20 Haziran 2012 Çarşamba

İlkel Münasebetler Karakolu Tutukluları

Toplu taşımanın gerektirdikleri vardır. Bugün ölsem, yeniden doğamam biliyorum. Adreslerin değişebilir ama yol çalışmasında asfalta adını yazılı unutan belediyeler kadarım.

Anlık gibi ama sürekli dürtü çeşidi tadı veriyor olmayışlar. Üst komşunun her gece horlaması suçunu, müteahhitin duvarları ince yapmasına bağlayıp, hastalığın üstünü örtmek gibi olmuşsun. Daralmıyorum ama darılmadan edemiyorum sana. Cenaze namazına en önden rezervasyon yaptırdığım yerine yetişemedim. Bu da benim cevabım evrene. Metronun kapısı açılır ansızın ve notaları karıştırırım gözlerinden göğüslerine süzülürken. Çoğumuz yaşadığımızı zannederken ben günlük güneşlik bir yaşam kaynağını yitirdim hemde kendi ellerimle. Olsun, diyemediğim yerindeyim yaşamımın. Ben bir uzay gemisi olsaydım, binerdin ama müziği açmamak koşulu ile. Çünkü; müzikle anılır, müziksiz anılar.

Yeni yıl telaşı sarmıştı benim dışımda kişileri. Şahısa, umarsız ve tutarsız kelimeler yakışıyordu o gece. Güzel kaputlara sahip, arkadaş modunda kahramanlar da dahil olmuştu geceye. Taaa ki gece inene dek. En uzak olmasa da biraz uzak apartmanda ki kızlar camda...

Bana adımlarımı saymayı öğretti bu küçük kuş. Ölmemiş olması kaçınılmaz kadar yavruydu. Öldüğünde cehennemi garantileyen insan topluluğu ısırmış gibi sanki, seni andım. Bağırarak şarkı söylenmesi gerektiğinde susup, iç çektim. Kırılan bir şeyler var, dedim. Garson gelmedi, hiç ama hiç. Sonra hesabı da ben belirledim. Şeytan bunun neresinde ?

Paralı asker tutsam bile, bu final konuşmasının hakkını verecek güce gelemezdim. Fakat alkolün damarlarımda ki değeri arttıkça klavye parmaklarıma yapışıyor. Güzel şarkılar çalıyor biraz çaprazımda ki kulaklık ta ve evde bir uyku modu.

Pencereyi açık unutsam ben,
Hırsızım olsan geceleyin, bir vakit.
Dudaklarında tanışsak tekrar,
Sabah olmadan kaçsan.
Ölüm tanımadan bizleri, henüz.

Bana "sen" demeyeli,
Tevekkeli, karşında ki olamamışsam.
Haklısın daha bir kez
Bizde ki hep aynı terane kadınım.
Kapısına vardığında da adımı ver;
Reşit olmak zorunda değilsin.

Suyun dolacağı bardağı kırmak fikrini bana veren yüce Rabbime ve nicesinden beni mahrum bırakan sosyalist baskılara minnet ve şükür borçluyum. Sana ne dedikleri umurumda olmazdı belki ama adımı adına yakıştırana zaman diyorlar işte...


Sevgiler, Aykut 

temsili...


kavun çekirdeği gibi daha sofraya gelmeden kaybetmişiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder