ki zaten sonra arabalı vapurda ona gözlük takıp kare kare fotoğraf çektirmiştik. Sağ kulağının yüz kısmında , sana benzeyen küçük bir parça vardı. Ona da saygılarımı gönderiyorum.

Arkadaşlarımı özlüyorum.

Özgür saçlı kız, bugün ki merasime pek meraklıydı.

Canlı bir video var. Bayağı canlı.. Ben geldim, dermiş gibi..

Şimdi bakıyorum da.. bakış açımla daha çirkinsin.

31/03/2011
Sosyal olmak ne kelime.. veyahut sosyalite ne kelime ama ..(?) Herkesin bildiği gibi 2 elimiz ve 2 deliğe sahip burunlarımız var. Hürriyet dolu göğsümüzde, koşarak sarfedeceğimiz eforu; emin adımlar atarak; mantık dolu kullanabiliriz. Bak şimdi küfür edeceğim. Koşturmak, oradan oraya, şuradan buraya, burdan nereye ? Soru işaretlerim kaba etime sığsın ki, ben yapmadım ağabeyler.. Henüz, yere düşüp kaybolan, kırık bir kürdan kadar masumum.. masumuz.. Henüz..

Divan edebiyatının yazarlarından, şairlerinden biri olsaydım, orhan babanın 'aşkı ben mi yarattım' şarkısının da bestekarı olurdum. Virgül mitolojisi, tarihçesini araştırın. Beni mikserle karıştırın. Ya da henüz ütülediğim gömleğimi kırıştırın. (Mecazi eş anlam, 'onla, bunla kırıştırın'.)

Kirli sepeti aldım.

Yukarı da ki yazı, dün gece diş ağrısı nedeni ile yarıda kestiğim yazıdır. Şuan o tuhaf dişi çekilmiş bir insanım. Oha ! Kendime ilk defa insan dedim. Bu tecrübeyi muhakkak yaşamalı insanoğlu.  Yazı da çok şeyimde..
(18/04 edit: Ne çok yarım kalmış, bıarakmışım. Yarımlar yarımı ayoll..)

06/03/2011
Buraya telefondan bir şeyler karalamak, ne tuhaf..

16/01/2011
Dumanla doyurduk bünyeyi. Tadı kaçmış görmeyeli suretini.. Uzak yollardan sipariş edilir mi?..

10/01/2011
Yaşarsak asır sürer oğlum !, Şehrin en karanlık anı diyorlar buna..
Hayır, sebepsiz iştirak ettim yine. Göremediğim bir yerde, olamadığım bedende.. Kocamanda değişmiş gökyüzü, yine kül rengi lenslerimiz.. Aşka, başka yalanda söylemedik, birbirimizden öte..

Yaaa işte böyle insanoğlu.. Kestiğin kaşarın gramajından çok, dilimin enine ölçüleri her zman daha önemlidir. Hasta insanlardan uzak durmayı öğrendim sanırsam yada hastalık vücüdumda. Farklı şeyler deneyip, yeni deneyimler kazanıyorum. Her yanım kırılmış kalem parçaları ile dolu, inadına yaşıyorum. Yok benden müzmini..

Sevgiler, Aykut

Sesin geldiği yere..

14 Nisan 2011 Perşembe

Yırtık İnsanlar Kolonisi ( Otur Evladım)

Uçurtma, kimsenin uçamadığı kadar yükselemez. Bir de hesap makinesi. Hesabını bilen, hesaplı yaşamaya yönelik insani bulgular. "Toplayın bunları buradan !" Görmediğin, fakat şuan sahibi olup, elimde bulunan heybeye sığdırabildiğim kadar anca, mozaikleştirebilirsin hayat kadrajımı. (Bu nasıl cümle lan ?)

Bir gün kopacak dediğim ama inadına deli gibi vurduğum gitarımın altıncı teli koptu. Evime beş dakika mesafeli, müzik aletleri satan amcaya vardım. Amca dedim; gitarımın kalın mi teli koptu. Önce yüzüme doğru süzülerek, altıncı tel mi, mi (?)(bu cümlenin sonunda soru işareti olmayabilir) dedi. Evet amca, altıncı tel mi., dedim. Ben nerden bileyim kaçıncı telin koptuğunu, dedi. Altıncı tel mi koptu,dedim. Altıncı telin mi teli olduğunu biliyorum, dedi. Sesli susarak, kalın mi teli olan gitarımın altıncı mi teli koptu amca, dedim. Kaç tane mi teli var ki, dedi. İki tane mi teli var biri ince yani birinci tel diğeri kalın altıncı mi teli, dedim. Senin kopan altıncı mıydı, dedi ve telefonu çaldı. Tel çalıyor bir saniye, dedi. İçerden gelirken de bir adet altıncı kalın mi teli alıp geldi. Parasını verip, oraya bir daha gitmemek üzere uzaklaştım. (Bunu başlığı ayrı olabilir. 'dedi' mesela..)

Susuzluğumu gidermek için kadın kullanmayı öğrenemedim.
Damlaya damlaya ses çıkar.
Işığın içtiği ılık sütün günü geçmeseydi belki, bugünde aramızda olabilirdi. Ama selamı var.

Maçın kırkıncı dakikasında, kırkıncı dakikaya özel bir beste söyleyen taraftar grubu, aynı beste ile ilk yarıyı sonlandırdı.
Klavyemi iç etme pahasına, hemen yanında içtiğim hazır çorba, dudaklarımı yakınca ekrana doğru pömkürdüm. (İstem dışı)
Yatakla aramıza giren kara kedi, mart ayını yüksek performansla geride bıraktığı için, erken yatmama izin verir oldu.
İnanmıyorum ama bugün tütsü aldım. Herhangi bir boku anımsattığı için galiba.

"Belki birinde doğru aşkı yakalar yada üçünde, beşinde..
Oysa henüz yirmibirinde.
Kelepçe kokan bu el, kimin olsa güzel değil.
Ben ise saklar gibi yapardım kalbimde..
Saklardım."
(Böyle kadın mı olur lan ?)

Ağrılarım olsa da, umudumu yitirmem.Bol aralıklı yazıların boş sayfaları, gece rüyama girip kendisini israf ettiğini savunacak diye ödüm g.tümde geziyorum.Son olarak bütün sayıları yazı ile yazmam detayını atlamanız beni üzmedi.

İçimde ki alçıyı aldırmak üzere hekime vardım. Yerinde yoktu. Cebimde sabır unutmam ise, işe yaradı.
Baykuşlara selam olsun.
Sevgiler, Aykut