23 Aralık 2017 Cumartesi

Bugün Tatlı Almayacağım Cümlesinin Değişken Kararlılık Seviyesi

Kısa bir adım.
Seni konuşmuyorlar şimdileri.
Masanın kaybedeni söz hakkı aldı.
Ağaçları yaşlı ve gözü pek artık.
Kalkıp gitmeyi, düşünmekle yetindi.
Susuşlar kaç puan krubiye ?

Işıkları söndürün ki görmeyelim.
Bize, sen olanı unutmayı zaman seçiyor.
Hak tanınmayan yalnızca bizlerde değiliz.
Başka türlü bir orgazm bu, keyifsiz.
Adını hatırlamıyorum.

Hiç fark etmedin ama, yaşlandık.
Ben daha anca anca "fark etmez" diyebiliyorum.
Ölümün yanışlar ile süslendi.
Anlatmak istemiyorum ben.
Alıp götürüyor memurlar.
İnanmaksızın hemde.
Kollarıma girenler memurlar oluyor.

Sen gözde bir vizyon filminin gişecisi,
Elin bankonun altından görünmüyor.
Saklanan çocukları da kayıp.
Oyun diye başlamışlardı halbuki.
Mahalleye perişanlık gelmesi sebebisin.
Vücuduma farklı tatlar yaşatma prensesi.
Benliğiminde yedek ceketi olmuştun.
Meğer düzgün ıslanamamışız,
Meğer düzgün ağlayamamak.. inanma !
Uyanamadığım sabahların da suçlusu sen.
Memurlar tekrar soruyor,
Ben dinlemek istiyorum oysa.
Biri bir mum yakmış, aydınlık için.
Aynı aydınlıkta vuruyorlar yüzüme,
Temas dahi etmeden senli şen günleri.
Gülmeden edemiyorum.

Para üstünü vermek için ellerini çıkartıyorsun bankodan.
Benim satın almak için takatim kalmamış.
Sen..

Burayı kim tarif etti ?

"Ömrümüzün son görülmesi kapalı komşular."
Her anlam mübah gözükmesin, kıskanırım.

Esenlikler, Aykut

emzikler üzgün, üzgün biberonlu şeylerimiz




dinlesenize !




10 Aralık 2017 Pazar

Ansızın Bir Yerde İnecek Var ! -1-

Söyle bir şeylerde gülümsesin, en azından tebessüm etsin bünyem. Uykumu yitirdiğim bir gece daha bu. Gelmişsin hiç bir şey yokmuşcasına, yaşanılanlar hiç yaşanılmamışcasına oturmuşşun o hep oturduğun yere. Hoşgeldin.

Geri bırakıldım. Yoktun. Senin sanırsam itilaf devletlerin vardı; benim müttefiklerim. Birbirimize güzel yemişler sunduk. Gülmene yardımcı olamayacağım için şimdiden özür dilerim. Bir menekşe, bir dağ gibi yıkıldı karşımda; içimde belki de. Bize yakışmayan ne varsa yaşadım. Gelmeni beklemiyor olmamı defaten tekrarlamam seni üzmesin sakın. Aynı filmin beğenilmeden ikincisinin çekilmesi kadar mali duygular beslenen bir arzu bu. Islak kaldırımlar aynı yerlerinde dururken ve manzaram değişmemişken henüz; uzun kilometrelere koşarak geldiğini hatırlıyorum. Zamanın tutuştuğu ve mekanların yandığı güzel günlerin hatrına kentler yüzümüze gülmüştü. Damarlarımdan akan ismini bilmediğim şeyler vardı ve bütün imkanlar bir anda tutuşuverdi. Kısa kesmek değil derdim. Oysa uzun uzun sövmek istedim zaten çoğu zaman başka yöne bakışlarına. Neyimin neresinden yitirdiğin hangi umut konusu, alıkoymuştu beni senden? O köyün bütün erkeklerine lanet olsun ! Beni anlıyorsun değil mi ? Boşversene, anlasaydın gitmezdin.

Bir çiçeğimiz vardı. Saksılara sığmayan cüssesi korkuturdu insanları. Çünkü iki kişiydik. İçimde turnalar uçmaz olmuş şimdi. Konu saptırmamın psikolojimden olduğunu söyleyen hekim yakınlarım oldu. Aldırmadım. Hatta hazır sırası gelmişken, bir çocuğumuz olsaydı onu da aldırmazdım. İyi ki olmamış. Gidişlerine benzerdi yüzü ve gözlerini babasından alırdı. Ben üzülürdüm. Neyse ki çocuk kısmına gelemedik öykümüzün. Bir yerlere kadar varmıştık oysa, bir yerlerime kadar varan ellerinden çok hemde. Bağımsız konuşuyorum, bağışlamasan da olur. Tek başınalığı tattığımda, esir düşmüş komutan oldu zihnim. Zamanın zamansız geçmesini beklemenin sabırsız dümenine sayısız kez takılıp düştü gözlerim. Kulenin uzağı görebilen en uç noktasından uzun boylu laflarını bekleye dura vazgeçmeyi arzuladı defalarca. İsmin gökyüzünde bulutların arasından bir kaç kez okunabildi sanıyorsam. Hiç kaçırmadım seanslarını. Çünkü eksik bakıyordum zaten; çünkü insanı bir yerden bir yere götürebilen tüm biletlere nefret duyuyordum. Çok duydum gelmeyeceğini, herkesler söylüyordu. Kime göre iyilik, kime göre direncimi kırma gereksinimleri olarak algılayacağımı bilemiyordum. Günler günleri, aylar ayları net şekilde kovaladı. Bu bakış açımla doğru orantıdaydı zira. Nedeni ise nöbet bir kağıda yazılıyordu, birde sensizlik nöbetleri göğsüme; fısıldıyorlardı. (Anlamsız) Ağlamıyorum. Anlam bakımından değer kaybeden cümlelerini uzun zaman sonra denize kıyısı olan bir kayada ateşe verdiğimi sonra anlatacağım. Bir gün inanır mısın, erkek başıma feminist düşüncelerim oldu. Yine yoktun. Yüksek bir tepeden yuvarlanarak düşmeyi düşündüm bir defa. Senin bir tarafı uzun bir elbisen var ya hani; o üzerinde. Bacağının açık kalan bölümünden bileğine tutunmuşum, yuvarlandıkça bünyeyi terk eden fikirlere el sallıyorum. Sen farklı bir keyiftesin, neşedesin, serdesin. Bir gece, gecenin belirsiz karanlığında da gelmiştin. Muhtemel kapanan gözlerin getirmişti seni yanıma. Ben uykusuzluğun içinde, güney bir kentte mümkün olabilecek bir soğukluğun titreyişlerinde düşünedururken yanıma uzandın. Alsın dedim canımı inandığım. Almadı.

Bir yere ayrılma, su alıp geliyorum.















5 Aralık 2017 Salı

Bir Türlü Uğurlanmayan Senelere Spesifik Bakışlarımı Bulamıyorum

Bit artık ikibinonyedi ! Çok netim değil mi ?
Aykut

iyi nişan alan bir sene oldu.

yaşam kaynağım gencebayın akşam güneşiymiş.

ikibinonyedi ve ben, sağda ki ben

eskilerden; sandalyeden düştü bel kemiğim

1 Aralık 2017 Cuma

Kutsal Kelimelerin Yüzünü Bizden Çevirene İmtiyazlı Serzenişlerim.

"Eğer yeniden başlayabilseydim yaşayama, ikincisinde daha çok hata yapardım."
                                                                                                    J. Luis Borges


İçim bir tuhaf ve ürkek sanki.
İçilen son kahvenin tadı,
Samimice hazırlanmış bir kahvaltı,
Sen istedin diye de değildi,hem.
Başka bir şarkıya geçtik artık.

Güzel bakışlım, gönül gözlüm.
Meğer becerememiş,
Bir hoşçakal diyememişim sana.
Mevsim geçmiş, anlayamamışım.
Üstelik hala, üstelik;
Elinin, eteğinin çekingenliğini.
Gözlerimin gördüğünü,
Anlatamam kimselere, asla.
Sen olurda merak edersin, etme.
Bir an daha sürmeyecek,
Buralarda esmeyecek rüzgarlar.
Tadı yok.
Ve benim tüm yalanlarım,
Sen istedin diye de değildi,hem.
Başka vapurlara bindik artık.

Masaların başında ellerin olurdu,
Masallarımın başında ismin.
Bırakmıyorum boğazını, kim ?
Bıçaklıyorum şiirleri senden.
Kanında yüzen kelimelerim oluyor, yine.
Yoğunluğuna takılıyor kimi heceler.
Yönüne yüzen harfleredir isyanım.
Gelip sende toplanmayı planlayanlara.
Alınma sakın geçmişimin güzeli,
Cümlelerim seni unutamaz mı ?..

Gidişleri örten yalanlarım var.
Gelişlerin güzelliklerini silmeyen bakışlarım.
Kalanlar, benden yalancı.
Beraat ettirmiyor, sevdanın her davası.

********

Kırgın duruyor bahçıvan yanlarım.
Öyle de gözüküyor işte..
Ne kadar istekli baktıysan o an,
Ancak o kadar öpebildin beni.
Aynı vazoda, ayrı duruyorduk.
Gönlümüz boş oda misali,
Çürüyorduk istekli olarak. Tamam.
Kalkmış ellerini göstermiyorlar,
O dingin bakışların da gizli bana.
Koşar adım manasını bulacağımız yalnızlığa,
Aldım ceketimi, aldırmamaya devam ediyorum.
Kahroluyor çiçeklerim.
Sen, belki de son menekşesi ellerimin.
Aradığım numaralarda kalmamış sesin.
Dikenli bir tel örülmüş, kanatıyor.
Haytalığı süslüyor aylardır gülüşlerimi.
Boşver desem, yeridir.

Ne zaman susmakta ısrarcı kılsam kendimi,
Ne zaman küsmek, senin adına.
Ayrı kalabilmenin yanında; aynı tadabilmek,
Hayaller giyinmiş sanki.
Senelerdir aynı yönde marazlanıyor kelimeler.
Küçük harfle başlıyor yeni başlayan sitemler.
Beri zamandan beri usluca kalmaya savaşlar.
Kibrit çöpünden o hatırladığım evin,
Hiç tutuşmamış meğer.
Meğer hiç, gecenin bir vakti yanmamış ışıkları.
Başkası durmuyor, başkası seçilmiyor.
Ara sıra bakıyorum, kimseler olmuyor.

Sokağında kediler varmış,
Senin camına bakıyorlarmış.

"Pardon, birine mi bakmıştınız ?"

Adem oğlunun, aydın kızına.

Benli sevgiler, Aykut


Aynı yere bakmaya çalışanlar, erken ölürmüş.