20 Haziran 2011 Pazartesi

300. Fotoğraflarla Sevişememenin Götürdükleri

Fotoğraf denen şeyin icadı, makinesinin ne amaçla o kişinin bilinç altına girdiği, neden böyle birşeye gereksinim hissettiği flan, fıstık işte..

İnsanın kendisine benzemediği şeylere, fotoğraf denir. Bir çok farklı nedenlerden ötürü kimi zaman değişik pozlar, kimi zaman vesikalık resmi işler, kimi zaman da sırf ibnelik olsun diye "çekiyorum" üslubununun çeneye vurması sonucu ile sonuçlanan şeylerin, kimyasını bozarak elde ettiği nesnel veya piksel neticelere de denilebilir. Herkes fotojenik olduğunu bile iddaa edebilir. Fakat bu kişilerin "fotojenik" tanımları bende şüphe ve merak uyandırır.

Gülhane parkına gitmiştik. O dönem elimizden düşmeyen tek oyuncağımız bilmem ne marka dijital fotoğraf makinesiydi. Ne yapsak fotoğraf, ne görsek fotoğraf.. Hatta fotoğrafa, "resim" bile dediğimiz ve icat sahibi kişinin kemiklerini sızlattığımız anlar bile olmuştu. Bir tek ikimizde değildik o an.. Arkadaş bağı ile bizimle bulunan biri daha vardı yanımızda ve o iyi birisiydi, tanıdığımız kadar. O dönemler içerisinde fotoğrafçılığa duymuş olduğum merak ile bu iki sevimli arkadaşın fotoğraflarını çekiyor, sonra sıra sıra bakıyorduk. Flu fotoğraflar hakkında"aa bu çok güzel ama fotoğraf kötü çıkmış" diyerek silerdik. Ve kadraja her flu yansıyan fotoğraf güzeldi ama silindi. Herşeyin sırayla olduğu zamanlardı sanırsam. Sıra sıra ikimizin fotorafını çekerdi bu iyi arkadaş sonra ben ikisinin. Hatta yolda geçenlerden biri bile, bizim. Hemde sırasıyla...

Canlı bir parçasının bulunmadığı ve üzerinde, önceden veya sonradan oynanmaya müsait olduğu için bu zamazingo, hiçbirimiz olduğumuz gibi görünemiyoruz. Yani hepimizin muhakkak kusuru bulunduğundan ötürü..

Bu konuya nasıl geldim diye sordum kendime şuan ve cevaba bak! İnsanları fotoğrafları ile düşünüp, hayal ederiz. Daha da büyük mesela, arzularımızı canlandırır, egomuzu tatmin bile edebilme yeteneğine erişebiliriz. Eyy kendi kusurunu reel faaliyetler ile örtemeyen insanğlu, sana diyecek söz bolluğundan, iki yakamı bir araya getiremiyorum.

Bahsetmek istediğim bu kısrak döngüyü yansıtamadığımı düşünüyorum.

Kendi kendimizi fotoğraflamak, örf ve adetlerimizden olma yolunda hızla ilerliyor.

Kameralar telefonlara bulaştığından beri... sarardı tiryaki menekşeleri...

Ünlü biri ile bu işlemi faal hale getirmek, hangimizin libidosunu yükseltmez ki..?

Bir fotoğrafa, birinin fotoğrafına bakarak, aşık olabilme ihtimalini geç, bizzat aşktan gemiler yapanları gördüm. Ve üzüntümü paylaşmak istedim. Hatta olayın boyutunu değiştirelim biraz. Mesela biri ile.. dur,dur bunu anlatmamalı !(Sakladığım şeyleri bilenler, saklandıkları yerden hiçbir zaman çıkamayacak kişilerdir.(Kahretsin yine tarihi bir cümle kurdum:p)) Yani işin aslı; fotoğraflar ile sevişemez hiç kimse ! Bu muhasebesini tuttuğumuz ve hayatımızı adapte ettiğimiz çark neden var ?

Kimse çekildiği kadar fotoğraf, kimse çektirdiği kadar fotojenik değildir !

Allah başka dert vermesin. Amin.


Sevgiler,Aykut

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder