19 Aralık 2011 Pazartesi

Vardığında Ara

Bir renk vardı hani...?

Omzumuzdan gemilerin geçtiği, içinde biz ve bizim gibilerin hiç ağlak olmadığı gemiler. Gereğinden basit bir metronun içinde elimin üstünde bir el. Yine gemide o renk ! Bir tadı, bir büyüsü, bir zerafeti yani ne bileyim işte kendine has bir çapası geminin.. Her dalgada sahibine vuran..

Bir renk vardı hani..?

Kaldırımların, Kısakürek'ten sonra ilk kez dile geldiği, hava da zaten sıcak ki soyunuyorum yavaştan ! Bir gaz sıkılmış içinde, bizi ve bizleri döndüren denizden, denize giden güzergahtan. Tam kenarından oturmuşuz, kadehleri tokuşurken akşamın. Güzel sesler, kalabalıklara karışıyor. Duyuyor musun ? Kulağının, tıpta ismini bilemediğim noktasında bir çıkıntı, dilime takılıyor. Ellerimiz ile bok ederken dünyayı, gözlerimizle vazgeçerken o vapura binmekten, söyleyemedim sana; zaten buna duyarlıyız. Her şey; bilip, anladığın kadar güzel. Bir sen değil !

Memelerin olmasa da kocaman bir yüreğin vardı senin.. Bir de renk vardı hani..?
Özür dilerim.

Ben varya, amerika gibiydim !

İsa Alper Alp, güzel insan, üstad, şöyle özetliyor;

Kan gibi oturur gözlerine sabahın, 
Geceden kalan.
Yokluğun yoksulluğum.
Yürür cebimde iki mevsim,
İkisi de sohbahar..


Saçmalıklar, Aykut


16 Aralık 2011 Cuma

925 Ayar Altın Lokma

En kötüsü de ne biliyor musunuz ? Seviştikten hemen sonra eğer giyinme faslı varsa, o fasılda konuşulan birkaç kelime. Çok adsürb oluyor. Mümkünse susulmasını tavsiye eder, iyi uçuşlar dilerim.

Telefonun mesajlarında, taslaklar da bir taslak ile karşılaştım. Eskilerden birine şu yazılmış; Hakkımızda hayırlısı. Demek göndermediğimiz için hayırlısı olmamış. Bizde yalan yok !

Gün içerisinde yağmurdan sığındığım bir lokanta işletmesinin tentesi altında çok klişe ama bana enteresan gelen diyaloglar içinde buldum kendimi.

Her yılın aralık ayında, piyango bileti satan insanların sayısı beni korkutur oldu ! Nimet abla kötü yola düşmüş geyikleri de her sene vardır.

Kendime zorla yedirdiğim yemek;
Alt geçitten güzergahım boyu devam ederken, birden istikamet kırıp, yeni açılıp ta eski süsü verilen bir lokanta ya girdim. İçerisi kalabalık, herkes yani tüm çalışanlar 2012'nin mayaları gibi büyük bir telaş içindeydi. Dışarda yer olmasına ve sigara tiryakisi olmama rağmen içeri oturmayı tercih ettim. O çok tuhaf menüyü gördüm ama henüz almadan elime mayalar geldi; ne verelim abi ? -ne var ? bıbdıbdıbıdbıdbı bı.. içlerinden kulağıma en hoş geleni ve finaline fix pilav üstü kuruyu yapıştırdım. Tavuklu mantar sote. Yemeğim geldi ve yemeye başladım ama ilginç bir şekilde transa geçmiştim. O haşlanmış tavuktan sonra ağzıma attığım her mantar tanesi için kendimi, "olm ete en yakın, en benzer sebze mantar" deyip, deyip avutuyordum. Tabağın yarısına vardığımda uyanır gibi oldum." oha , nabıyorum lan ben ?" Sonra tekrar transa varıp, kaldığım yerden içten içe sayıklamaya devam ettim. Sanki ben sevmiyor muşum da o yemeği kendi kendime zorla yediriyor muşum gibi. Tövbe bismillah ! Neyse ben bu öğünlere bir şekilde kaydım filan.. Ulan daha da açıklardım ama sonra yine gidip orada yemek var.

Eminönü meydanında video klip çeken arapları görünce içime huzur doldu.

Yağmur filan yağdığında o büssürü güvercin ne boka gidiyor, keşfedebilmiş değilim !

Biri de artık yatırsa beni,
Ulan saate bak !
Usulca örtse bedenimi,
Aman sabaha kalk !

Sesli güldüm.

Neticesinde, akta akçe de ikimiz içindir. Boşuna mevzuyu bulandırmayın !

Sevgiler, Aykut

Lezzetiderya sponsorluğunda ,temsili zihinsel yakarış

13 Aralık 2011 Salı

Kanıksamak ta neymiş..?

Aralıkta bitiyor.  Biri almış kanununu, şöyle kenar köşe oturmuş ta çalıyor. Laylaylay... Karanlığın çözümü sandığımız birçok hikayenin daha bir boka yaramadığını anladığımız bir seneyi daha geride bırakıyoruz. Hala aksi giden tümevarım yöntemlerinin, kendi götümüzün hatası olduğunu idrak edemedik ya, ben ona yanıyorum. (Biraz çevirin de dibim tutmaya..) Alkışların arasından geçerken sene başında, sonuna ereceğimiz de muallaktı zaten. Hadi sor bana tasarruf poliçemi..? Elde kalanlar ile şükretme tabiatı, bittabi. Ben ki yarısı depozito ile iade edilebilen karakteri öykünün, teselliniz olamam.

Sadece yaşlanıyorum.

Şimdi söylesin biri; aklımızın, kaç beden hafızası var ?
(Hadise, sende bi siktir git yaa !!)


Kılcal damarlar, Aykut

6 Aralık 2011 Salı

Erler Film Sunamadı !

En çıplak adımdı, iyi yakaladın !
Bakışlarından seke seke geçiyorum.
Dökülen saçlarını topla Gruşa,
Yatağın sol yanında, gözlerini seçemiyorum !

Bilemiyorum, ne denli kafi..?
Bir tarumar ben..
Ve uslu görünüyor,
Bu son kadehi deviremiyorum !

Sevgiler, Aykut

3 Aralık 2011 Cumartesi

Sekiz Arada, Beş Derede

Hani yalvarmanın eşiğinde,
Sekiz arada beş derede..
Tüm gücü ile kibrit çöplerini,
Benim organlarımdan sayan.

Yine kirpikleri yağmura meşkale.
Aldatan filmin, karakteri bozgun.
Sizin hiç elleriniz öldü mü ?
Bir kaç karalama yapıt.
Omuzlarıma varan,
Ağaçlara kadar uzanan,
Aklımdakini,
Aklımda ki kini,
Rüzgarın götürdüğü düpedüz.
Yavaş, yavaş..

Ne kadar tarumar olan bakış,
O kadar ıslık tadında veda..
Sanki bir tren düdüğü şimdi.
Senin gidebildiğin en,
Uzaklığında boy.
Duymazdan geldi.
Çocuk ağlıyordu.

Ya bi siktir git !

Damlayarak bitmezdi zaten.


Hiç-bir-şey, Aykut

24 Kasım 2011 Perşembe

Doğar- Doğmaz

Doğmuş olabilirim. Yüksek sesle bağıran insanlar içinden, bütün sükunetimi koruyarak buralara kadar geldim. Ya da tam tersi oldu. Orasını tam kestiremiyorum. Bugün en klişe bulduğumuz sözleri, dün ilk kim söylemiş, onu meraksıyorum. Hepsi bu olsa gerek.

İnsan heyecan dolar.
Ansızın,
Kimselerin sıklıkla bulunduğu,
Bir gün daha biter.
Utandırma !

Durumu dramatize etmemeliyiz. Çokça yıl oldu zaten, bu dünyaya ayak basalı. Neredeyse çeyrek asır ! Gün bu gün, çeyrek altın 168 lira, çeyrek asır muamma.. Sonra insanlar doğum gününe özel şarkılar yaparlar. Nicesinden, aşk geçer. Benimse boğazımda kalan.. Tövbe, çarpılırız ! Alışmak güzel.

"Matador demiş ki boğaya, senin boynuzların neden eğri ?"

Saatleri yakalayamıyorum. Su gibi akıp geçen zamandan içmek farz olmuş. Abi şu 24 saatlik periyodu niye uzatmazlar, anlamıyorum. Zaten ne gecemiz belli, ne de gündüzümüz. Hadi diyorsun; bir şekilde zaman ayarlanabilir. Sonra, hop ! Kapitalizm, hiyerarşi, bok ve püsür..

Hoş sesli bir bayan tanıyor ve kendisini seviyorum. Yanında bücür, gönlünde şaklaban, elinde vücut, aklında fikir,fikirde ampül, yüzünde gülücük,sırrında ipucu, alnında iz ve dibinde uzak..

Abartılı yaşam belirteçlerini sağımıza,solumuza sürterek koşar adım depar atmamız an meselesi ! Hadi, dayan !

Bir hicranın postacısı.
Cebinde mektup unutan,
Sihri kaçmış.
Bir an dersin işte, ha gayret !
Başladığın cümle bitse,
Yer yerinden gıpta,
Hakaretlere karışır adın.
Anladım.
Klavuzum pamuk,
Yerim dar,
Fikrim köhne.
Koyma beni sensizliğe.
Ay benim kadar,
Işıltılı bu gece..
Aybenim !

İçinden çıkılamayan içlere selam olsun..
Ayrıca,
Hayatıma giren bütün kadınlara ve erkeklere teşekkürü borç bilirim.

Sevgiler, Aykut

Bütün güzel şeyler..

12 Kasım 2011 Cumartesi

Yasama-Yürütme-Yargı

Mevsime aşk olsun.
Sana aşk..

Kağıt kullanmadan olmaz.
İpekte bir mendil belki,
Zamana yakışan..

En yoksul anı insanın,
Umursamazlığı bir ah'ın,
Eskiden güzel sandıklarının,
Gidenin ardından.
Anlayınca yalan.
Olmayınca yalan.
Elbet bir an !
Dilimde ki lal'ın
Fikri zorlayan sokakların,
Adını hatırladığım zaman.
Anladım ki yasak, yalan.

Bir tekmede bir diğerinden,
Öteki daha bir kırmızı yönünden,
Bileğimde ki kanın rengini gizleyemeden,
Henüz bilemeden,
Ben !
Evet ben, işte baş başa !
Karışan onca lütfu demleyemeden hemde..
Ayları kovalayan haftalardan bile,
Yasak sandığım ağustosların legalliğinden,
Öldüm gibi oldum yine..

Namusun faizliğinden,
Bedelin faişliğinden,
Ödüm gibi koptum yine..

Vakit, tan !


Cesetlerimle,Aykut

ömrü ferah kıldıran nedir ?

11 Kasım 2011 Cuma

Yerde Ki Ekmeği, Yerde Bırakamama Gereksinimi...

Altın bir bakış kaplı çehresi vardır yaşatıldığında ve yaşam belirtisi yüksek kimi zaman.. Yıllara feragat etmiş belli ki, ki nicesi nedensiz bir sevişme ile sonuçlanmış, her seçimi bir ayrılık vakti kılan. Yasaklardan ayağına pabuç etmiş. Takılan her lakaptan bir kulp belirtmiş, gözüne kestirebildiği. Yarım ve faydasız bir fikre sahip bedeni, henüz aklının bilincine varamadan dahi atışlarını duyduğu kalbini yoklar olmuş(-tu).

Bir nota, bir istimlak, bir talan !

Var gel şimdi, gülmeden yaşayabilme ihtimaline.. Saçları bir aruz ölçüsüne bulandığında, kısık bakan gözleri, bir taşa vurulmuş. Taştan aşk eder. Taşı aşık eder. Bir taşla, aşk mı sürer ? Aynı yüzünde çizgiler, minik yaralar, melodiler hep kalmış. Biraz zoraki yeşertmiş bahçeyi fakat, ekip biçecek adam nerede ? Binlerin imla kuralları, kimlerin tavuğuna "hişşt" demiş ki, bizim zorba güzel eli kalem tutan ve bir o kadarda abaküs özürlü kadın bozmasının aşını kessin Rab ! Hangi kapıyı çaldı ise kana ihtiyaç duyar, kimi zaman..

Uzaktan hoş gelir.
Tıka basa bir hayal bu,
Gözlerimin de gör dediği..

Bir nota, bir istimlak, bir talan !

Yoksa niye var ?


Binler,Aykut

7 Kasım 2011 Pazartesi

11. Parmağın İlk Feryadı

Özür dileyerek başlıyorum. Fikrim kararıyor. Cürmüm ekşiyor..

Nasıl bir melodi olmalıydı, bu finali benimseten insana..

Kimse, kimsenin her şeyi olamazmış ! (Teşekkürler Feridun)

Oradaydım. Güzel semtin, güzel sokaklarında, caddelerinde yürüyorduk. Hava dünden kalma soğuk ve biraz kararmaya yüz tutmuştu. Adın, karamsarlık tadı veriyor, dudakların her köşeye sıkıştığında "kurtar beni!".  Yılgın ve eskimsi bir mekan bulduk. İçinde sıcak çay besleyen ve bir yan odasında sevişen bir kaç kadın.. Soğuğa meyilli olan bir tek inançlarımızdı. Öyle kaldı. Bir bilet almıştık, benim hep aldığımdan.. Saatini oksijen vakumlayarak geçirdik. Gezerek atıştık, gezerek atıştırdık, gerçeği yalanla karıştırdık. Sonra ben "yapma" dedim. Yine aynı konu.. Servis geldi. Biniyordun ama gitmek içinden gelmeyerek. Benim surat milyon karış.. Bir de mesaj geldi. Telefon yerde ve paramparça ! Konuşmaktan, düşünmekten, özlemekten..

Sivilceleri güzel kılan, yaşamsal tetkikler..

-Ya, bi siktir git !
-Eyvallah.

Bir de eskilerden; "Annen, annem olur. Sen kardeşim olma,yeter."

Bişiyler, Aykut

Bir gidiş..

2 Kasım 2011 Çarşamba

An

Aslında bir olayı, bir olguyu, düşünceyi falan işte, artık her ne boksa; çok uzun yazarak betimleyebilir insan.. Ama olayı büyütmenin de bir manası yoktur. Mesela şöyle; "bitti."

-Bitti.

-Kabul.

-Bitti.

-Tamam.


Aykut

Karıncayı Öpüp, Belini İncitmeyen

Ne yapıyorum şimdi ben..? dedim. Bir kerede ekmek kullanma, dedi. Elimde ki bıçağı masaya bıraktım. Adam gibi bir sevdanın mahsulü yerde..

Bütün organları ile konuşabiliyor ve matematik dahası beynini iyi kullanabiliyordu. Adı, Su.

Neresinden sıyırsa paçasını yetenek fışkırıyor ve adını iyi kullanabiliyordu. Adı, Toprak.

Bir an bile esirgemediği, tüm dünya güzelliklerini inadına har vurup harman savuruyordu, o gece..Henüz kimsenin bir şey bilmediği yıllardı. Yerde bir müzik enstrümanı, yerde iki insan.. Güzel tabiatın, lanet olgularından konuşuyorlar. Biri ben çocuk yapmam diyor, diğeri hiç bir şey.. Ben, dedi. Ben aslında "şöyle-böyle" Kimin umurunda.. Biri diğerinden daha pis, diğeri öbüründen daha deterjan, öbürü bir diğerinden derin, diğerleri bir hayat mastürbasyonu çocukları.. En güzel notaları seslendirip, en hoş akorları basmışlardı o gece. Sabaha çok yoktu...

Ne yöne dönse, karışık bir surat.
Ne yanda sen..?
Her gülücük açmaz kapıyı,
Her yanımda sen. Hani..?
Hani ekmeği, buğdayın çocuğu saydığımız,
Hani saatleri fütursuzca harcadığımız,
Mevsimlerin korktuğu nefes alışlar.
Bir iklim kaymasının yüzümüze yakışması,
Bir de hiç pijama kullanamaması,
İki beter kahramanın..

Kapının sana her vuslat vakti çalışı,
En derin hıçkırıklar ile sabaha uyanışı,
Deli olur, ansızın çıldırıverir.Yasak !
Bir vurgusu kirpiklerin ve cana yakarışı.
Pis gülüşler diyarında durmadan kaçışı.
Olsun.
Ne geceler, nede gündüzler çalamadı,
Bir yanımda hep, serzenişi..


Saçmalıklar,Aykut

Ne alakası çok arkadaşım ! vol.7823452374

Ömrümüzün Uç Noktası / Üç Noktası

Sol kulağım çınlıyor.

İnanın ki; insan biraz daha zorlarsa, geleceği yaşamaktan vazgeçebilir.

Kediler ölürken şahit olmanın bedelini ödemenin burukluğu içimde sanki.. O an, ben ölüyormuşum gibi hissettim. Bakınız sinir bir yere kadar derde devadır. Fazlası arap saçına mukassed eder adamı ! Üzüntünün tanımı yapabilen ilk 10 adamın elini öpmeyi planlıyorum. Bende gözlüğümü takıp gazete okuma taraftarı olabilirdim. Fakat kör oldum.Gözlüğe gerek kalmadı !

Her şeye "eyvallah" çekmenin hafifiliği, her hangi bir zeytinyağı markasının televizyon reklamında kilere benzemez. Eğri oturup, doğru konuşmayı denedim sonra ben, olmadı. Yalan günahları yıkarken, pasta-cila çektiğimiz gönlümüzün hali harap. Olsun. Anlamasın beni sarı çizmeli Mehmet ağa. Anlamanızı da beklemiyorum zaten. Hiç birinizin ! Üçümüzün, beşimizin bildiği bir hikayenin ayyuka çıkması da beni bırkalamamaz. Gizlim saklımda yoktur zaten. Yakar cigaramı geçerim karşısına ve derim ki;  "bak arkadaş, mantık nedir bilir misin ?" Yada s.ktir edin. Kimin umurunda..?

Cümleten iyi geceler,
Birde sevgiler, Aykut

Pasta-cila gönlümüz ve karanlığın bakış açısı..

24 Ekim 2011 Pazartesi

183. Gün Ağardı Feryadı

Üzerinde uzun pileli bir elbise, elinde kirli beyaz eldiven, kafanda ise ince fileli ve dantel işlemeli siyah bir maske vardı. Uzun yürümeye dayanamadan koşuyordun. Arkandan koştum, kovaladım. Dur !

Ağlayarak yanına vardığımda, ağladığını gördüm. Eldivenler ile konuşmanı; Seni kim aldı ? Sorular beynimizi sikerken, elbisenin iç cebinden bir ilaç çıkarıp, ağzına attın. Çiğnemeden yutmada karşı bir yanım vardı. Öyle kaldı. Hava henüz serine bağlamış, üşütme planları yapıyordu üzerimizde.. Bende bluejeans, üstümde t-shirt.. Elbisene yakışmayan kelimeler saf ettikçe sen, daha çok ağlıyordun. Sonra bir an durup; tanrım ! dedin. Tanrım, keşke kaybetmeseydim. Sokağın başında ki köpeğe benim hiç beceremediğim ıslığını çaldın. Geldi. İsyanin bini bir para bir zamandı. Saate hiç bakamadım. Ağlamadan da nefes alabilirdin. Evet, bunu yapabilirdin. Parfüm şişeni kırmıştın, bir hışım ile açarken valizini. Aslında bana geldiğini şimdi anlıyorum. Şirin görünmek temelin, tafraların hep iç cebinde ve kadın, çok yaralıydın. Göçükten çıkarmadığın ellerini o gece elime verdiğinde, bunun tamamen soğuk vasıtası ile olduğunuda yeni anlıyorum. Affet beni, bağışla ! Mevsimi hatırlamıyorum.

Yere yatmayı denedin. Kaldırım taşına kusma girişimlerin ve yeni yıla hazır değilsin. Yalnızca bir kaç kadeh yetmişti o gece.. Ben yoktum. Bal kabağın da nadasa bırakılan bir tarlanın yıldızıydı. Melek kanatlarından tüylerin uçuşmasına artık sayılı dakikalar kala, uyanmayı denedin. Arama katılmayı istedin. Sana hiç "git" demedim. Ağlamaya devam ediyor ve kusamıyordun. Bende bütün bunlara rağmen sana küsemiyordum. Kötü insanların senesiydi  o sene, bana baktın, beni sevip okşadın. Ama çıkaramadın. Sonra sen o hiç bakamadığım saati sordun. Dokuz suları olsa gerek.. Elbisen çamur içinde ve yol kenarında oturuyordun. Tam yanımızdan hızla ve su sıçratarak geçen otomobiller ve içinde ki insanlar; dikkat ile bakmalarına rağmen hikayeyi çözememişlerdi. "Sigara" dedin. Arabaların farları gözünü alıyordu. Arabaların sesleri, sesini.. Duyamamaya çalışıyordum belki de.. Kim bilir ? Eldivenlerini, parmaklarından teker teker çekerek çıkardın. "Çıplakta güzelim" derken, ben hızla gelen ilk arabanın önüne atladım. Senden önce gitmeliydim. Senden önce götünü toplayacak potansiyeli kurmalı. Elveda ! Pileli elbisen, rüzgardan savrulurken sanki bana el sallıyordu. Eldivenlerinden bir teki hemen yanıma düştü, ben düştükten sonra.. Ağlama, saate bakamıyorum.

Gün ağarmasa bari...
Masken düştü !

Sevgiler, Aykut

22 Ekim 2011 Cumartesi

Topukların Dili

Islak yanından sarılmak yaşama..
Ve her büyüyü bozabilmek.
Evet flamenko,
Şimdi parmakların yanıma !

Kırık ve neşeli her nota şimdi.
Bir pazar günü daha güleçlendirir o.
Tut sıkıca ve bırakmayasıca ellerimizden..
Tut ki perdelerinde sevişsin flamenko !

Ruhunu insanın, bedeni kıvraklığın..
Eşsiz bir serzeniş.
Bir triana, bir fandango,
Uzun ve pileli eteği ile tutsaklığına,
Kurtar bizi flamenko !

Sevgiler, Aykut

Bağırmadan Telaş Yaratmak

İnsan nasıl bakar sona yüz yüze..? O kadar kirli çamaşır varken etrafta.. Kimin temiz bir kaç şeyi kalmışsa onlara bulaşır elbet. Bunların farkında olduğumuza göre, artık sevişmekten vazgeçebiliriz, dedi. Güzel bir müzik çalıyordu arka fonumuzda. Odalardan geçip, bir yere varma telaşımızı gözlemiştik. O kadar karanlık oluyordu ki bazen, senin gözlerin gözlerime takılıp düşüyordu. Bir yerin acıdı mı? - Hayır, sadece daha fazla tatmin olmadan çıkar beni buradan! Saat henüz geç değil. İnsanların ıslak gülüşlerinin farkındaydık. Bir adımız kaptan iken, diğeri çocuklardı. Bizler kaptanın çocukları, en azından kendi dünyamızın kahramanları, ellerimizde çatal gibi nesneler ile savaşmaca.. Hatta bir gün benim elim sende kalmıştı. Sende elimi tuzlu suya koymuştun, hemde geceden. Fotoğraflarda buluşup, gece gezmeleri mi dersin, terlerimiz karışana kadar mı ? Bazen de her kadın gibi hasta olurduk. Bir gün bak dedin; bu benim şarkım. "Supergirl" Odanın en köşesine gidip, yanıklarımıza merhem olma telaşında gerçekleri konuşuyorduk. Kimi ipe sapa gelmez, kimi bencil, kimi de sizli-bizli kadar resmi. Unutulan diğer yanları geçmişin. "Geçmişini sikiyim" dedin. Güldüm. Yoksa o soğukta kaloriferi paylaşamazdık. Güzel bir melodi düşün, içinden bir sayı tut. Sev, dedin onu. Tamam. Şimdi usulca benden aldıklarını geri ver ve arkanı dönüp soyunmaya başla! Karşılıklı sevişirken kelimeler, sen dahada soğuyor ve üşümediğini vurguluyordun. Müzik güzeldi. Dilimde çıkan yaralar, sözcüklerimce bedbaht olup, beyaz teninde geziniyordu. "Bırak elindekileri !"  Ben ki nicesi ile seviştim. Ruhum fazla gelir,dedin. Taşıyamam. Biraz daha duygusal.. İnsan nasıl bakar sonra yüz yüze ? O kadar kirli çamaşır varken etrafta.. Karşımda otururken, jartiyerimi çıkarıyordum. Hiç saklamadım senden, seni aldattığımı. Velhasıl sende öyle.. Her gecenin sabaha karşı yakınlaştığı zamanlarda çorba içmeye gittik. Tavuksuyu ile yapılan çorbaya sarımsak benim fikrimdi. Sende beni yatağa almazdın. Olsun, dedim binlerce kez sana.. Duşakabin gibi kadınsın ! Bırak oyuncak ayıyı.. Bir ayin planlamıştım bende kendimce sana, senin için, öldü dediler..

Beş kuruş değerimiz yoktu aslında.. Gruşa, bugün hüzünlü kraliçem. Korsesine sığamadı da.. Peki ya üç kere altı ? Elime bir tex verip, karşıma geçmene aynalar müsade ediyor. Ve sen karışıyordun, kaşınıyordun. Bir ayin planlamıştım ben oysa, içinde günahların çıkacağı. Hani yelkenliye sövmüştük, deniz kenarında kordon boyu yürürken, tam yanımızdan yürüyen köpeğe, sırf senin kafan güzel diye sövdüğün için. Sevişirken kusasım geldi. Müsade etmedin. Hay sana lanet olsun ! Pelerinim kirlendi. Fotoğraflarda buluşup, kayıplarımızı irdeliyorduk bir keresinde de.. Ve bir karesinde, ikimiz vardık kadrajında, kadrajın sahibi henüz müzmin bekar. Muhtelif çıkarlı ilişkilerde adın geçiyor, bende buna gülüyordum. Yaşıyor gibi davranıp, yatağımı paylaşıyordum. Kızarak sana, elinde ki içki kadehini gördüm. Filmden hemen sonra kırılan. Hani san ki orgazmmış gibi yaşadığımız, birer de sigara yakardık. Oysa neler kaybettik ? Hemen söylüyorum. Ben lensimi, sen at gözlüklerini. Sana hep dedim, at gözlüklerini !

İçimden insanlar çıkıp, çıkıp gidiyor. Hiç umrunda değil ama ben atlı karıncaya binmedim. Bütün bu hikaye de yalandan ibaret. Sen her başkasının olduğunda, başkası da benim oluyordu. Ve o gecelerde başkasında buluşuyorduk. Sonra tekrar sordum sana; bir yerin acıdı mı ? - Hayır, sadece saçım çok dökülüyor. Onları yataktan toplarken öyle yoruluyorum ki, sen bile beni o kadar yoramıyorsun. Sonra tabi ben bozdum terbiyemi ! Sen hayatımda gördüğüm en güzel orospusun, dedim. Bedenen değil he yanlış anlama. Hatta çıkar madalyonunu, bacımsın bile ! Gözlerime derin bakarak, orospuyum dedin. Orospunum. Bir tokatım kesti çığlığını.... Kadın, bacaklarını arala ! Benim olmayan şeyler göreceksin. Benim bile göremediğim.. Ve radyoda..,hay aksi supergirl. Beynimi becermek gerek. Benden öncekiler, adını unuttu bile..

Usulca bıraktım elimdekileri.. Ceketimde ki cüzdanı yokladım. Yanıma biraz daha para alıp koştum. Bu seni son görüşümdü. Bu benim yasak görüşümdü. Yasaklandı. Kapaklandı. Yalpalandı.

Yere düşen adama vurmaya utanmıyor musun ?

Saçlarından çekerek sürüklediğim sen olamazdın !

Güzel müzikler, çirkin kadınlar içindir !

Bizler, kirlenirken temizlendik. Nicesinin vebali boynuma..


Saygılar, vesselam..

Aykut

15 Ekim 2011 Cumartesi

İnsanı İnsan Kılan

Yasaklanır bazen, nicesi insanın..
Hak-hukuk diye dolaşır kimileri..
Sen bir şal ile ısınırsın,
Ve yetecek sanırsın bütün bu soğuğa..

Salınıp sağdan sola,
Bir hışırtıdır güz, kulaklarımda..
Ya alsana şu elimdekileri,
Pazar pazar, canın olurum..
Tüter mevsim dudaklarımda..

Güzel çehreli insanlar,
Ve, ile başlayan cümleler,
Almasan da burada ve senin..
Tüm alkışlar ikimizin,
Sen bir derya tufanı,
Korsanında kim ?

Soranlara selam olsun.
İçim kıpır kıpır...


Sevgiler,Aykut

10 Ekim 2011 Pazartesi

Kaldırımlar İndirime Girerken...

Ama geliyorsun işte aklıma,
Apansız.
İçinde biraz meyve olan.
Bizi kim yapan, bu deli ?
Sayfalar gelir geçer bir gün,
Anlarız.
Elin diyor sanki, yolda kedi
Bir beline sürünmüş, yele gibi
Aferin, diyerek alkışlarız..
Bize tempo tutar ağaçlar.
Dalgalanan bayrak bizimki..
Aynısının yenisi misali.
Sıra geliyor bitkilere,
Savıyor.
Ayrıntılar yaşıyor karşı kaldırımda,
Ve annem ağlıyor.
Aklımda sen..
Etrafımda bir duman altı,
Konuşuyor gündüz gece..
Sussana be kadın !
Hiç geçmeyen saat gibi.
Geçmesin dediğim tren gibi.
Kimse senin gibi bakamıyor,
Göz ucundan.
Başlangıç noktam kalmış sende,
Ayrılırken yanından.

Sevgiler,Aykut

6 Ekim 2011 Perşembe

Yok Size Başlık-Maşlık

Bu kadar hassas olmayı nereden öğrendim ?
Koşarken küllerini döktüğüm kim ?
Kimsenin bilmediğini, bende bilemem ki !
Bir seni biliyorken, dayanamam..
Aynı tadı veren şeylere ne denir ?
Kadın mantığı nerede sonuçlanır ?
Empatinin uç noktası biri açıklayabilir mi ?
Seni görmem lazım..
Yazaradım adım, yasaklandı mı ?
Naza gelemiyor muyum yoksa..?
Adam ne güzel şarkı yapmış.
Gördüklerim mi yanızca benim hakkım..?
Ruh halime n'oluyor ?

Tükenmez kalem, tükenmez arkadaşlar.. Aksini iddaa edenin, alnını karışlarım !


Umrumda değilsiniz,Aykut

5 Ekim 2011 Çarşamba

Ava Giden Avcıdır !

Evden kaçtım. Sana gelmek için bir niyet çektirdim tavşana, üzülme boş yere.. Herşey geçer..

1992 model bir şarkıcı gibi düşün bir kerede ve sırat köprüsünde rezervasyon yaptırdım. İkimiz için.. Olur da gönlün kayar, iterim bende seni. Sonra bir ses dedi ki; ne alırsınız ? Ben biraz destek dedim. Baktım ki sonra sende kararsızlık diz boyu, senin adına da bir körün gözlerini sipariş ettim. Beni, ben gibi gör diye.. Sesin kaynağını da hiç göremedim. Ki ses kaynağında şişelenmez arkadaşım !

Unuttuğum kelimeler, vardır elbet.. Fakat insan ne yana dönerse sensiz yaşar? bilemedim. Önce seni, sonra kendimi duvara döndürdüm. Arkasından gelip adres soran uykumu da yanıltıp, yanlış yer tarif ettim. Gerçi dönüp dolaşıp yine buldu pezevenk beni..

İçim bi garipti o an. Sol elimde bira, sağ elim ile de sana bakıyordum. Sonra adını mırıldandım.Arka arkaya ve defalarca tekrar ederek. Şey gibi oldu bu..hımm; dünyanın uydusunun herhangi bir gezegen ile tanışma anı gibi.. Bir de şey, benden bir doz daha sipariş ettiğine göre, seninle uzun süre çalışacağız umarım. İyi ya işte, sürümden kazanırız. Cebimiz sevgi dolar. Ekonomiyi böyle canlandırabiliriz. Bak gözlerim doldu bile.. İlk defa bir boka yarayacağım belki de.. Bütün bu kalabalığın içinde seni seçebiliyorum. Kalan yanlarım, giden yanlarımın habercisi. Neticesinde de seni sensiz revize edemem. İçimde ki rafet el roman da dedi ki şimdi; bana sen lazımsın! Herkes bir şeyler söylüyor zaten. Böyle darım darım daralmamak içten bile değil. Dara falan dedim de; bir ara, hatta yakın zaman mümkünse, ikimiz yanyana duralım da etraf daramızı alsın. Fazlası onların, sen benim ol. Hayır abi ! Kadın denilen insan öznesine özgürlüğünü vereceksin ! Sen benim olamazsın. Dolayısı ile de bende senin. Şeyin olalım mesela; ikimiz birleşip voltran olalım. Bir çocuğun oyuncağı olduk bak. Arada da bu canlandırdığımız ekonomi yüzümüze gülsün filan. Bana da bir isim koy. İsmimden tutup sürükle sonra.. Atlı karınca ile rodeo yaptır. Elimi tut, terleyince bırak. Parmakların kaleme değiyorken, tarihi sil. Hergün için "bugün" de mesela..Tetrisin parçaları bile olabiliriz aslında.. Hani şu "L" gibi olan varya, ondan işte. Ters açılarda birbirimize geçelim. Arada kalan bir boşluk kısımda da ateş yakalım. Küresel ısıtma suçundan ifademin alınması, umrumda olmaz. Ya da en iyisi sen yine benim ol. Ben sana şarkı söylerim. Daha fazlasını talep ettiğin an, olanı da kaybetme korkusu sararım içine.. Sonra sen istemedikçe, peşisıra ben sana şarkılar yazayım. Bu arada da biri bana, seni sevdiğimi ne zaman söylemem gerektiğini söylesin. Tez vakitli acemiyim. Utandırma bari..

Hatırladığın şeyleri, unutturasıcan olayım. Sen zaten hafıza konusunda, ana rahmi terksin.

Şimdilik bu kadar, pek sevgili avcım.

Sevgiler, Aykut




Hayatın bir yanı işte..

1 Ekim 2011 Cumartesi

Oyun Konsolunu Çalıştıran Kaset Çalarlı Araba Teyibi..

Sağa sola çarparak yürüyor ve adıma benzeyen ne varsa yastığımın altında biriktiriyorum. Duygusal bilakis romantik anlar yakalama talebinde bulunmadan farım da açık, yolumda.. İnanabiliyor musunuz ? "Seni seviyorum" diyor defalarca Bora Öztoprak.. Deli misin oğlum bora ? Bende seni seviyorum..

Daha bir onulmaz gece yaşıyor, sigaraya doyamıyorum. Ölümüm atın arpasından olmaz ise, mezar taşımı yan yatırın ulan ! Belki kalkar yine yanınıza gelirim. Hatta şimdi ben diyeceğim ki, atomu parçalasam bu kadar karışık olmaz kafam, o da dnama karşı bir vaziyet be anam !

Neysi saate gel, hele hele.. Bana müsade..

He gitmeden bir de, buradan sevgili avcıma sesleniyorum; beni vurdun ama bunu senin yanına bırakmayacağım. Bilirsin işte..

Cümleten teşekkürler, vesselam..


Sevgiler,Aykut

Ne güzel.. Hiç ölmüyoruz.. doğmaktan da yorulmadık.. 

23 Eylül 2011 Cuma

Bozuk Paraların Tamiri (Cehennemden Önce Son Çıkış)

Hadi bana daha nicelerinden bahset. Biraz güzel giyinip, az da süslen. Süslen ki gece kıskansın. Yarım topuklu ayakkabılarınla konuştum. Yo yo sen yoktun. Enine boyuna, geviş getirerek belki, arap saçına döndürdüğümüz ilişkiyi. Çelişkiyi belki de.. O da demişti zaten, oğlum, otomatik araba ile şoförlük öğrenilmez. Bende sevişmiyorum çoktandır. Tam denk geldi üstüne. Bana yakınlığının farkında mısın ? Bana uzak kadar yakın olduğunun peki ? Peki ya zor kadın dediğinin, tıpkı sana benzemesi gibi.. ? hı.. ? Duyamıyorum.

Şimdi ben istiyorum ki; neyse fikirlerimiz dökelim ortaya. Ne bileyim işte.. Hani sen yemek yaparken, dünden kalan bulaşıkları makinaya dizerim. Ulan hadi çamaşırları yıkıyorum. Tamam. Ama bulaşıkları dizerken, en azından aynı dört duvar arasında olacağımız için sana takılabilir. Üzerine düşebilirim. Ki ben fikirlerimi senin üzerine düşüreli çok oluyor. Oysa olmasaydı insanın bu kahrolası gururu, kibiri, efendime söyliyeyim işte ingiliz tavırları. belki de arap saçına maal vermez, güle oynaya kendimizden geçmek yerine, hikayenin yazarını araştırırdık. Zaten her şey bir hikaye..

Kuralın, kuralcılıktan doğma bir empati döngüsü olduğunu biliyorum. Öyle ise x = y2 X (2)z olmamalı.Yalan sürebilirsek belki ekmek denilenin üstüne, kararsız yargıların infazını kabul görüp, eli eteği sineye çekip, bir yar sen olmalısın diye çehremizden geçip, ilk durakta inmezdik. Fakat bu oyunu kuralına göre ne zaman oynasak, sonu boka çıktığı için bunu gerekli görmüyorum. Açık oynamanın verdiği heyecan ve yitirme muhabbetleri, hemde kendi içinde yitirebilmesi yaradılanın. Hani ne güzel yürüdük, az da olsa uzun bir yol. Baktık olmadı deriz kendimize (hemde içimizden); olm/kızım, bunlar bizim sonsuz sayılı günlerimiz. Değerini yitirtmemeliyiz. Döviz bürosuna dönen, kerpeten ile ucunu yakalayabileceğin dünya ipi ile varsa g.tün gir bakalım kuyuya.. Eyy dünya kişisi, ben kuyunun dibindeyim. Merhaba !

Saklı kalması gereken her sır, sarımsaklanmak zorunda değildir.

Mancınık sistemi kurduğumuz hayatımız arkadaşlar, bizler bireyleriz. Hele ki toplumu oluşturan.

Kısacası uzuncası derken, konularımız masallaşmaktan kurtulamadı.

Birde eskilerin bir sözü vardı; "terlerimiz karışana kadar!"


Uğrunda şarkılar yazılan bütün kadınlara selam olsun. Saygılar, vesselam..


Sevgiler de tabi, Aykut

Tsubasan olayım anam, dedi. Kadın, kayıtsız kaldı !

17 Eylül 2011 Cumartesi

Delinin Kayıp Yatağı

Şu piyanoyu kaldırsın birisi ! Hişşt ! Kime diyorum ?

İçimde bir alkolik. Tövbe diyor sürmem ağzıma haram. Şişe şişe sakladığı konu başlıkları, pis ve yağlı kafasını kurcalıyor. Deliler ölmesin !

İçimde bir kayıkçı. Yahu adam çekiyor küreği bir sağdan, bir soldan. Deli gibi de hani. Ama biz hala aynı yerdeyiz. Böyle boka susamış insanın bedeni !

En az bir kere cehennemin kapısını bekleyeceğiz ! Kadın dediğin, bunu gerektirir..

Kadın da nedir lan ?

Tür tür, çeşit çeşit.. Ben çoğu zaman sürpriz yumurtaya benzetiyorum kadınları. Vazgeçmesini, vageçirtebilmeyi, gün gelip yanından vazz diye geçebilmeyi öğretiyorlar. Kadınlar, isimlerini bilmiyorlar. Bir de olayın duygusal yanı, bütünü ile deliye vurduk gitti.. Ne sıcak suda çeker, ne de orasında burasından çekersen süner.

Yurt dışına çıkıp, istanbul'da kaldım.

Bize masal lazım hafız !

Legolarım hergün eksiliyor..


Sevgiler, Aykut


mario da müzdarip tabi haliyle..

11 Eylül 2011 Pazar

Otokontrol Kaybı !

Kalem yazmıyor benzer adını,
Terkedilmiş bir köy gibi,
Hafızamdasın !

Kibritim belki yakmıyor sigaramı,
Önüme henüz gelen bir aş gibi,
Soframdasın !

Bir kaç insanın korku dolu yasağı,
Şüphesiz uyulası kurallarımsın !

Bu kirler içinde de yanıma kalanım,
Kadınımsın !

Çıkarsız bir kârımsın..


Eşek yükü ile sevgiler, Aykut




Bir Sevda..

10 Eylül 2011 Cumartesi

Çömerek Yaşamanın Marazları

Anlat desen, anlatamam.
Konuşan kuşlar masallarda anca.
Elimde, yaz günü bir eldiven.
İçimde, bir yorgan sıcaklığı.
Seviyorum seni, ansızın !

Dur desen, kar etmez belki,
Bir nehirde suyun sesi,
Bir karda ayak izi.
Gözlerimde hep sen...

Hasat vakti toplayamam.
Geride buğday taneleri,
Hemen yanında bir sen !
Kılıçlar çarpışır durur kulağımın ardında,
Bin yalanı unutturur şeytan.
Ötesinde isteksiz ağaçlar...
Ben mi dedim sanki..?
Ölmemeli mevsim sonu çiçekler.

Susarak kaybettiklerim, iç cebimde durur.
Konuştukça battıklarım zihnimde,
İnsan fikrinden kuş bile yapılır.

Oturduğum yerde ağrılarım artıyor.
Öl desen, ölemem.
Çıldırmış olmalıyım !


Sevgiler , Aykut

8 Eylül 2011 Perşembe

Bazen Çayın Demi...

Gelmiş miydi ki sıra ?
Bu üniforma kimindi benden önce ?
Aşk dedikleri de bundan ibaret !
Nicesi kazıklarımın, kendimce...

Çıksan da karşıma böyle gelişine,
Zaten geçmiş kadar değilsin.
Geçmişsin.
Yazdıklarımı alır,
Koyup cebine...
Kalamazsın geçmişim de bile..

Ve her şeye rağmen,
Ağır basman cümlelerde.
Bu bir hazine kadar,
Bu bir hezimet kadar,
Bir ben kadar..

Biliyor musun ?
Ki aşık oldum.
Büyük harfle bile yazabilirdim.
Ayıp olur diye korktum.

Sana yazdıklarıma benzemeyen,
Devrik değil bu sefer,
İlk durağın, ilk otobüsü getirmez.
Kaladursun !

Yetiştim yasaklara ve zamansız tecrübe..
Sorunsuz kelimeler var şimdi.
Biri yerine koydu, çektiğin ellerimi.
Aşk dedikleri de bundan ibaret.
Bir sana değil gebe...

İçimde bir şey var ki,
Tutunulası..

Seninde ruhun şad olsun !


Hicazlı Öksürükler, Aykut

Para ile değil, sıra ile..

4 Eylül 2011 Pazar

Sigara Bilek Keser Mi ?

Kafamız ne de karışık !
Anca klarnet dinleriz zaten.
Gelip geçerken güzel yanları dünyanın.

Hani böyle deli gibi yorulursun da,
En yumuşağından bulursun bir yer..
Ohh, mis gibi..
Yahu, bu aptal kafamız nede karışık !

Sanırsın hücrelerimize kadar bağlı,
Sanırsın hasat mevsimi nadasa,
Sanırsın güzel çehreler aklımızda..
Aklımızla da gönlümüz bir değil ya..
Bütün mesele işte !
Gelecek dar ağacında..

Ahh dengesiz, zamansız fırsatlar..
Bilemezsin işte sen,
Aslında bir tren kaçarken,
Yolcunun değil, trenin kaybettiğini..
Yetişemiyor kalbim bu kuyruğa.
Ne yanına baksa elinde ki cevherin,
Hep bir yanı kara...

Arkadaş hangi boku yesekte,
Bulaşmasa yüzümüze !
Ellerim konuşmaya teşebbüsten tutuklu,
Sorgu da bari düşmesek dara..
Ranaaa, rina..

Kafam trilyon be usta !
Maziden eser yok.
Gazisi olmuşuz biz ömrün.
Hele ki yaşımız genç,
Gönlümüz harita metot.

Ulan be !
Bu salak kafamız cürmünden fazla karışık.
Bize düşen anca hayırlısı demek hakkımızda...


Sevgiler, Aykut


2 Eylül 2011 Cuma

Hicaz Molası



Abi, her kimsen ağzıma sıçtın yani. O kadar diyorum !

Hem gece gece, hem bak henüz aşık olmuşum.

Kırılır belim, daha bir gece. Yani bundan öte..

Yakışır !

Apansız Tarumar

Daha bir senaryo,
Hemde en farklısından.
Giriş katı bir sevda değil bu !
Unutur ceketi çıkarım.
Yaktım ulan gemileri !
Geride bahaneler yumağı.
Gerisi yok aslen.
Yıktım bütün tabuları,
Söylemek istediklerim var.
Daha nicesi adına.
Ben kitaplardan söz alıp,
Kısık bakan gözlerine hapsoldum.
En garip korkumuz,
En şaşalı öğünümüz.
Yanımda yürümelerin sevdası,
Elin elime değsin diye bir ton çaba..
Her şans, gülmüyor yüzümüze, evet.
Sen ki zor kadın.
Belki de aşk literatürümüze bir kelime daha..
Salak saçma düşünmek gereksiz.
Bayat ekmek kavgası..
Haddinden fazla güzelsin,
Yorgun gözlerimde..
Biraz da alkol sanırsam.
Ellerim bağlı değil çaputuna.
Zaman ise seni seçti.
Aşk dediğini duydum.
Ve akmaya üzülen gözyaşların..
Kıyamadım, paha biçtim yalanlara..
Sattım inancı beş paraya, uğruna..

Aşklar, Aykut

hemde böyle zort diye..



1 Eylül 2011 Perşembe

Karşı Cinse Yazan Yanı İnsanın (Ah Benim İnsanım)

Tüm kişilerden kurtulup bir köşede,
Kimseler yok iken soluduğum yerde,
Yüzümü somurturum.
Dünyanın güzel kadınları kafa karıştırır.
Başka dünya da görmedim ki..
İnsanları tek bir kelime ile bozabilecek iken,
Susmak ne kadar cazibeli bir dürtü.
Gecesinde sızdığım yastıkta,
Rüyaları seçmek ve geçerek kendinden,
Sarı saçlar gördüm.
Teker teker boyanmış.
Kimin lan bu saçlar ?
Seni hayra yoran kediler ancak.
Susmakta yakışıyormuş meğer..
Bağımsızmış birbirinden, takvim yaprakları.
Şimdi, herkese varım da sana susarım.
İşin aslı, ben hep sana susarım..
Sana varma ümidinin tükendiği yolarda,
Sustukça gelen sırayım.
Sen ki, kalanım, ayım, göze batan yanım.
Anım, nım, ım, m..

Bence bu kadınlar
İnanın, tek hücreli canlılar.

Sevgiler,Aykut


31 Ağustos 2011 Çarşamba

Teneşir Paklar

Bir kalemi dahi yoktu.
Bin yalanı taşır güdüleri.
Bir inandığı fal kaldı.
Bin defasında öldü desek yeri..

Gün neyin günü ?
Sana desem inanmazsın !
Kulaklarım duymaz oldu adını..
Ve mevsim çok geç.
En az vakit kadar kısa,
Zamanın getirdiği sen.
Rüya desen değil,
Haya bu gözlerinde ki.
Utanmıyorum.
Temiz kalamadık !

Kahrın ne güzeldi.
Dertlerin..
Acılar yaşattı seni yıllar yılı,
Çirkindin, güzel kadın.

Her şeye müsait dünya...

Sevgiler, Aykut






30 Ağustos 2011 Salı

8.Rahat Battı Kargaşası

Efendim ?
Bana mı dediniz ?

Beynim karıncalanıyor. Sigaramı yanıyorken sızmışım demek, hala elimde külü.. Uyandığımda yatarken buldum kendimi. Hastane desen değil, bir ev belki.. yo yo.. ondayım ! Üstüme birşey dökülmüş gibi, ıslak yattığım yer ve üstüm. Eski bir yatak. Gıcırdıyor zorlarsan. Zorlamak mı ? Durun bakiyim.. Evet, kalkmayı deniyorum, olmuyor ! Herşeyim ile yok gibi hissediyorum. Üzerime örtüleni yavaşça ve korku dolu bir fikir ile sıyırıyorum. Bacaklarım yok ! Bu kadar şoku aynı anda yaşamak beni çok etkiledi şuan ama o kadar da ilgilenmiyorum sanki. Sanki hak etmiş gibi üzülmeme psikolojisi bu daha bir.. Bir saniye, bir saniye.. Nerdeyim ben ? Neden bu küçük oda ve başka kimse yok ? Durum öyle ise henüz kimse yok iken, hala düşünebileceğim zaman var. Bir beyin fırtınası son durumumu bir şekle sokabilir belki de.. En son nerdeydim ? Hımm... Beynim, başım ağrıyor. Ellerim dahi halsiz. Oha ! Odanın kapısı vuruluyor. "-Kim o ?" ses yok... Gitti galiba.. Yağmur yağıyor dışarıda. Unutuğum bir ses sanki bu, kapı dışında konuşan biri var. "-Pardon. Bakar mısınız? Yardım edin. Lütfen..!" Yağmur hızlandı. İşte şuan kalkıp en azından perdeyi aralamak isterdim. Yani nerede olduğumu kestirebilmek babında.. Diyorum ya , en azından. Oda küçük, hatta küçücük. Duvarları ise boş ve sarı. Loş bir ışık, kolumda saatim olsa göremeyeceğim belki de. O derece. Yerde bir fincan var. Tam yanında bir saat. Bu benim saatim olmalı. Hala parlak. Burası çok sıcak ve ayağa kalkma arzum tavan yapmış durumda. Ne oldu ? Neden burada ve yarımım ?

Devamı için merak dürtüleriniz sardı değil mi ? Yazmıyorum ! Her yarım kalan hikaye gibi.. Her yarım kalan bir ilişki gibi. Her şey yarım kalır. Her şey zamansız sonuçlanır. Her..

Sevgiler, Aykut

işte o gece ölmemeliydin, dedi.

20 Ağustos 2011 Cumartesi

Sesim Tozlanırken...

Kadınlar bilmiyor adlarını.
Kandırmadan daha mızıkcı,
Adınla, adım bakışmasa..

Sana benzeyen oyuncaklarda var.
Güzel bakanın kaçırdığı gözleri,
Ellerim üşüyor yaz günü.
Tokan bende kaldı.

ve,
Kırılıyor daha bir vazo..

Sevgiler,Aykut


zamanın sancıları..

Arif'le Susam Sokağı

Arabesk dinlediğim de oluyor. Alkış, yerde peçeteler.. en ucuzundan yapılan. Ve diyor ki Arif abi, "Dün gece yakarken resmini, nasıl masum bir bakışın vardı" Arif Susam'ın giyim tarzına bitiyorum yaaa.. Erkek kuaförlerinin yani asıl adı ile berberlerin olmadığı dönemlerde yaşamış yani. Hatta istersen durdur bu nikahı nikah memuru..

Hat-hut derken sigaralar peşpeşe.. Dikkat ettim de arabesk&fantezi müzik yapan insanların sayısı diğer müzik türlerini icra edenlere göre daha fazla.. "Yavaşça eğildim kulağına ve söyle dedim; ' peçete ister misin ?' Cevap vermeyi bırakın, yüzüme dahi bakmadı." Şaka lan ! Karton, kağıt, pet şişe, demir falan toplayan insanlara dikkat ettim. Onlar iyi insanlar.Artık kadehleri kırmayacağım ayrıca... Güzel klavyeleri olan insanlara da şantör demişler. Ne alaka şimdi ? Birde fix menüler dönüyor tepemde. Ve ben kaybettiğim kumandayı monitörün arkasında buluyorum. (Hay bilmemnene ...)

Bir de şarkısında" Düşeş attım, yek geldi" değil, " Dübeş attım, yek geldi" demektedir.


Son olarakta " Nikahsız diyorlar desinler. Günah bizim, sevap bizim çatlasın eller" şeklinde akla, kalbe ve dine zarar sözlere, benden bir önce ki jenerasyon minnet borçludur. Eminim.


Sakalıda kes atık !


Boncuk gözlüm..


Teşekküler, Arif Susam.. Alkışlarla...

Sevgiler, Aykut

berber yok-temsili

16 Ağustos 2011 Salı

Since 2041

Geçmişimin bedeli yok.
Cebimde sadece,
Henüz yanıyorken sigaram,
Sokmuşum elinin olduğu cebe.
Sana ne desem şimdi ?
Sen,
En yalanlı hikayelerde varsın ancak.
Elini yakmasaydım belki,
Güzel ingilizce kelimelerin senin.
Sanki bizlerin huzur.
Ama yapay dürtüler..
Duysana !
Türlerinden doğanlar var.
Kadınım yarı çıplak,
Tutuşmuş bir yerde ateşi,
Aylak aylak gezerken bahçesinde.
Kışın en sıcak yanı, ayaklarım.
Kafayımı bozdum sanırsın ?
Hep aynı battaniye ve
Elini yakmasaydım belki,
Camdan daha neşeli şeyler duyulurdu.
En konuşmazken çığlıkların,
Ayrıca ben bakışlar süzüp,
Hemde en güzelinden,
Objektiflerim bile utanırdı.
Adını basite indirgeyenler utansın !
Yokken bile varsın !
Sen ki pahalı bir vakit,
Sen ki yükte hafif,
Antresinde koynumun...
Çizgi film karakterim,
Ve hiç benzemediğin kendin.
Yine mi prova ?
Sıcak tekerrür ediyor.
Eyy gece gözlüm,
Yasaklar savaşında kimden yanasın ?
Kirli sakallarım, kirli sepetinde.
Kirli rüyalar arifesinde,
Uyanmak istemediğim rüyalara boğulmasam...
Utanmasam...
"Biraz daha alkol tatlım ?
Verimsiz cümleler beni boğuyor."
Çünkü, ellerimiz nedensiz dolandı.
Ten uyuşmamız,
Elimize yüzümüze bulaşırken.
Seni anlatabilmek, abesle iştigal.
Umrumuzda değil betimlemeler.
O elinide yakmasaydım belki,
Sarı saçlarından bile ben suçlu olabilirdim.
Ne kadar ayıpsa şimdi sevişebilmek,
Ancak o kadar acıklı bu hikaye.
Ve ancak yazılanlar yaşanmış görünecek.
İleride..
Tabi sen lensini bende unutmadıysan eğer...
Ola ki unuttun, 
En azından isteme...

Hadi ben deliyim,
Üstüme gelme.


Sevgiler ve Meraklar, Aykut


Yarım geçmişten, biraz gelecekten ve yağsız yerinden temsili..


14 Ağustos 2011 Pazar

Yorgan Olayını Özleyenler Kulübü vol.342343789 (vol'de neymiş ?)

Kimin siniz ? Kimin olduğunuzu bilemeden, hemde. Bir çok olayı, durumu ve vaziyeti birbirine bağlayarak, yeni yaşamlar çıkarabilirsiniz lugatınızdan. Ya da silebilirsiniz, aynı lugattan. Aynı anıları, aynı ayinleri, aynı fikirleri vb. bütün değerleri bende en az sizin kadar düşünebiliyorum. Fakat bir eksik var işte, kimin siniz ? Televizyonlari gazeteler ve internet dünyasında olanlar, hiçte gerçeği yansıtmadığı kadar, insanın bilinç altını tetikliyor.  Peki şuan nereresiniz ? Cevabınızı duydum. İnternet dünyasında..

İnsanın kafasını yorduğu bir çok düğümden, sınav sonucunda geriye kalan hatırlayabildikleri.. İşin sonuç kısmının içinden çıkamıyorsanız, bir bilene sormakta fayda var. Var ama kafa patlatmadan. Bazen insanın sigara söndürüş şekli bile açıklarını gösterir. Ki şüphesiz insan denen her varlığın bir açığı vardır. Muhakak. Bir adam düşünüyoruz. (Hiç yardımcı olmuyorsunuz !) Evet, bir adam düşünüyoruz. Hadi diyelim 40'lı yaşlarda. İş, hayat arkadaşı ve evlat sahibi. İşi geride bırak, evlat candır fakat, önceden yoktu. Onu da sil. Hayat arkadaşı ! Bu konuya hiç girmeden kapatıyorum. Uzun yazıyorsun bazen, okumaya üşeniyorum diyenleriniz var. Lakin bu konunun içinden kim çıkmış ki ben çıkayım.

Su içerken boğulma tehlikesi geçiren adamın durumundan daha üzücü olan, kendi tükürüğü ile boğulma tehlikesi geçiren adamın durumudur.

Bu yazıyı yarım bıraktığımı düşünüyorum. Bakınız efendim sahur vakti,...

Güzel günler, hepimizin hakkı..

Daha olumlu düşünebilmemize ramak kala, isyan bayraklarını ateşe vermeli !

Saygılarımla, Aykut

Yangın olur. Biz yangına gideriz.

12 Ağustos 2011 Cuma

(Bknz: She İs Mine)

İçimde ki kelebekler, ölmüyor.
Bakışlar gönderiyorum, deli.
Başka başka dillerde dahi,
Ölemiyorum bende kelebekler gibi,
Bilmiyor.

O benim,
Fal bakıyor kedileri,
Herhangi bir ağacın altında.
Biri de piyano çalıyor sanki,
Sanırsın birileri yanında.
Ondan yani.
Bağıra bağıra şarkılar.
O benim ama..
Ben onun değilim.
Ben ondan yana değilim.
O benim..


Sevgiler, Aykut



11 Ağustos 2011 Perşembe

Gözlük İle Tanınamayacak Kadar...

Sesini duymak.
Hece hece tekrarlamak ve bilerek.
Sarı saçlarının yelkenleri fora,
Oysa, siyahların kalmış hafızalarda.
Alkol alkol tanıyor gülüşlerim,
Tam virajı alırken yollarca..
Harıl harıl yamamak açıkları.
Aşk sürmek yara bandının altından.
Susmayı becerebilmek aslında.
Aslına, asıl kişiliği layık göreni.
Oysa, siyahların kalmış hafızalarda.
Yaşlandın kadın,
Çok değiştin.
Ben neyin derdinde ve hala genç.
Çok görmeyin ne olur ?
Tokası saklı kalmış bir ve klişe..
Dertlerin yumağında benimle,
Dermanlar durağında bensiz.
Bir bana imiş hüzünle,
Bir benimmiş, bensiz.
Biraz daha hesap bilememek,
Tadı unutulmuş son vaadlerin.
Amin.
Tek duan dahil,
Bir bütünü salaklığımın.
Amin.

Şimdi, alakası yok diyorum ama,
Siyahların kalmış hafızlarda.
Sarışın..

Sevgiler,Aykut

bana mutlu diyenler, yanlış biliyor..(tablo;skyler chen)


10 Ağustos 2011 Çarşamba

Bulutların Güldüğünü De Görmek İstiyorum ! (Afrası Delikanlının)

Çok güzel melodiler çalınıyor kulaklarımda. Nerdesin ulan ?

Başımı önünde eğebildiğim
Ve tutup savurduğum yerden yere,
Aşkları insanın,
Büküyor belini,
Bir amansız gece..


Gelişine sevmenin bedeli ödeniyor bedenimde. Fii tarihinin en yaralı mirası. "Keşke" diyor, "bide keşke bu kadar aşık olmasaydım !" Haklı kadın, dağılın ve değilim işte, sakin ! (Kırık bardaklar dolu çuval) En atarlı yerinden yüreğin, çekip vurmalı birkaç kurşun. Adamın hası demezler sonra, en kuytuda ve tenhalarda gezinirken delikanlıya. Şöyle bir ıslık öttürüp geçmek, evinin altından, camına baka baka.. Son nefesine dek, dibine vurmak sigarayı. Ayrıca demlenmiş bulunmak yerli yersiz saatlerde. Off ! Dünyanın çivisi, öğretemedin bize raconların raconunu. Birde kızmayın abiler ! Yakışıyor işte adama, en güzelinden bir aşk, bir sevda. Tutup yedi düvel kolundan, sarıp belinden en narininden, haykırmak gelişine insanlara.. Yakışıyor işte haytalığı, her türlü sevdanın. Uslanmaz derinliği gecenin ve düşünür yağız, gözler.. En masum isyanlara sarıp bir kaç çiçek deneni, yastağında kokuyu bırakmak aslen çıkmaz sokaklarca. Adının geçtiği her adımda naralara boğmak her kulağı. Delikanlıya sormak...

N'oluyo lan ? İki roman klarnet taksimi dinleyip tribe bağladık. Yok ulan işte böyle şeyler hayatımızda. Yok ! Ne delikanlı, ne afilli bir sevda, ne de haytalığı adamın..

Aklıma gelmiyor ama rüyalarımdan uzaklaştıramadım henüz yani sanırım. Kendi bokumuzla oynuyoruz. Bildiniz mi şimdi ? Gördüğüm rüya sanki önceden çekilmiş gibi. Ha diyeceksiniz, arkadaş rüya bilinç altı zamazingosu falan.. Ne bileyim ulan ! Anlamaz olurum böyle işlerde bilinçaltı. Sanki benim gönlüm, denizaltı.

Üzüldüğü bir şeyler var sanki.
Kulağıma hoş gelmiyor vaziyeti.

Biliyorsunuz ki saklayamıyorum özlediğimi. Bu başka bir şey. Onu görme bilinci değil. Sadece bir istek doğrultusu. Hali, hatrı sormayı bu kadar arzulayacağımı, tahmin bile edemezdim. Allah mesut etsin birde..Yani, aslında, emin olun şuan paketimde kalan son üç sigara daha çok sıkıyor canımı. Fakat, durum ötenazi belirtisi sanırım. Yoksa düşeş gelirdi zarımız. Anadın mı ?

Özlemler, Aykut



8 Ağustos 2011 Pazartesi

Yıkansa da Çıkmayan, Kulağımda Ki Ses.

Kaybetmeyi sevdiğimi bilmiyordum. Islaktı üstümüz ve zaman zaman yerde biraz kırıntı.. Yazamıyorum sanki. Duyduğum sesin, çağırdığı başka birileride vardı, benden başka.. Ben sigara yakmaya gider, düşünemezdim. Güzel şarkıları gecenin ve sahipsiz yıldızlar olurdu gökyüzünde, benim umurumda olmazdı. Bütünü ile sevişememek bir nesnenin ve tuhaf sancıları kabus denenin. Ellerimizi delen kimdi ? İçinden geçen kokulara sahip çıkamadım. İyi, kötü çirkinleşmek yukarıdan aşağıya ve farklı açılarda. Yazmıyorum sanki. Bağışla !

Belli bir zaman geçecek denizin üstünden. Kavram karmaşası değildi aslen canı sıkan, kanımca. Ya biri git diyecekti, ya diğerleri kal. Kaldıkça batıyordu sanki ve her yanım çakal. Kulağına fısıl dayamadığım tek sözcük ise de, hoşçakal.

Gemi batmadan kaçanlar olmuş.

Eli sevda tutan herkesi öldürün, emri verilmeden..

Eski esvatlar var eski hatıraların yanında. Duruyorlar gece gece, Allah Allah.. İnsanın bir yanı insaf derken, diğer yanı ifşa diyor. İfşa etme durumunu, vaziyetini. Gösterme jartiyerini. Hayat, yaşayamadıklarını en çekici kılandır. Yaslanamamanın teleşı alır götürür. Ne bokumaysa o da..Anlamıyorsunuz ama bende anlatabiliyor değilim zaten. Yüzlerin, binlerin, milyonların korktuğu bir döngü bu. Bulaşmayın arkadaşım. Hayat, deli racon kesiyor.

Paralarla dolu bir havuzda boğulmaman mümkün değil..
Adını duyması gerekenler, çoktan duyup unuttu ise, bok yolundasın.
Sigaranın külünü dökerken bile tutturamadığın, yalnızca bir kül tablası. Unutma !
Öyle ise niye var karanlık, aydınlık bile yakabiliyorken bizleri.. ?

Eyy cemaat, saçmaladığımı düşünüyorsunuz. Evet.Canınız cehenneme..

Bulaşmayın !

Sonuçta sevgiler, Aykut

modern fotoğrafçılığın temelini attın. fakat ağzımıza sıçtın.. sevgili  louis

4 Ağustos 2011 Perşembe

Sizde Sahipsiz Olabilirdiniz.

Hepsi hepsi biraz nota ve şarkıları gecenin.
Hikayeme dair, çalabildiğimiz kendisinden.
Elim gitmiyor değil bekleme durağına, bir yeltenme.
Sırf küllerinden bittiğinde söndürmeye alevi.
Hayıflanmak örtsün üstümüzü bu gecede,
Ayıp sanmak, nicesi kudretinde seni..

Ki seni bana elleri ile getirenin,
Sevgi ile uçurmak kellesini.
Ağzımda kalan tortusu, tadının.
Bin tövbe bozmak kadar heyecanlı
Ve günah, taaruz gibi oyunlar.

Hala üstümde bir devin ağırlığı.
Kaldıramıyorum.
Bağışla..


Sevgiler, Aykut

3 Ağustos 2011 Çarşamba

Gönlümüzün Yarı Çapı

Hep gülerek olmuyor sanki.

Biraz daha ekmek çalmak mı ? Asla !

Ve kalorifer peteklerine dönüp iç geçirmek, sessizce..

Son defa sarılmak geçer içinden insanın, eski fotoğraflar..

Ötesinde yalan biriktirir gariban.

Musallat her düğün günü, düğümlere bürünüp.

İçimde mevsim değişir.

Öldük mü dersiniz ?


Bu işler zamansız..
Sen anlamazsın.


Sevgiler ,Aykut

Gecede keman hıçkırıkları, başımda gam..  ve geminin final sahnesi..

27 Temmuz 2011 Çarşamba

Günü Birlik

Yeşil bakarken camekanından,
Binlerin ahhları cebinde.
Gözüne, dizine aldanışlar..
Çıldırasıya tapar kelimeler belki,
Olmasa da yerin yanım,
Aşkı nasıl tercüme edeyim sana ?

Yaşını katmadan hesaba, bir sor..
Sarılara bürünüp kendiliğinden,
Adım adım, yanında şarkılarım.
Elbet gelip geçici dediğinden,
Ee tabi ekmek parası,
Belki de kendisi ekmeğin..
Evet,evet.
Ekmek gibi, su gibi, ilaç gibi..
Kilometrelerin ölçemediği sarı.
Kuyruk değil, uyruk farkı.

Daha fazla bakmadan gözlerimin içine,
İyi ki, dedik. İyi ki,
Uzun endamına rağmen sıcaklığın.
Dur lütfen ! Dur artık..
Aşkı nasıl tercüme edeyim sana ?


Sonsuz sevgiler, Aykut

Güneşte Kalan Dik Açının Hazin Sonu

Daha deli cevşenler yazmak aslında
Ve daha niceli sevişmeler..
Kaça kaça, tutulmadan çabalara
Bana ne denir ki şimdi?
Ya da bir sonra ki şarkının sahibi,
Daha gariban çehreli çocuklar..
Daha daha..

Fişini çekmek gibi.
Kalem tutmayı unutturan.
Ve gerçekten güldüğümüz..
Bana da hak vereceksin,
Makam karışıklığının arifesinde.
Lakin kendimce olmasada,haklıyım.

Daha çapraza çekiyorum dik açıları,
Dahadan kaçarken kendim timsali,
Yemin ederim abi,
Belası olamadım bu içten pazarlığın.
Çok zor başarıların tadı,
Küçük gördüğümüz insanoğlu,
Bir de yalanı, söyleyenin.
Hiç kaçırmadım da aslında keçileri
Onlar söylemeseydi belki şarkıları.
Sadece şaka sanıyorum.

Güzel havuzlu kadınlar,
Tanrının vitrinlik fikirleri
Haşa Rab, bağışla,
Bağdaşında falsolu gençliği.
Yaşımız genç bizlerin.
Son demi ile maviliklerin,
Ölmek ki, açık arttırmada.

Duyuyor musunuz ?
Fazlası ile az kaldı,
Bu başlangıçın sonuna..

Sevgiler, Aykut


17 Temmuz 2011 Pazar

Gelmeden Haber Ver Bari

Elimde tutmaya çalıştıklarım var.
Güzel insanlardan ekili bir bahçe..
Gönül taaruzunda çıkarsız ilişkiler,
Görebiliyorum..
Öldüm aslında, en güzelinden.
Yoktu kimse..

Eve döndüğümü söylemeyin kimseye.
Kızlarını saklar köyün kadınları.
En kritik kararları gelişine almalı sanki.
Ve de güzel çeyizleri olurdu, karşı komşunun.
En tutkulusu, bedenleri yasaklar ile kavurup,
Ayağında ki isimsiz altıncı parçağın ifşa edilişi.
Oyalanadursun şimdi insanoğlu, ben..
Öldüm aslında, en güzelinden.
Yoktu kimse..

Neyin kararını veremiyorum ki ? Aptallığım, bir kaç level daha atlarsa, dile gelip konuşacak sanki. Aptallığımın derecesi bir deşifre olursa, ipe götürür belki de beni, giderim.


Aptallığımdan sevgiler, Aykut

15 Temmuz 2011 Cuma

Tetris Kırılınca Haber Verin. (Bende Saksı Değilim)

Sen değilsin geri gelen.

Hep durduğum bu yerde kahve yudumlarken, aklıma gelmediğini söylemeden geçemem. Fakat sen değilsin bu işte, anlasana ! Yani nasıl anlatsam, fotoğrafın bile değil belki. Belkide ben büyütüyorum, cezvemde seni. Ne boklar yiyorsun ? Kim bilir ? Hep bu erkan oğur'un yüzünden sana itaflarım. Kızma bana, unuttum diye seni. En güzeli de, aklıma olur olmadık gelmeyişin. Yeni devrin, en kasvetli çağında, seni birden öte tutan objenin bile terk edebilmesi beni. O en mutluluk verici, o en bitirici anında elinde ki bütün kozu oynatan adama.. Bak, hasır koltukları unutmadım ama seni unuttuğum kadar. Şivesini tutturamadığın figüranlar var. Biri bendim, biri sırada ki.. Merhabayın ! Sabaha ne kaldı şurda, hepsi hepsi ay saklanma telaşında. Daha büyük hatalar, seni aramam başka biletli yolcularımda. Bütünü ile bununla sınırlı.

Gelişine yazmakta, ne tuhaf şimdi...

Daha bir yerimden örterdin üstümü,
Sen zümrüdü anka,
Sen biraz çiçek kokusu.
En çözüm odaklı sevdalarda dolandın.
Almadan gittiğini,sana susarak bildiriyorum.
Tren saatlerine bakabilmenin kefaleti ödenmişti oysa.
Ellerimi yıkarken şimdi,
Kirlerini daha net görebiliyorum.
Temiz şakalarda.
Sigaramın sonunu içmeden attığım için kızma.
Hiç kaybolmayan çakmakta yok buralarda.
Adının müşküllüğü, daha sıcak yataklar.
Aslanı avda görenler olmuş.
Vay şimdi, ormanın haline!
Orda , burda karşılaştığım,
Koca gökyüzününe yıldız sadakası.
Hep sevdirme kendini, olur mu ?
Bakıyorum da şimdi,
İlmekler ile ölçmüşüm sanki,
Sana ibadet ederken ki tren yolunu.
Seni sarabildiğine unutmuşum.
Aşk, demesin gelecek nesil.
Hani şu son deminde, orgazm numaraları.
Hani şu sen dedikçe, ebeveyn yasakları.

Seni unuttuğum için, özür dilemek gerek.
Farkında mısın ?
Hava yine sıcak..

İnsanoğlu görebildiği herşeyi sahiplendikçe, sahipsizim düşünceleri sarmış çehreleri.

Son ricam olsun; Obamızı buraya kuralım. Belki haytalığımıza da terler, kendimizle alay ederiz.


Segiler, Aykut

13 Temmuz 2011 Çarşamba

Belki Temmuz Bile Bitmeden..

Elimde çizik, aklımda ki nan.
Kimimiz utanacak bundan,
Kimisi için yalan.
Şimdi,
Belki de fısıldarsın sen,
Belki zaman dize gelmeden,
Belki henüz temmuz bile bitmeden.

Koca koca hasatlardan,
Sana bana anca kalan.
Yine de bir günce yalan.
Ki sen,
Belki de hayıflanırsın belli etmeden.
Belki biraz daha eksilmeden.
Belki henüz temmuz bile bitmeden.

Çıkıveririsin saklandığın yerden..

Sevgiler, Aykut

Gecenin Jartiyerini Görebilmek

Çoğu zaman inanmıyorum zaten.
Gözümle gördüğüm seni...
Anlatmaya teşebbüsten tutuklu sanki.
Kimliksiz mi sandın ?
Uzun, beyaz parmaklı ellerin.
Yok dense yeri, eminim.
Gerçekten de uzun sürdü bu.
Ve gerçekten gülüyordu,
Serzenişi çaylaklığımızın.

Hoş bir tiryakiliktir sinemde..
Güzel adeleti ile insanın.
Elbet yine gelecek diyerekten lütfu,
Susmaya meyillenmedik mi ?
Nedeni oldu temiz çamaşırlar,
Doğmayacak nesillerin.
Soruların cevabı var ama sorular..
Akılda kalıcı bile olamamışken,
Bitir Ya Rab, bu keşfi.
Israr edemem işte,
Bilirsin.

Küçük elleri ile insan avlar, şahit.
Yoksa her avın aynı mı olur kederi ?
Uzun boylu isimler ile sevişmeden de,
Uykunun sabrını sınar,
Ömrü geçirmedik mi ?

İmkansızı istememeyi, bilemedik ki..


Sevgiler, Aykut

8 Temmuz 2011 Cuma

Değişik Kimlik Bilgileri

Üzgünüm.
Bir orman düşünüyorum, kimsenin bilmediği..
Biraz ağaç belki içinde süsü gibi..
Bitkinin, suyun, hasretin az da sevginin.
Bir de seni üzme telaşımdan kayırdığım kendimin.
Üzgünüm, sevemezdik çiçekleri..

Elimi, omzunda düşünüyorum.
Parmaklarımı kalbinde, esir gibi..
Düşleyemeden bu gemiyi tarumar edeni,
Sen, diyemiyorum eskisi kadar seni..

Üzgünüm.
Ormanda bir evi, bir köyü bir yaşam deneni,
Alıpta koynuna bu besleyeceğin benim, dediğini.
Ekmeğin bir parçasını, güzel gözlerinden esirgediğimi,
Bilemedim.
Yara bere içinde ellerim,
Tutamazdım seni..

Üzgünüm.
Biletlerimden bir cam kenarı,
Hayallerimden terk-i diyar olanı,
Hep dünde kalıp, bugünü hiçe sayanı,
Göremedim ben bu masalın yarınını..
Eyy benim ilelebet dediğim,
Üzgünüm, saramıyorum yaranı.

Kırık, ıslak ve ötenazi hakkıdır,
Nedensiz sevişmelerin..
Ben hepsi hepsi, üzgünüm şimdi.


Kimsesiz, Aykut




Yarışın başlangıç noktasında kazı çalışması..

6 Temmuz 2011 Çarşamba

327. Kayıp Ceset Klostrofobisi ve İtalik Dürtüler

Sesim titriyor gözlerinin içinde.
Suyum bitmiş, gece gelmiş.
Fotoğrafların gözler önünde,
Bilemedim. Elim gitmiş.
Kaymış işte, ne bileyim gözlerinden.
Her yeri kayıp, en sessiz gitmişsin.
Ürkmüş alacalı renkler,
Gelmeyeceğim dedikçe,
Sarkmış.

Hep benim gibi kalmışsın zaten.
Yok, merak etmiyor değilim seni.
Elim gitmiş işte, ne bileyim?
Artmış mı dersin aurası kirpiklerimin,
Sanmış mı dersin doğmamış çocuklarımız annesi,
Seni..

Öldüğüm tek dünya burası iken,
Ve hala her enstrüman seni tanıyorken,
Koşarak gitmemiş mi Hak'ka selamet.
Utanmamışsın sen yok.
Unutmamıştın zaten de.
Elim kaymış işte, ne bileyim ?

Senin çıplaklığın korkuturdu,
Benim acıkmalarım,
Bin öğün tenini.
Seni sana, sendekini,
Sende ki kini kavuşturmamışsın.
Ki sen,
Görmeliydin sana diyemediklerimi.
Özlemek ne kelime ?


Sen çirkindin ve saçların.
Örtülmeye and içilen bir tavrı sevginin.
Ölmemeliydin !
Denizde ki girdap,
Tenimde ki son durak,
Elimde ki kısa çöp.
Hani yıkardık bulaşıklarını birbirimizin.
Saklar içten içe, ceyran ceyran..
Sevişmek ne demek ?
Kim daha net görebildi seni ?

Karanlık ne de güzel aydınlatırdı.

Ve bir sayfa daha çevirir, 
Üflerdik surrumuzu.
Gülerdik.


Yerde yatan seni görmek,
Sende ki fikri keşfetmek,
Nicesini sığdırmak herhangi bir cebine.
Ahlar köyünde birbirimizden.
Yoksan bir iletken kadar,
Ve dünyaların nağme tohumları ile 
Lanetler diyarının en ücra çerçevesinde,
Yoksan, yoksun demektir.
Ölmeye lüzum yok.
Ölümsüzün olamadım !

Uzun rüyalardan seni çalmak mı dersin ?

Ellerimden toz gibi adını,
Sarıp sarmalayıp cesedini yakmak.
Bakışlarından kaçıp,
Seni başkasında bulmak.

Küllerim ile küskünlerim,
Bu alıp gittiğin,
Zaten, hepsi senin..

Bir otobüse bindim.
Bir daha görmedim.
Ki ben eminim,
Düpedüz kıyamet senin sevdiğin..



Sevgiler, Aykut

Senaryomuzun Talihsiz Replikleri

29 Haziran 2011 Çarşamba

Issız Alemin, Üstsüz Çocuğu

Kadınlar var. Kadın olamayan kadınlar da var. Ama kadın var, kadın yok.

Sonra şöyle dedim, " Karanlık iyiydi be abi. Kaybederek yokluğa kavuştuk."

Üstüm başım, hala üstüm başımda iken buradayım.

Çocuğun hiç bir şeyi yoktu. Tek şeyi, sonrasını şey ile bile tarif edemeyeceği bir şeydi. Bir gün oldu.Telefonu çaldı çocuğun. Apar topar bir heyecanla açtı. "Efendim" bile diyemez iken henüz, "alo" dedi. Şöyle bir bokun boşluğuna doğru. Telefonda ki "Hey baksana, nabıyosan? Ya bir peluş oyuncak var. Onu nasıl satabliriz ?" Diyerek arka arkaya sıraladı maruzatlarını. Çocuk, o andan itibaren akut'tan daha kurtarıcı, itfayeden daha söndürücü, kızılaydan daha yardımsever, bir bakkaldan bakkal, bir dahiliye uzmanından dahiliye uzmanı yani hepsinden hepsi oldu. (Her zaman ki gibi yani) Çünkü ne zaman bir şey istense, bir şey sorulsa, her an her şey olmak mübahtır. Ve cavapladı çocuk; " Nasıl bir peluş olduğuna bağlı. Ve ne alaka?" Çok geçmeden cevap geldi; (tahmini somurtma ifadesi ile..)" Ya sevmediğim, ,istemiedğim biri almış işte.. Satmak istiyorum." Çocuk şoke olur aslında ama bu durum yani şey bu durumu ne şekilde değerlendirirse değerlendirsin haklıdır ve bildiği vardır. Fakat yapısı bakımından çocuğuın içinde volkanlar patlar alevler, kıllar , yünler ve traş losyonları.. Çocuk; "Kim aldı?" der ve şey hiçbir şekilde isim vermez. (uzatmaya gerek yok) Fakat birkaç diyalog sonrasında artık dayanamayaıp şöyle der çocuk; " Ne satması yaa..? Paraya mı ihtiyacınız var ? Ne yani, Ne ? Hayır ben olsam gayette mantıklı olanı yapar, tutup çöpe atardım." Şey bunu çocuk ile paylaştığı için pişmanlık zafiyatı geçirir ama bellei atmez hatta.. Çocuk düşünür, para mı lazım ? Çocuk düşünür, ne lazım ? Herşeyi yapar ki çocuk, her şeyi becerir ki ! Şey, herşey olsa, yeter.. Sonra günler, aylar falan geçer. Çocuk Şey'lere gider peluşu görür. İğrenç sarı bir boktur. Daha da gün olur, devran döner efendim, kör ölür badem gözlü ölmez falan.. Ve "Şey",  "Hiçbir şey" olma yolunda uzun adımlar kat ederken. Hatta hatta "Hiçbir şey" bile olduktan sonra..Yine bu çocuk, yine der ki; " Annen, annem olur. Sen kardeşim olma, yeter!"

Dedim ya; kadınlar var. Kadın olamayan kadınlar da var. Ama kadın var, kadın yok.


Sevgiler, Aykut

Şey..

Kadın..

27 Haziran 2011 Pazartesi

Kötü Bir Başlangıç İçin Kalan Son Sığınak.

Dizlerim, dizelerim kadar esnek değil. Koşamam sana..

Bir kaç nota daha yakışabilirdi aslında, hiç dinleyemedin!

Hep bir daha ki bahara diyerek öldürdük zamanı, kalamadık.

Ellerim kopana, bedenin yanana, fikirlerim savrulana dek !

Sen ise en fazla, dudaklarınla adımı unutabilirsin..

Her yerindeyim, hep yerimdeyim..


Makus tarihidir ömrün.
Ellerimle tam yanına gömdüğüm.
Ve tam susamış, susacak iken sana,
Beni yanında götürdün.

Bütün bunlar yalan !


Unutulmaması gerekir ki, sadece doğruyu bilenin söyleyebildiği şeye "yalan" denir.

http://fizy.com/s/1m87h7


Kimine göre sevgiler, Aykut

Israr söylemi.

26 Haziran 2011 Pazar

Batik Boyama Kitabi

Hangi gün pazardı ?
Lokantalar adımı bilmiyorken henüz,
Gel dedim işte kaçalım,
Veremeyeceğiz hesabı.
Sanma ki, önümüz gündüz.
Gerizekalı !

Toplama dedim şu saçlarını.
Dağınık, tıpkı yolum gibi.
Kul yapar, inanamadıklarımı.
Sanırsın; kum gibi, toz gibi.

Kadrajımızı kim dolduracak ?
Peki ya, ton balıklı salatam..
Ve güllerin tam ardında ki çıplak bedenlerimiz.
Kaç kişiyiz ?

Savulun alçaklar !
Şimdi, müebbet zamanıdır gönlümün.

Sen, zamanı bir sokağın sonunda,
Omzunda kedinin siyah tüyleri ile,
Bir bakışınla belki denize dönüştürürsün.
Evvelinden şahidim !

Benimse söyleyeceklerim vardı., belki..
İlaçlar kullanırdım.

"Bunların ardına sığınman doğru olmaya bilir", dedin.
Haklıydın !

Sevgiler, Aykut


bilinmeyen bir x ışını !

21 Haziran 2011 Salı

Demirbaş Bedenler

Bin tüfek vurmasından iyidir.
Şer bulmak kıyında senin,
Ve her lokmanı saymak..

Deneme yanılma bir bitiş.
Ellerimin olmadığı her yerde elin,
Ve asla dil uzatmadığını sanmak..

Özneyi yitirmek cümle bitirir.
Senin farklı dillerde masalların,
Ve fotoğraflarınla kişiliğini sunmak..

Tam hasat dönemin, nadasa feryat.
Av olmak avında senin,
Ve vurulmak gökyüzünde.
Ve bir sobe gözlerinde.


Sevgiler, Aykut


Saklanmadan kaybolan..

20 Haziran 2011 Pazartesi

300. Fotoğraflarla Sevişememenin Götürdükleri

Fotoğraf denen şeyin icadı, makinesinin ne amaçla o kişinin bilinç altına girdiği, neden böyle birşeye gereksinim hissettiği flan, fıstık işte..

İnsanın kendisine benzemediği şeylere, fotoğraf denir. Bir çok farklı nedenlerden ötürü kimi zaman değişik pozlar, kimi zaman vesikalık resmi işler, kimi zaman da sırf ibnelik olsun diye "çekiyorum" üslubununun çeneye vurması sonucu ile sonuçlanan şeylerin, kimyasını bozarak elde ettiği nesnel veya piksel neticelere de denilebilir. Herkes fotojenik olduğunu bile iddaa edebilir. Fakat bu kişilerin "fotojenik" tanımları bende şüphe ve merak uyandırır.

Gülhane parkına gitmiştik. O dönem elimizden düşmeyen tek oyuncağımız bilmem ne marka dijital fotoğraf makinesiydi. Ne yapsak fotoğraf, ne görsek fotoğraf.. Hatta fotoğrafa, "resim" bile dediğimiz ve icat sahibi kişinin kemiklerini sızlattığımız anlar bile olmuştu. Bir tek ikimizde değildik o an.. Arkadaş bağı ile bizimle bulunan biri daha vardı yanımızda ve o iyi birisiydi, tanıdığımız kadar. O dönemler içerisinde fotoğrafçılığa duymuş olduğum merak ile bu iki sevimli arkadaşın fotoğraflarını çekiyor, sonra sıra sıra bakıyorduk. Flu fotoğraflar hakkında"aa bu çok güzel ama fotoğraf kötü çıkmış" diyerek silerdik. Ve kadraja her flu yansıyan fotoğraf güzeldi ama silindi. Herşeyin sırayla olduğu zamanlardı sanırsam. Sıra sıra ikimizin fotorafını çekerdi bu iyi arkadaş sonra ben ikisinin. Hatta yolda geçenlerden biri bile, bizim. Hemde sırasıyla...

Canlı bir parçasının bulunmadığı ve üzerinde, önceden veya sonradan oynanmaya müsait olduğu için bu zamazingo, hiçbirimiz olduğumuz gibi görünemiyoruz. Yani hepimizin muhakkak kusuru bulunduğundan ötürü..

Bu konuya nasıl geldim diye sordum kendime şuan ve cevaba bak! İnsanları fotoğrafları ile düşünüp, hayal ederiz. Daha da büyük mesela, arzularımızı canlandırır, egomuzu tatmin bile edebilme yeteneğine erişebiliriz. Eyy kendi kusurunu reel faaliyetler ile örtemeyen insanğlu, sana diyecek söz bolluğundan, iki yakamı bir araya getiremiyorum.

Bahsetmek istediğim bu kısrak döngüyü yansıtamadığımı düşünüyorum.

Kendi kendimizi fotoğraflamak, örf ve adetlerimizden olma yolunda hızla ilerliyor.

Kameralar telefonlara bulaştığından beri... sarardı tiryaki menekşeleri...

Ünlü biri ile bu işlemi faal hale getirmek, hangimizin libidosunu yükseltmez ki..?

Bir fotoğrafa, birinin fotoğrafına bakarak, aşık olabilme ihtimalini geç, bizzat aşktan gemiler yapanları gördüm. Ve üzüntümü paylaşmak istedim. Hatta olayın boyutunu değiştirelim biraz. Mesela biri ile.. dur,dur bunu anlatmamalı !(Sakladığım şeyleri bilenler, saklandıkları yerden hiçbir zaman çıkamayacak kişilerdir.(Kahretsin yine tarihi bir cümle kurdum:p)) Yani işin aslı; fotoğraflar ile sevişemez hiç kimse ! Bu muhasebesini tuttuğumuz ve hayatımızı adapte ettiğimiz çark neden var ?

Kimse çekildiği kadar fotoğraf, kimse çektirdiği kadar fotojenik değildir !

Allah başka dert vermesin. Amin.


Sevgiler,Aykut

16 Haziran 2011 Perşembe

Bir Pastörizenin 2. Gün Semptomları

Bazı şarkılar ayin tadında.. Sen nehirlerin yataklarında yürürdün ve örterdin üstüme hani yuvarlanıverip, canlarım isterken.. En güzel günleriydi onlar ama geri geleceklermiş gibi değil, bu sefer...

Şimdi maviye boyanmış, eski renksiz kaldırım taşlarını hatırladım. Bir sıra mavi iken hemen arkasından onu takip eden beyaz kaldırım taşı, nesnesiydi üstüne basmadan çiğnediğimiz eserlerin. Bir avuç içi büyüklüğünde yastığın üstünde kalan saçlar. Sabah ve buna imtiyaz göstermeden, alıp ceket denen boku uzaklaşırdım/dık. Asma köprüden her geçişte sallanan ızgaralar, sanki mümkün olsa arasında kayıp gitmemizi ister gibi bakıp, meraksardı neticeyi. Uzun yol macerası değil bu. Sadece gevşek adımların kaybolduğu ve etrafında yıllar sonra ağaç olacak fidanların küfür etmesiydi bünyemize. Ne umrunda olurdu da, aç karınına yak bir sigara daha.. İpe dizilmiş çamaşırlara çamur sıçrarken de şahit olduk. Gülerek hüzü bastırdığımızı sanıyorken de, maskara.

Sana yazıyorum zannediyorsun ama henüz aldığın her defterin sayfaları boştur. Ve sen, ben, biz, siz, onlar her yeni sayfa açarak geçmişten kurtulduğumuzu zannederken bile, yeni sayfanın ister istemez önceki sayfa numarasından devam ettiğini biliyoruz. Kalabalığız işte eyy halkım ! Una banıp ta kızartmalı, fotoğraf olmasa bile çerçeveleri. Yolun sonunun karanlık olmasınınn tek nedeni, gereksiz yere çok zaman öldürüp akşamı etmemiz sadece, saçmalama ! Unutma; senin adın kadın. Ünlem.

Sigara dumanı sinerse üstüne, sigara içmediğini ıspatlayamazsın.

El ile yıkadığımız çamaşırlar, daha temiz mi oluyor ne..(?)

Akvaryumda ki balığım, benden daha yalnız...

Pişmaniye de yememeliyim.


Sevgiler, Aykut


Genel seçim sonuçları, temsili çalışması..