31 Temmuz 2013 Çarşamba

Kimseyi Kırmayayım Diye Diye Paristen Gelen Vazoya Dönen Adam

Sanane ulan kedilerden..?
Sen hiç yaz günü üşüdün mü ?
Kalemleri sırf ibret olsun diye,
Kendine batıra batıra hemde,
Zamana karşı, zamanında gülümseyip,
Dize gelen sularda, boğulup öldün mü ?

Daha mutlu görünmelisin kurabiyem. Sen yemezsin ama bende yapamıyorum zaten hamur işi. Ne kolay dimi? Nasıl olsa olmayacak olguları zorlamamak; bazı senaryoların başarılı ve hoşgörü barındırması. Göz damlan da bende kalmadı. Lakin senin göz damlan hiç olmadı. Ohh bee ! Artık, gidebilirim. Buna bir engel kalmadı.

Acımasız girişimlerine karşı durabilmek farz olmamalı. Hemşireli şeyler yazma be adam ! Komşular alışverişte sanmasın seni. Bana bir masal anlattılar; asır sürdü. Gözlerini kaçırmana kızamıyorum. Alamadık ki şu ehliyetini yeniden stajyerliğin. Cemal Süreya'da, o kardeşi olan gözleri unutmayacaktı, unutmadı. Senin de "kardeşimlik" dürtülerin depreşmesin be kadın. Öyle deme, lazım olur. Nasıl olsa bir yolu bulunur o koca koca kadınların doğurmaya çalıştığı mucizelerin. Bak sen gittikçe alınıyorsun ya üzerine, işte o aynı üzerine gelemiyorum senin. Cebim delik gibi benim bir tenefüslük hemde. Hemde üzerime çay dökülmüş geceden. İşte bu güzergahta yangınım, üfleme !

"'Öyle güzelsin ki, kuş koysunlar yoluna' bir çocuk demiş."
-Nilgün Marmara

Sevgiler, Aykut




27 Temmuz 2013 Cumartesi

Hastanın Durumu İle İlgilenmeyen Hemşirenin "Banane yaa"sı

Girdiğin her sokak çıkmaz olur. Çıkmak istediğin sokaklar ile dolusun. Kiminin gidişi, kiminin dengesiz bayramlarına denk gelir. En acı tarafı da budur, güzel memleket biberimin !

Kılı kırk yarsan da, deveye konuşmayı öğretsen de, ellerini parçalamaya çalışsan da sana doğru gelen ilk banliyö treninin altında; bazı şeylere kader denir. Bunu kabul edenler de olur belki, etmeyenlerde.. En renkli şeyler, en tatlı şeyler değildir de çoğu zaman. Görüntüsüne aldanıp yanılgıya düştüğümüz bahçelerimiz vardır hepimizin. Ve bizler, hepimiz yüzyılın salakları olarak tarihe geçeriz. Ansızın, kimseye haber vermeden ölürüz daha bir. Aynı bahçede ölen çocukluklarımız bize küfür etmeden koşarak uzaklaşırız. Bu aptal döngü sonradan sonraya, kimisinde ağır rüzgardan yüz felci hissi bırakır, kimisinde yokluk hissi.

Kaybettikleri ile övünen adamın, saçma sapan uzayan sakallarına benziyorum ben. Kazandıkları ile yetinemeyen borsacılar kadar mutsuz..

İlk kadrajını hatırlamıyorum. Tuhaf şerbetlerinin o karşı koyamayacağınız tadı ile sarhoşluğunuz katlanıyor. Tarihin arka odasından sesleniyorum size, kim olduğunuzu da bilmiyorum ama yine de canınız cehenneme ! Çok uzun sürmez kusmalarım ve öksürmem yüzünüze karşı; buyurmayın meraklarınızı. İsteyemiyorum da kirli esvatlarınızı uzun bir süre.. Duvarlarda ki pürüzler kadar fikirlerim vardı benim. Taa ki sıvacısı gelene kadar bu inşaatın. Ben bir kaybın neferi değilim. Bu bir kaybın eseri değil. Güzel şarkıları kıskandıran gecelerin kayıp repertuvarlarına da selam olsun. Tam ayrılıyorken sana söylediğim selamdan hemde. Tam yanından ayrılıyorken kıskandığım ulaşım aracının seni götürdüğü istasyondan. Bak dostum; takabilirsek şu at gözlüklerini, ben koca bir yalancı çıkarım. Bu yüzdendir görmemeye ihtimallerim senli günleri. Hasar tespit çalışması lüzumsuz geliyor daha bir. Perte çıkan yanlarımız da vardır elbet. Beni düşünmeye sen gark ettin. Öyle ise anlıyorum ki burası, yolu ayrılanların kerhanesi !

Sonu mutsuz biten masajların merkezindeyim.


Hep yarım kalanlardan, Aykut

yazması oyalı, kundurası boyalı...






23 Temmuz 2013 Salı

Kara Vicdanlı Yarin Beyaz Tenine Konan Kara Sinekler

Çerçevenin kenarı yok sanki...
Söylemenin de manası, gözlerimi kısamadım.
Seni anlatmama kararı aldım havaya,
Oksijeni bu derece şımartmaya gerek bulmadım !
Solumuyorum genelinde bir başkasının inandıklarını.
Çizmiyorum ve tutmuyorum, güneşe doğru parmaklarımı.

Temiz çarşaflar seremiyoruz gönlümüze...

"Kafiye olsun diye değil."


Yersiz bildirimler, Aykut

21 Temmuz 2013 Pazar

Dillere Pelesenk Olan Zavallı Pezevenk Adamın Feryadı Dört

Biz baharları tükettik !
Yarıda kalanlar müsait bir yerde inerken de, sessizdik.
Bugün olmaz ise, bir gün elbet; sana dair gecelerde süslendik.
Öksürdüğümü ve boğazımda ki düğümü birde şu senin düğünü..
Nasılda basıverdim mavi alevli uykumda..?
Ve gülerek ve ayrı kaplardan içiverdik suları.
Ve nihayet, şimdi seslenmek için çok geç,
Koşarak uzaklaşmak zamansız.
Diğer bazı şeyler, bazı bazı erken.
Vakit ya, hepsinden geç.

Mutlak bitecek vecizeler ile doldurduk mühimmatımızı.
Ölüme koşuyoruz her an, önüme pisliyor kuşlar.

Pis vecizeler, Aykut


bana bi votka martini !





18 Temmuz 2013 Perşembe

Tıp İle Alakası Olmayan, Babası Baytar Kasaba Şerifine Yapılan Şakalar Silsilesi

Sana ulaşabileceğim başka bir nokta komuyorsun.
Arayamadığım numaraların meşgul olmamasıdır tek dileğim.
Kalbim bir an duruveriyor ama, sen çok yaşa !
Gümüş kollarına güvercinler konuyorken de küsüvermiştin.
Hasat dönemi ölme dedim binlerce kez, ölme !

Babam memleketinde, Aykut

üzerinden yol geçecek evleri çok üzüyorlar.

9 Temmuz 2013 Salı

Her İmsak Endorfin Salgılayan Yanlarım

Belki sen daha çabuk yaşlanır, benden sonraları ölürsün.
Belki senin çirkin talihin olurum, belki de doğumda ölen yavrun.
Bir kitabın bin kelimesi sanırsın, içinde ki yüzlerce şeytanı.
Bilir kişinin rakamları küser zamanla ve kırıldıkça sen cama, cam sana..

Eğer fazla varsa, bana hak verebilirsiniz.

Sessiz uyuşması, Aykut