21 Mayıs 2011 Cumartesi

269. Kapanış Konuşması

Eski taş plaklar gibi, insanın doğduğu sokak gibi, kimsenin bilmediği bir sırı sımsıkı saklar gibi, sonunu tahmin edemediğin filmler gibi, çarpamadığın sayılar gibi, bir nesne gibi, hiç bulamayacağın bir icat gibi, en az senin gibi, daha çok adın gibi, kimse gibi, yok gibi...

Kırk yılın derdi, kırkıda geçip bu güne mi erdi..?

Selami Şahin şarkıları dinleyip, durumu manikleştirme değildi derim.. Derdim, aslında dert bile değildi. Ki ben, bendim çoğu kez. O zaman, içimde kayıt için başvuru yapan sen değilidin.

Zaman, ne zamandan beri, yakar olmuş zaman zaman, zamanın zamana ettiklerini.. ? Ne zaman yaşamak çekse canımız ve ne zaman sen yoksan, bütün bunlar yalan ! Yalan, bütün söylediklerim yalan. Öyle ise en büyük yalandan arda kalan yine bu kahrolası zaman... Yalan !

Klavyenin bile tüm tuşları aynı yerinde, gördüm. Paylaşmak tuhaf olduğu kadar, içi geçmiş kalanın, seni götüren toplu taşımanın hemen ardından..

Biten bütün bitişlerde, yarım yarım yalpalayan inançlar..

Sanat müziğinin bütün makamları, saki tarzında insanlar ve mayalanmış içecekler; bütünü ile senin bıraktığın bir yolluk daha, bütünü ile sana ait bir buz dolabı süsü daha..

Benim nazarımda, aklımda olmayışların tütedurur. Senin nazarın bir meçhul.. Çok aldanmışım.. Öyle ki yazamıyorum bile... Ne kadar A4'e sığdırabilsem bile, kalemimi hak etmiyorsun. Daha çok şarkılarda bulunman, notalarımda arzulaman bir tek yoklukları beni benden..

Aklımıza sığmayan şeyleri, kalbimizle yaşamayı adet edinmişiz.

Ellerim sana küsebilir.. Lades gibi aklımdasın !


Sevgiler, Aykut

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder