12 Haziran 2011 Pazar

Vesikalı Yarimin Yırtık Vesikası

İnanın, ne yaptığımı ben bile bimiyorum. Bülent ortaçgil çaldı yine radyo da sıyırdım kayışı.. Benimle oynar mısın ?

Yine sönmeyen sigaralara sahip bir ben, susmak ne kelime ..? Müzikler gelip geçiyor. Yerli yerinde herşey, yemin ederim. Çok farklı rastlantılar yumağında, öyle bir karıştım ki kurtulmayacağım sanırım.. Su olsam, diyor. Ateş olsam. Yine de oynar mısın? benimle.. Bi rüya gibi sanki. Ara sıra takip etmek, günden güne değişikliği sezmek, rüyayı tanımlamak gibi. Çok mu janjanlı acaba insan da ki bu dürtü ? Kavram karmaşasında da kaybolurum. İçinden çıkamadığım ne kaldı ki..Ya da içine batmadığım. Oturduğum sandalyeden milim milim kayarken ben, ortaçgil devam ediyor...

Haklısın sen. Bana benziyor şemsiyenin açılmayan kısmı. Daha hoş baharatlar katmak, daha da hoş lezzetler getirir ömrüm kıvamına. O zaman bendim sanşlı yani, bu mu yani ? Güzel bir piyano çalıyor, gülümsüyorum günden güne.. Bulmak için aradık mı acaba ? Kepçe kulaklı, daha uzun boylu, kara değil ama yok kuruda değil. En kötüsü de benzemek.

Hak etmeli mi insan yoksa kimin hakkını çalmalı ?

Daha da güzel birşey söyleyeyim mi ?  Yakışıyor !

Konuşarak, ne kadar susabilirdim ?

Tamam o zaman. Kabul ediyorum. Dünyanın en gereksiz yılanında bile mutlak bir öldürme gücü bulunuyorsa, saçmalık ve olmayan bir şeyi, olacak gibi göstermek benim işim. Son ütücü, balık avcısı, pasta ustası..

Bu neyin vesvesesi hala çözemedim. Tanımıyorum demek, tanımamaya yeterli gelmiyor.

Şuan bu biçimsiz ve nereye gideceği belli olmayan yazıyı yarıda bırakma kararı alıyorum ve üstadı anıyorum;

"El ele gülmüşüz güllerin önünde, ellerin yok. Ki fotoğraf elimde.."


Yağmıyorsun gökyüzüme...
Sigara bitti.


Sevgiler, Aykut


Herşey olur...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder