Bir insan işerken yazası geliyorsa, işler yolunda gitmiyor demektir.
İşin yorgunluğunu üstümden atmaksızın çalışıyorum. Yaklaşık 1 saat önce yatma kararı alıp, niçin yatamadığımın nedenini düşünecek kadar muzdaripim bu yaşam felsefemden. (kurtarın!) Boğazım ne kadar şişer gibi olursa olsun, bu bağımlılığın getirdiği sigara içme fantezimin önüne geçmekte karar kıldım kılıcam, diye düşünüyorum da ayrıca..
Monoton nedir ? İnsanların tatmaktan sıkıldığı birşey, verdiği hazzın dışkı koktuğu söylenen(aman efendim, bu ne terbiye!), arada ters çevrilip üstüne oturulmaya müsait olan, yer yer vazgeçer gibi yaptığımız, hepimizin sevgilisi, bugünün yarını, emektar insan yazılımı, biteviye, ayrıca aşkta tehlike işareti, vs. vs... Bir sürü tanımlaması bulunan bu "monoton" denen illetin kökü kurusa ya... Kelime anlamı da, tek düze gibi bir şey sanırım. Her gün işe gitmenin mübahlığında, bu perşembe de "uykusuz"u mu alıp bineceğim vesaite doğru yürüyordum.( Vesait bağlacı bu güne kadar benim kafamda hep şu cümlenin başlangıcıymış gibi ampül yaktı; "- ...
ve sait henüz maçın başında takımını 1-0 öne geçiren golü kaydetti." Sait diye arkadaşlarım var. Dağılın beyler !) (Ay ne gereksiz bit detayyyy, hemde arka arkaya ikinci parantez), (Seni döverim !). Her ay fix yediğim boklardan biri olan aylık akbile sahip olma arzusu ile keseme dikkat ettiğimi düşünüyorum. Farkirden alıp, zengine veririm yani.. (Burada ki "fakir" ben oluyorum.) Mekan şirinevler ve ben sol elimde 4'e katladığım haftalık mizah dergim, sağ elimde sabah kahvaltı sonrası sigarası metrobüs denen zamazingoya doğru ilerliyorum. Geçitin merdivenlerinden çıkarken her sabah selam verdiğim, bir ana şefkati ile " yavruumm, oooğlum.." diye seslenen dilenci teyzeye günaydınımı çektim ve elimde ki sigaraya bir göz attım. Metrobüsün turnikesinden geçmeden henüz yarısını zehreylemediğim sigarı atmaya kıyamadım ve avucumun içine doğru çevirdim. 3 adım ötede duran güvenlik görevlisi nikotini fark etmemelliydi. Montumun sol üst cebinden pasomu çıakrıp manyetik alana yaklaştırdım. (Dur!). O ana kadar sürekli 3 farklı tonda olumlu sesler çıkaran turnike, bulunduğu yerde etrafına güven saçtığını sanan adamın dikkatini dağıtmıyordu. Ve buraya kadar ki ve opozitif yönde devamında ki kısım hergün asla vazgeçmeden yaşadığım, monotonumun bir parçası.. İşte o perşembe günü ayda bir tekrarlanan, kıyametimin alametlerinden biri olan monoton gün girişinin belini kırdı. Elimde ki elbili manyetik alana yaklaştırıp birkaç saniye bekledikten sonra negatif sesler çıkarıp başıma iş açmaya teşebbüs eden turnikeye bütün sevgilerimi gönderiyorum. (İşte o an insan olan uyandı.) Televizyonlarda seyredilen bol şakalı yarışma programlarında, sorulan soruya mutasıp verilen yanlış cevap sonucunda çıkan sesler gibi... Kaybettiğimi düşünürken, monoton dengenin kolunu kırdım. Güvenlik görevlisi o an, elbilimden ötürü kaynaklanan o sese doğru yöneldiğinde ben telaştan sigaryı ağzıma götürmüşüm. ( Ani unutkanlık belirtileri..). Hayır, geçiş hakkım olupta geçsem, adamın dikkatını dağıtmadan sigara ile devam edebilicem ama şans işte.. "Hoop bladerr!" dedi. Hiç bakmadım. " Sigara içmek yasak bilmiin mi?". O an yapmam gereken en başarılı karşılık ne diye düşünmeme tek saniyem bile yoktu. Çünkü elbilimin aylık zamanı dolmuştu. Doğru olan budur dedim ve hiç suratına bile bakmadan arkamı dönüp geçitin merdivemlerine doğru koşar adım yürümeye başladım. Korkmuş muydum ? Yoksa çekinmş miydim ? ya da hiçbiri.. Merdivenin altına doğru oturtulan prefabrik "halk ekmekçi"in akbil/elbil doldurduğunu biliyordum. Halk ekmekçiye vardım. Aylığımı tazeleyip. Tekrar merdivenlere doğru yürüdüm, çıktım, turnikeye yaklaşmıştım. Biten sigaramı turnikeye varmadan, çöp tenekesinin etrafına bırakmanın ve aslanlar gibi 200 basımlık aylığa sahip olmanın verdiği gururla son adımda güvenilik bozuntusunun gözleri ile temas kurdum. Biraz kibir ve bıyık altından pis gülümseme kattım o an kendime yan bakışlarıma.. Fakat benimle göz temasını sürdüren güvenlik bozuntusu, benim gözlerime sanki benden bir dünya repliği bekliyormuşcasına ve inanılmaz şaşırmış sitili ile bakıyordu. Bir an "Nooluyo lan" dedim, içceyizimden, hızlıcana.. Tam o sırada biri omzuma dokundu ve ben arkamı dönmeden bir şeyler söyledi. "- Yav canım benim, metrobüs duraklarında açık havada olsa sigara yasak, bilmiin mi?" Ve benim güvenlik görevlisi ile göz temasım sürüyor, ve güvenlik görevlisi şaşkın bakışların dibine dibine vuruyordu. Hemen arkamı döndüm ve sesin sahibi adamı süzdüm. Detaya barnak atmıycam, işte böyle 40'lı yaşlarında sivil bir amca.. "Haklısın amca, iyi günler.." diyerek olay yerinden hızla uzaklaşmaya cebelleşedurdum. Merdivenleri ikişer ikişer inerek yaşadıklarıma anlam yükleme çalışıyordum ama göz ekranımın altında ki 'loading..' yazısı hiç gitmiyordu.(Dondum lan! Oha!)
Yani sevgili arkadaşım monotona öyle sağlam bir kazık attım ki, sormayın gitsin.
Burdan gitmeden, 'And One' isimli müzisyenlerden 'Monoton' isimli şarkıyı hediye ediyorum. Kime?
Çok daha detaylı, çok daha farklı örnekler ile anlatabilirdim bunu, örneğin aynı pozisyondan vazgeçmeyen çiftlerin, kafamda ki cinsel temas trajedisi gibi..
Bu aralar işe gidesimden çok, yıldız kaysada görsem.
Olan biten şeylerin, herhangi bir nedeni yok.
Az uyuyan insanlara sesleniyorum, Bunu yapmayın ! (Önemli)
Yaratıcı dünyamıza selam olsun !
Hayat ya işte, herşeye rağmen, herşeyi ile, kaldığı yerden devam ediyor...
Sevgiler, Aykut
|
Kutsal ırgat |