8 Şubat 2011 Salı

169. Kapanış Konuşması

Tuhaf kokular aldığımı düşünür oldum, attığım adımlardan.. Ayna ile ilişiğimi kesip, kaldırımın yükseğinden atladım. Böyle daha hoş, böyle daha güzel.. Midemin yanmasına da aldırış etmeden, inadına kahve-sigara denemelerim, işe yarıyor. Mutfakta yani mutfağımda kim varsa, o da işi biliyor. Tuhaf ta olsa, lezzetli kokular geliyor.

Tarih vererek başlayabilirim. Belki günü, saati, dakikayı, belki de o an düşündüğümü bile. Unuttuklarımda, beni unuttu mu dersiniz ? Yeni güne, yeni aldanmalarla başlamanın tarifi olamaz heralde. Yarın kalkıp evlensem, bana pasta yapar mısın? sahiden. Rakamlar geçiyor gözümün önünden ve zaman.. Şöyle en yakışıklısından, atıverse kolunu, omuz boyu.. Kulaklarım çok çınlıyor. Beni korkutuyorsun. Halk kendi başına da bu isyanı bastırabilir kanaatindeyim.Önünde durmasına izin verirsen kenevirin, elbet bir gün çarşafına dolanıp, ciğerlerinde pusuya yatar. Yani..., eminim.

Parlak kumaştan nevresimlere saralım, yeni edineceğimiz anları. Bir kulağından çekip, diğerinden içeri bağırmak başarıya yönlendirir, içimizde ki garibanı.. " Ellerin yakamda iken, nefes alamıyorum!" Bünyemizin hasat zamanını beklerken, ömrümüzün kuşluk vaktinde sünmüşüz. Ne ala.. Bana soracak olursanız; yine de son kurşunu sıkalım derim. Neticede direnişin göstergesi, intihar olamaz. Güzel şarkılar eşliğinde, biri ona, ne kadar palas pandaras biri olduğunu söylesin. İçimizi vıcıklayan bu dürtü, kimine göre lütuf.. Himayemizden ne zaman çıkarırsak genetik hayalleri, işte o zaman kaldırım taşlarını saymaktan vazgeçebiliriz. Kati düşüncem, bu olsa gerek. Kimileri nedensiz sandı, ben keserken ağacı. 2 ihtimal vardı; ya buduyordum ya da öldürüyordum. Yakacak olma ihtimalini düşündüm veya sonra kağıt olup önüme düşeceğini.. Yakacak dedim. Sonra zaten yaktığı ile kaldım, dedim. Şöyle etrafımda bir tur atıp, yeniden götümün üstüne oturuverdim. Islak ve sıcaktı yeni doğan. Her istek, tevazu gösteriyordu. Beynimin içinde ki karınca sayısı kadar, onları yaşatma ve koruma kararı aldım. İnsan dediğin, fotosentez yapar mı hiç.. Hiç dallanıp budaklanır mı.. (?) En iyisi kürdan olup, ağzımda kaybolması..

Koşmak sanki huzur veriyor.

Tabi ki de koşarak kaçtım. Arkamda tükettiklerim, peşimden benden hızlıca geliyordu. Bir anda durup, gülümsedim.

Tarihin en büyük yalanına tanıklık etmek ister misiniz ? Bir gün beklerim. Şimdilik içeri buyrun..

Selametle...


trololololololo

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder