24 Ekim 2011 Pazartesi

183. Gün Ağardı Feryadı

Üzerinde uzun pileli bir elbise, elinde kirli beyaz eldiven, kafanda ise ince fileli ve dantel işlemeli siyah bir maske vardı. Uzun yürümeye dayanamadan koşuyordun. Arkandan koştum, kovaladım. Dur !

Ağlayarak yanına vardığımda, ağladığını gördüm. Eldivenler ile konuşmanı; Seni kim aldı ? Sorular beynimizi sikerken, elbisenin iç cebinden bir ilaç çıkarıp, ağzına attın. Çiğnemeden yutmada karşı bir yanım vardı. Öyle kaldı. Hava henüz serine bağlamış, üşütme planları yapıyordu üzerimizde.. Bende bluejeans, üstümde t-shirt.. Elbisene yakışmayan kelimeler saf ettikçe sen, daha çok ağlıyordun. Sonra bir an durup; tanrım ! dedin. Tanrım, keşke kaybetmeseydim. Sokağın başında ki köpeğe benim hiç beceremediğim ıslığını çaldın. Geldi. İsyanin bini bir para bir zamandı. Saate hiç bakamadım. Ağlamadan da nefes alabilirdin. Evet, bunu yapabilirdin. Parfüm şişeni kırmıştın, bir hışım ile açarken valizini. Aslında bana geldiğini şimdi anlıyorum. Şirin görünmek temelin, tafraların hep iç cebinde ve kadın, çok yaralıydın. Göçükten çıkarmadığın ellerini o gece elime verdiğinde, bunun tamamen soğuk vasıtası ile olduğunuda yeni anlıyorum. Affet beni, bağışla ! Mevsimi hatırlamıyorum.

Yere yatmayı denedin. Kaldırım taşına kusma girişimlerin ve yeni yıla hazır değilsin. Yalnızca bir kaç kadeh yetmişti o gece.. Ben yoktum. Bal kabağın da nadasa bırakılan bir tarlanın yıldızıydı. Melek kanatlarından tüylerin uçuşmasına artık sayılı dakikalar kala, uyanmayı denedin. Arama katılmayı istedin. Sana hiç "git" demedim. Ağlamaya devam ediyor ve kusamıyordun. Bende bütün bunlara rağmen sana küsemiyordum. Kötü insanların senesiydi  o sene, bana baktın, beni sevip okşadın. Ama çıkaramadın. Sonra sen o hiç bakamadığım saati sordun. Dokuz suları olsa gerek.. Elbisen çamur içinde ve yol kenarında oturuyordun. Tam yanımızdan hızla ve su sıçratarak geçen otomobiller ve içinde ki insanlar; dikkat ile bakmalarına rağmen hikayeyi çözememişlerdi. "Sigara" dedin. Arabaların farları gözünü alıyordu. Arabaların sesleri, sesini.. Duyamamaya çalışıyordum belki de.. Kim bilir ? Eldivenlerini, parmaklarından teker teker çekerek çıkardın. "Çıplakta güzelim" derken, ben hızla gelen ilk arabanın önüne atladım. Senden önce gitmeliydim. Senden önce götünü toplayacak potansiyeli kurmalı. Elveda ! Pileli elbisen, rüzgardan savrulurken sanki bana el sallıyordu. Eldivenlerinden bir teki hemen yanıma düştü, ben düştükten sonra.. Ağlama, saate bakamıyorum.

Gün ağarmasa bari...
Masken düştü !

Sevgiler, Aykut

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder