16 Haziran 2011 Perşembe

Bir Pastörizenin 2. Gün Semptomları

Bazı şarkılar ayin tadında.. Sen nehirlerin yataklarında yürürdün ve örterdin üstüme hani yuvarlanıverip, canlarım isterken.. En güzel günleriydi onlar ama geri geleceklermiş gibi değil, bu sefer...

Şimdi maviye boyanmış, eski renksiz kaldırım taşlarını hatırladım. Bir sıra mavi iken hemen arkasından onu takip eden beyaz kaldırım taşı, nesnesiydi üstüne basmadan çiğnediğimiz eserlerin. Bir avuç içi büyüklüğünde yastığın üstünde kalan saçlar. Sabah ve buna imtiyaz göstermeden, alıp ceket denen boku uzaklaşırdım/dık. Asma köprüden her geçişte sallanan ızgaralar, sanki mümkün olsa arasında kayıp gitmemizi ister gibi bakıp, meraksardı neticeyi. Uzun yol macerası değil bu. Sadece gevşek adımların kaybolduğu ve etrafında yıllar sonra ağaç olacak fidanların küfür etmesiydi bünyemize. Ne umrunda olurdu da, aç karınına yak bir sigara daha.. İpe dizilmiş çamaşırlara çamur sıçrarken de şahit olduk. Gülerek hüzü bastırdığımızı sanıyorken de, maskara.

Sana yazıyorum zannediyorsun ama henüz aldığın her defterin sayfaları boştur. Ve sen, ben, biz, siz, onlar her yeni sayfa açarak geçmişten kurtulduğumuzu zannederken bile, yeni sayfanın ister istemez önceki sayfa numarasından devam ettiğini biliyoruz. Kalabalığız işte eyy halkım ! Una banıp ta kızartmalı, fotoğraf olmasa bile çerçeveleri. Yolun sonunun karanlık olmasınınn tek nedeni, gereksiz yere çok zaman öldürüp akşamı etmemiz sadece, saçmalama ! Unutma; senin adın kadın. Ünlem.

Sigara dumanı sinerse üstüne, sigara içmediğini ıspatlayamazsın.

El ile yıkadığımız çamaşırlar, daha temiz mi oluyor ne..(?)

Akvaryumda ki balığım, benden daha yalnız...

Pişmaniye de yememeliyim.


Sevgiler, Aykut


Genel seçim sonuçları, temsili çalışması..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder