18 Ocak 2012 Çarşamba

510. Kapanış Konuşması

Dünya kahrından, bir demet bırakır insana... Zamanın değeri de her şeyde olduğu gibi, o şey artık neyse, kayba uğradığında anlaşılır. Elbet ya işte, birimiz dünü kurtarır, birimiz yarını. Kendini yerde sanan insanlarla dolu bu dünya. Yoksa adam asmaca da niye hep ben asılayım ? Neden hep benim şemsiyem ters dönsün, Allah'ın her Yağmur'unda ..?

İstikrar yoksunu bünyede her zaman bulunur gibi yapma gereksinimleri.. Ve yüzlerce insan kutlamış seni, ben şahidim. Hatta bir keresinde hani bende vardım. Hemen ertesi bir kopuş gerekçesi, nedensiz.. Aynı günün evveli bulgar menşeili bir viskinin bizzat bana ettikleri. Taşıyamıyor, kopuyor ve kimseyi almıyordum içeri. Sabah uyanışımda sen yokluğu.. Oysa bir mart günüydü, "sarhoşuz" dediğin. Birlikte bir otobüs yolculuğu ve henüz yarısını etmeden yolun, beni yalnız koduğun.. Hiç bitmeyen bir yol ve yanıbaşımda yeni yüzler.. Kırk yıllık ciğerci nasıl olabilirdi marangoz ustası. Sen ustaların ustası, beni mundar ettin !

Acıtan yanıyla, güzelliğin kesiştiği o tebessüm...

"Beni özlemediğine kefilim" olurdu repliğim, bakış açıma sığabilseydin son kez daha. Farkı anlatamam, beceremem ayrıntıyı çözümleyebilmeyi. Edişler ile yarım kalır bünyem. Sana sunulan alkışlarla yalpalanır gökyüzüm. Durumu kirler içindeyken bile, beyaz bir sayfa moduna taşıyabilme çabalarım hep başarılı. Yine saklarım ben, filizlendiği yerden kapanış konuşmalarını.

Beni özlemediğine kefilim !

Doğum günün kutlu olmuş.

Özür dilerim.

...diyordu çocuk. Tabi yerseniz.


Nice beşyüzonlara, Aykut

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder