Ölmeye devam ediyor menekşeler...
Kılı kırk yardığım günlerin şeffaflığına ulaşamıyorum. Farklı tatlar veriyor sigaralar. Can çekişen başka bir yarım da ölmüş. Ceset demeye bin şahit gerekirken, kokmaya bile başlamış. İnanın bana çok sürpriz oldu. Yoksa burada olamazdım. Olmamak için mücadelem vardı. Mağlup oluyorum. Az bildiklerime katıyorum bilemediklerimi. Sevdiklerimi gömüyorum beş paraya, ıslanıyor yeryüzüm. Anlamsız gelen günlerim oldu. Yükleyemedik, bittabi çoğulduk. Bana göre değilmiş nevresimler. Ömür eksilirken öğretiyorlar adama ! Hasırı zarar görmüş bir tabure vardı. Belki yedi senesi. Çöpte rastlar olduk. Kısa cümleler adımı tanıtıyor. Öksürmeyin sayın beyefendi. Burası ölmeniz için tasarlanmadı ! İnsan hayatı böyle karmalaşıyordu işte. Başka renklerin diğer renklere serzenişi olabilirdi bu. Aynı beyefendi öksürmeye devam ederken birden sinirlenip kusmaya başladı içini. Buna bilinç altına sıkışmış silüetsiz haykırış demek istiyorum. İçim buhranlı, içim alacalı artık. Zehirlendim. Uzun uzun beklediğim saatlerde, dolduramadığım boşluklara da isim vermiştim. Neyse ki hatırlamamaya kurdum kendimi. Kurulan başka yanlarım da olmuş, ölmüş. Hay aksi !
Kimselerin bilmediği elimde son bir menekşe belki. Tek atımlık son kurşun...
Notalarının çılgın tavırları vardı ve kaprisli mesajların bütünüme işlediği bir nakış oldun. Kıstın sesini kibrit çöpünün ateşe müsait yerlerine sürtünürken ki seslerini ve saygı duydun. Bende kulak verdim ama inan duyamıyorum artık. Başka bir şey vermek gerekebilir diye de ilişmiyorum pek. Malum, kalmadı eser sahibi buralarda. Beni uzaklara savan yarım yağlı bedenimde güneşe nazaran uzun kollu günlerin saçmalığı; emir altında olduğumu yüzüme vurmaktan geri kalmadı. (Dinsin meraklar) Sessizliklerin en büyüğünü giydim. Sırf böyle istendi diye değil rezervasyonlarım. Başka hayatlara bulaşan burnum da kırık. Elinin dışı ile (bakın bu çok klişe) başka kenarlarına ittiğin kaygılarımdı sana senelerce masal anlatan. Saçmalama sana değil bütün yazım. Sadece bir kaç cümlesini hak ettin. Bu "iyi halt ettin" in tasvirinden ileri gidemiyor. Üzgünüm. Öğrenmek bitmiyor insanoğlunun mektebinde.
Menekşe, iletilerinde pişmanlık kokulu yemekler pişiriyordu.
Dolu bir cumartesi gününden hepinize merhaba. Yalnızlığın cumartesi kokusu iliklerime işliyor. Buna mani olacak orta oyunların sahnemde oynanmaması kararı alındı. Onadım. (Tek kelimeden bile cümle olabiliyor. Ne güzel lan !) Kayıp bir kumandaya, aynı en halkı, sehpanın üzerinde duruyorken de bu kadar önem verseydi, belki kaybolmazdı. Tekrar kaybolmanın mutluluğu, her an her yerde bulunabilme ihtimalime karışıyor. Anlattıklarımın şahıslar tarafından okunulması korkum zeytinyağı gibi suyun üzerinde duruyor. Kıymetli saatlerim, kıymetsiz yağlı boya tablolarında kayboluyordu. Defalarca söyledim oysa, evimde istemiyorum diye. Sonra biri bana "olm burası senin evin değil lan" diyor. Ne kadar güzel olursa olsun çiçeklerim; tablolarda çirkin görünüyor. Neyse ki bağladım yine pazara cumartesimi.
Geç başladım.
Bir deniz var olur kapatınca gözlerimi.
Senin semtine sırnaşık olur semtim.
Gülüşlerin kahkahalara döndüğü,
Yolların kısalıp bitiverdiği,
Omuzlarına ulaşan zamanlara ulaşamadığım.
Şimdi ki geçmiş zaman bu.
Uzun saçlarından bahsettiğimiz günlerim sende kalmış.
Haftanın sekizinci gününü hatırlar mısın ?
Böylesi daha zor.
Geçemediğin kapının sonsuz kerameti |