23 Ağustos 2013 Cuma

Çağ Atlatan Küpeşte de Seyir Keyfi

Giderken kırdığın kapıyı yaptırmadım. Evin salonunda kediler öldü bir takım; onlara da aldırmadım.

Senin en çok sesin karanlık, en çok yüzün karamsar ve yere açılı alçak gözlerin sessiz. Gözlerimi kapatıp düşündüm, tek hatırladığım, vardığında beni aramadın. Dünyanın en çıplak çığlığını attım, koşar adım aldırmadın. Küllükte yer bırakmadığım günler ile terlerimiz karışana kadar savaştığımız günler kardeştir. Senin elinde bir kalem; değil kılıçtan, çoğu zaman adından keskin. Kadın gibi billur ve saçma izmaritlerin. Şiir kadar ince destekli cümlelerin dolaşır durur, şu lanet vantilatörü ne zaman açsam; kör evin ağma salonunda. Sus ve konuştuklarımız ağlasın. Yanağında ki rakamlar çarpılsın üçten beşe. Senin gibi gecenin kulakları ağzına varsın. Bana badem alan ellerin kanasın ve çamaşır suyunda kirli eşarpların. Hiç takmadığın ve kanamadığın kadar muhtasar özelinde. Şekilsiz daireleri bir bir karelerden saymaya başladığın geceyi hala gündüze bağlayamıyorum. Seçeneklerin alternatif yoksulu, karakterlerin aç ve yaşamanın mürekkeplerini yalıyorum. Haberin olsun.

Hadi uyuyalım ! Ne düşündüğüm, ne umurunda ya badem kamışlım. Odan kaç bin metrekare senin..? Seneleri, çağlara bağlayan o katlı köprülerde, bana ivedi kaçışlar sergilemene hiç şaşırmadım. Adam da sarım sarım sarmalıyor elinde ki kamışı. Belli ki bir gül ağacı feda edilmiş yoluna ve belli ki tenini sıvazlayan parmakları kamış delik sandığı yanlış yalanlarında. Kaşınıyorum. Bu belki de tadacağım son uykusu olacak şehrin. Bir kaç seneye sığdırmaya çalıştığın binlerce yılı, koyarak bavuluna bana gelme n'olur.. Ötenazi hakkımın ilk yılı. Dahası da bir başka ilk yılları, ılık yıllarımın. Göçüp gideceğim bu toprak öyle verimli, öyle verimli. Anahtarlarım kayıp, kumandası da öyle aynı ağma salonun. Işık saçan bir şeyler gördüğün de dur ! O ben olmasam da, belki cami avlusuna koduğun sensindir. Dahası bir başka haşere, dahası ilkel bir deniz mahsülü... Ahh bu ses, kaçış biletini bedavaya getirebildiğim tek nefes. Bir adım önde durdum senden. Süs eşyalarını sana sakladım. Evde sandık buldum sen yokken ve o sandıkta bende saklandım. Aman ses edemedim. Aman kaçamadım apartman merdivenlerinden, senin kocan açar hiç açılmadık kapıları, sessiz. Edirne konseri öncesi, atıştırmalık seviştik karşı kaldırımda, kedilerin evinde. Saba makamı bir bakıştı kedilerin ki ve dokuzundan, beş canını yitirdi yavrucaklar.

Elim cebimde, ceketim olsa ayazdan uçuşur. Ya Rab bu nasıl gündür ? Hiç bitmedi yıllar yılı...

Sen varmışsın gibi yaktım sobayı, kestaneleri çizmeye bekledim seni. Meğer köz diye ısıtan, gözünmüş senin be kadın. Biraz daha ağlamaklı baktın, devirdim sobayı, evi yaktım. İşte o ağma ağma dediğim evin, ağma nedeni köz gözlerin. Ağlayınca kızaran, soruları cevapsız koyup kapanan.

Bana bugün metrelerce şebeke verin. Bilseydi graham o telefonları açmayacağını, inan olsun icadı yarım bırakırdı.

Kelimeler yetmeyecek ama çok şükür.

Biraz da;




"ben dimedim hacı"

Sevgiler vesselam, Aykut





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder